E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Dücane Cündioğlu'ndan Çok İlginç Açıklamalar: Huzur İslam'da Bile Olsa Dönüp Alma, Eşcinsel İmamlara Hazır Olun!

Geçtiğimiz ay Yeni Şafak'taki köşesini bırakarak okurlarına veda eden Dücane Cündioğlu'yla Büyükada'da konuştuk. 'Huzur İslam'da da olsa alma' diyecek kadar net ve gelenekle çarpışan Cündioğlu, siyaseti de yorumladı: Şeytanla el sıkışmadan iktidar olunmaz.

6.03.2011 - 07:19
Dücane Cündioğlu ndan Çok İlginç Açıklamalar:

DİNÇ ÇOBAN'ın röportajı...

 
Aklımıza takılan o kadar çok soru vardır ki cevapsız bıraktığımız. Öylesine asılı durur boşlukta. Ne kimseyi haberdar ederiz varlığından ne de cevabını bulup yok edebiliriz sonsuzluğunda evrenin. Ama kimi zaman birisi çıkar, fırçanın suya dokunduğunda bıraktığı iz gibi karıştırırken berraklaştırır zihninizi. Hissedersiniz kim olduğunu. İşte böylesi gelgitlerimizden birinde biz de hissettik ve kapısını çaldık Dücane Cündioğlu'nun. Büyükada'da yeni yerleştiği evinde misafiri olduk. Yaklaşık yedi saatlik bir söyleşinin ardından sarılarak ayrıldık Büyükada'dan. Bir dahaki söyleşinin sözünü alarak. İşte dilbilim ve mantık üzerine düşünen, Türk - İslam felsefe geleneğinin derinliğini keşfetmekle meşgul olan bir üstadın sorularımıza cevapları...

- Sizin için 'Huzursuz Adam' deniliyor...
Sanırım, huzursuz ettiğimden çok, olduğum için...

- Peki, 'Huzur İslam'da!' değil mi?
Çok zaman önce 'Huzur İslam'da da olsa alma!' diye yazmıştım. Çok şükür, alanlardan olmadım.

- Ne sakıncası var huzurun?
Huzur, tıpkı neşe gibi, biraz da ahmaklığın alameti. İdrak eksikliğinin, gözü kapalılığın... Yaşamda hep ters giden bir şeyler vardır, önemli şeyler. İnsanın sinesini sızlatan, derununu yaralayan şeyler. Sinesi sızlamayan adamın huzuru olur. Çirkinliklerden müteessir olmayanın. Kaybettiklerinin bilincinde olmayanın.

- Çok şey mi kaybettiğinizi düşünüyorsunuz?
Galiba ben kaybedenlerden çok kaybolanlardanım. Kaybettiğini ararken kaybolanlar vardır ya, onlardan...

- Aradaki fark nedir?
Fark-ı azim. Kaybedenler bulmak, kaybolanlarsa bulunmak ister. Kendimi bazen o kadar çaresiz hissederim ki bir yerlerde beni bulacak birinin var olduğu umuduyla sabretmeliyim diye düşünürüm.

- Ya yoksa?
Yoksa, yok olacağız demektir. Muhakkak biri olmalı bu yüzden. Bizi arayan, bizi bulmak isteyen biri. Gözyaşlarımıza kayıtsız kalamayacak biri. Yoksa, Dostoyevski'nin dediği gibi, o takdirde her şey mübah demektir.

TANRI'DAN YİNE TANRI'YA KAÇMAK
- Bulmadıkça, hatta bulunmadıkça insana huzur yok demek ki!
'Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır' demiş bir ustamız. Aramak, aranmak huzur mu bırakır insanda? Bırakmaz. Yaşam diyalektiğinin en belirgin vasfıdır çatışma ve çelişki. Yani gürültü. Biraz gözünüzü açın, biraz kulak kabartın, o saniyede çığlıkları duyacaksınız, acıları, iniltileri. Biraz sinenizi yoklayın, oradaki sızıyı hemen fark edeceksiniz.

- Huzura hiç kavuşamayacak mıyız?
İnsan ıstıraplarıyla insandır. Istıraplardan da zevk almayı öğrenmeli. Bilenler bilir, rıza lokmasının tadına doyum olmaz!

- Nasıl tadına varılır bu lokmanın?
Tanrı'ya kaçarak...

- Kimden, neden?
Yine Tanrı'dan. 'Sen'den yine Sana sığınırım' diyen elçinin sözü iyi anlaşılmalı. Hepimiz başladığımız noktada sona erecek bir yolun salikleriyiz. Hasretten dizlerimizi karnımıza çekmiş bir halde inleyip durmamızın asıl sebebi bu!

- Huzursuzluğa yol açan gürültünün kaynağı toplumsallık değil mi?
Toplumsallık huzursuzluğa yol açan, onu var eden değil, aksine onu görünür kılan öğe. Kontur gibi, sadece belirginleştiriyor. Var oluşun özünde saklı bu gürültü, bu homurtu. Fırlatılıp atılmışız bir kere bu dünyaya. Biz kendimizi burada bulduk. Bir baktık ki buradayız. Yaşamı seçmedik, ona maruz kaldık. Şaşkınız. Biri önümüze düşsün de düşmanları tepelesin diye bekliyoruz.


ZULÜM BİLE HÜRMETE LAYIKTIR
- Karikatürle, mizahla aranız nasıl?
Yıllarca Gırgır okudum, sonra, biz büyüdük ve kirlendi dünya...

- Gülmekle aranızın iyi olmadığı anlamına mı geliyor bu?
Aksine. Tebessümü hak eden kavgaların adamıyım ben. Bütün işim gücüm değirmenlerle. Gözlerimin karalığına bakmayınız, maviler içindeyim... Gülmeye eğilim, zekanın kıvraklığı kadar hantallığının da bir sonucu. 'Neşe bir tek çocuklara ve delilere yakışır' der Tarkovsky. Karikatürde, şakada, fıkrada, alay ve istihzada ruh iki boyut içinde hareket eder. Mizah, muhatabından 'genişlik' ister bu yüzden. Ruh üçüncü boyuta, yani derinliğe ihtiyaç duyar duymaz, lunaparktaki çocuklar kaçışmaya başlar, hüzün teşrif etmiştir artık. Birdenbire bütün keskinliğiyle varlığın kokusu duyuluverir, hem de iki damla gözyaşının eşliğinde. Asıl gülmeyi, güldürmeyi becerebilenleri kutlamalı. Zor olanı iki boyutluluğa katlanmaktır çünkü.

- Kutsalı konu edinenleri de mi kutlamalı?
Kutsal olmayan, hürmete layık olmayan bir şey var mıdır bu alemde? Söyleyene aşkolsun! Nazarımca, zalimin zulmünde bile hürmete layık bir taraf vardır.

- Nedir o hürmete layık olan taraf?
Varolması. Varoluş bizatihi hürmete layıktır çünkü. Varlığın hangi formda kendini aşikar ettiği, bir mertebeden sonra teferruattır.

- Karşıtıyla var olma durumu mu?
Elbette. Eğer kötü olmasaydı, biz iyiyi hiç bilemeyecektik. İyiyi mümkün kılan şey kötüdür. Edebiyat yapmıyorum. Varlık bizatihi iyidir.

- Hiçbir şey birbirinden bağımsız değil...
Değil tabii. Yaşamın özüdür diyalektik. Diyalektiğin hakkını verdikçe sıhhat bulur insan. Hayrın da, şerrin de hakkını verdiğinde. Sadece Tanrı değil, Şeytan da şah damarından daha yakındır insana. Şeytansız bir din tasavvur edilemez. İnsanın yolculuğu, şeytanla birlikte başlar. Şeytanı yok ediniz, orada yol sona erer.

- Şeytan'ı yok edersek, Tanrı'yı da yok ederiz...
Çelişki ortadan kalkınca, hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Adem'i yoldan çıkaran Havva'ydı. Havva'yı yoldan çıkaransa yılan. Peki, yılanı yani Şeytan'ı kim yoldan çıkardı?

HEM BATI'YIZ, HEM DOĞU
- Bunlar derin meseleler. En iyisi dünyaya dönmek: Türkiye'de siyasetin gidişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet... Çatışa çatışa kendimizi buluyoruz. Şeytanımızla güreşe güreşe. Geçmişimizle, yani kendimizle kavga ede ede. Bu hakikaten bir sıhhat alameti. Onulmaz çelişkiler içinde yürümek zorunda kalması bu ülkenin en büyük talihi. Ne Batı'yız, ne Doğu ya da şöyle: Hem Batı'yız, hem Doğu. Bir türlü üstesinden gelemediğimiz çelişkiler, neredeyse varlık sebebimiz. İyi ki 'ya Batı, ya Doğu!' diyemiyoruz.

- Bu çatışmalar sebebiyle ülke kamplara ayrılmış durumda...
Yüzeydeki çatışmalara bakıp ülkenin derin katmanlarında oluşan uzlaşım alanlarını gözden kaçırmamak gerek. Çatışmanın en hissedilir bölgesi suyun üst yüzeyi. Suyun köpürtüsüne, dalgaların gürültüsüne bakmayınız, en dipte müthiş uzlaşma alanları oluşuyor. Bundan büyük nimet tasavvur edilebilir mi?

DAHA BİREYSEL VE YALNIZ OLACAĞIZ
- Bir röportajınızda, 'İktidarla irfan yan yana olmaz' demişsiniz...
İktidar kibir üretir. Kudretin en tabii sonucudur kibir. Niçin? Çünkü süreklilik ve kalıcılık vehmine yol açar. Şeytan bile Adem'e 'ebedilik ağacını' (şeceretu'l-huld) vaat etmedi mi? Yani kalıcılığın hazzını. Oysa iktidar, iddia sahibi olanların karı. İrfansa terk-i dava edenlerin, yani iddialarından vazgeçenlerin. Bu nedenle ebedilik ağacının yemişlerine talip olanlar irfan vadilerinde gezinemezler. Kutsal vadiye ayak basacak olanların Musa gibi önce nalınlarını çıkarmaları gerekir.

- İktidar sadece siyasi alanla mı sınırlı?
Asla. İktidarın kendini görünür kıldığı öncelikli iki alan var: Siyaset ve ekonomi. Paranın iktidarını nasıl unuturuz? En az Tanrı kadar somut, en az Tanrı kadar soyut olan paranın. Kapitalizmi ortaya çıkaran, ticaretin ve paranın hakkını veren üç ulus sayar Werner Sombart. Floransalılar, İskoçlar ve Yahudiler. Postkapitalist süreçle birlikte bu üç ulusun yanında Türkler de yer alacak görünüyor.

- Nasıl?
Türkler artık kapitalizmin temelindeki çıkar-haz ittifakının farkındalar. Bu farkındalık zamanla daha da derinleşecek. Karın hazzı karşı konulamazdır. Peki, bu sürecin bir bedeli olmayacak mı? Şeytanla el sıkışmanın bir bedeli? Olacak tabii.

- Türkiye şeytanla el sıkıştı yani.
Yaklaşık iki yüz yıldır. Metaforik olarak. Elini de bırakmadı hala. Hatta dindarlar ikinci ellerini de uzatarak güçlendirdiler bu tokalaşmayı. Eskiden devlet ölçeğindeydi, şimdiyse toplum ölçeğinde. Bu yönelimin kendi çelişkisini üretmemesi düşünülemez.

- Toplumsal gidişat hakkında ne düşünüyorsunuz?
Siyasal açıdan daha demokratik, ekonomik açıdan daha zengin, toplumsal açıdan daha bireysel ve daha yalnız olacağımız kesin. 1930'larda Türk toplumunun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu, şimdiyse yüzde 20'si. Bu süreç şehirleri ortaya çıkardı. Tarihimizde ilk kez gerçek anlamıyla şehirleşiyoruz. Bedenin zaferi bu! Mekan küçülecek. Aile de öyle.

Sadakat tarih oldu çünkü insanlar haz odaklı yaşıyor
- Modern insanın en büyük ıstırabı nedir sizce?
Güçlendikçe zayıflaması. Bireyselleşmesi yani. Başka bir deyişle serebral korteksin içinde tutuklu kalması. Yaşamın rasyonelleşmesinin zorunlu bir sonucu bu. Dünyayı aklen kuruyoruz. Bireyselliği ortaya çıkaransa aklın ta kendisi. Bu da -sanılanın tam da aksine- yaşamsal (hayvani) güdülerin çok ciddi ölçüde zarar görmesi demek. Çünkü ilk defa tür kendini koruma altına aldı. Bireyin payına düşense sadece haz. Bilim ve teknoloji sayesinde üreme yükü bireyin üstünden kalkıyor. Penis de, vajina da üreme organı vasfını yitirmeye başladı. Prezervatifsiz, spiralsiz cinsellik düşünülemez durumda. Yaşamın geleceği bilim ve teknolojinin elinde. İnsana düşen ise mümkün olabildiğince en çok haz, mümkün olabildiğince en az acı.

- Salt haz amaçlı bir yaşam...
Evet. Haz daha fazla hazzın talep edilmesine yol açar. Bu durum da bize cinselliğin yakın zamana kadar sapkın addedilen formlarının niçin revaçta olduğunu açıklıyor.

-Niçin?
Eşcinselliğin kadim din ve toplumlarda bir sapkınlık olarak görülmesinin temel nedeni, üreme olmaksızın sadece hazzın amaçlanmasıydı. Günah olan buydu. Bireyin üzerindeki üreme yükü kalktıkça hazzın cinsel ilişkinin neredeyse yegane nedeni halini alması kaçınılmaz görünüyor. Bu durumda taraflar niçin evlensinler? Bir süre sonra birlikte yaşamak da gereksiz hale gelecek.

-Ya sadakat duygusu?
İhanet-sadakat çifti, tıpkı siyaset ve ekonomide olduğu gibi, artık ikili ilişkilerin kurucu kavramlarından değil. Dikkat edilirse modern eşler artık ihanet ettiklerini değil, hata ettiklerini söylüyorlar. Bu yüzden de affedilmeyi bekliyorlar.


EŞCİNSEL İMAMA HAZIR OLUN
-Sonuç ürkütücü görünüyor...
Amaç salt haz olunca, cinsel ilişkinin biseksüel nitelik kazanmaması düşünülemez. Amor Lesbicus'u yazgı haline getiren bir süreçten geçiyor dünya. Modern birey hazza odaklandığında tabiatıyla hazzın formunu önemsemeyecektir. Kadın ya da erkek eşcinselliğinin bütün dünyada yaygınlaşmasının temel nedenlerinden biri de bu! Modernlik kaçınılmaz olarak bunu üretiyor.

-Dindarlar bu süreci doğru okuyor mu?
Dindarlık sadece modernliğe maruz görünüyor. O kadar! Duygusal yatırımlarını çekemediği için bu konularda düşünmeyi beceremiyor. Olguyu ister istemez görmezlikten geliyor. Ancak şehirleşmenin hızlanmasıyla birlikte yüzleşmenin başlaması da kaçınılmaz. Nitekim birkaç yıl önce, modernliğin içselleştirilmesine koşut olarak eşcinsel imamların zuhurunun beklenilmesi gerektiğine açıkça işaret etmiştim.

-Eşcinsel imamlar mı?
Batıdaki eşcinsel rahiplerin, eşcinsel kiliselerin varlığından sanırım haberdarsınızdır. Modernlik ülke ve din seçer mi? Bizde de muhafazakar eşcinseller yok mu?

Bir film seyrettim ve köşe yazarlığını bıraktım
-Bunun sonucu?
Birey yalnızlaştıkça ister istemez itiraf kurumu güçlenecek. Birey ancak kendisinden söz edebildiği sürece var olduğunu duyumsayacak ve işin garibi, ancak itiraf edebildiği takdirde var olabilecek.

-İtirafa koşullandığınızı mı düşünüyorsunuz?
Elbette. Ne yazık ki modern insanın itiraf fırsatını kollayan bir tarafı var. Yazar-çizer takımına düşense, ya yazmak ya konuşmak suretiyle var olduğunu duyumsamak. Kapı deliğinden bakan gözlerin farkına varmadıkça kimse soyunmayı tercih etmez.

-Yeni Şafak'ı bu düşüncelerle mi bıraktınız?
Ben Yeni Şafak'ı değil, köşe yazarlığını bıraktım. Keşke sorun, gazete ölçeğinde bir sorun olsaydı. Sorun benim dünyayı kavrayış tarzımla alakalı. Yazılarımın etkisinin artması çok ürkütücüydü. Yazılarıma kalbimden parçalar koymaya başlamıştım. Bu dehşet verici bir durumdu. Çok tehlikeliydi. Çünkü çok haz vericiydi. Bir film seyrettim ve hemen klavyenin başına oturup veda yazısını yazdım.

-Hangi filmdi bu?
'Baba Aziz'. Dervişliği seçen bir prensin öyküsü. Sevgilinin beni aradığından ve bulacağından emin olmuştum; aksi takdirde O, benim, tıpkı Yusuf gibi, kardeşlerim tarafından kuyuya atılmama izin vermezdi. Kendi arzumla karanlıkta kalmayı seçtim.

-Ayrılık yine de cesaret işi...
Cesaretten değil, korkudan. Belki ilginç gelecek ama korku insanı daha cesur yapar. Sallantıda olmanın zevk vericiliğinde ise kuşku yok!

İntihar caizdir
-Ölüm, sizin en başat meseleniz. Niye bu denli ölümden yanasınız?
Ölüm en temel gerçeğimiz. Yaşam kadar gerçek. İspanyol düşünür Unamuno'nun dediği gibi, ölüm, yaşamın trajik anlamı. Bütün hücrelerimiz yaşamaya ayarlı ama yine de insan 'ölüme-doğru-varlık'... Çaresiziz. Çünkü ölüme doğru bir yaşamın sahibiyiz.

-Peki ya intihar?
Bazıları için ölümü seçmenin, kullanılması zaruri bir ayrıcalık olduğuna inanıyorum.

-Geleneksel yorumla çatışmıyor mu bu açıklamanız?
İntihar, onu kimin seçtiğine bağlı. Bundan, karnesinde zayıf getirdiği için intihar eden çocuğun davranışını tasvip ettiğim anlamı çıkarılmasın. Kimseye intiharı tavsiye de etmiyorum. Bilakis biz burada yaşam karnesinde hiç zayıfı olmadığı halde intiharı seçen adamı konuşuyoruz. Mezun olmuş adamı.

-Bu canı bize Allah verdi, yine O'nun alması gerekmez mi?
İntihar edenin canını kim alıyor? Merak etmeyiniz, O istemezse bu dünyada yaprak bile kımıldamaz.

-Dini dayanaklarınız var mı?
Caizin karnı geniştir. Siz asıl haramdır diyenlerin dayanaklarına bakmalısınız.

-Peki ötenazi?
Ötenazi meselesi içler acısı. Ölüme değil, yaşama ve insana saygısı olan hiçbir bilinç ötenaziyi olumsuzlayamaz. Bilim insanları bizim gibi normal insanları bir makineye bağlayıp zorla yaşatamaz. Bireyin isteği hilafına organizmayı mekanizma aracılığıyla yaşatma zorbalığını kabul edemem. Kimse kapıyı vurup çıkma hakkımı elimden alamaz. (akşam)

YORUMLAR
Toplam 7 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
Misafir 29 Ağustos 2011 Pazartesi 04:49

çok dolü ve yorgun bir beyne sahip sayın cundioğlu.daha önce bir kaç kez tv den kendisini seyretmiştim,fakat bu son çıkışları biraz zındıklık kokuyor(zındık;halkın bildiği manada kullanmadım).Toplum akletmekten uzaklaştıkça akledenlerde toplumdan uzaklaşmak zorunda kalıyor neyazıkki.Selamlarımla

Yorumu oyla      23      13  
Misafir 17 Ağustos 2011 Çarşamba 00:44

doğru değil, Ca, Arapça can demek, dü, iki. Babanın yorumuyla Dücane, iki can; hem madde, hem mana; hem dünya, hem ahiret...

Yorumu oyla      20      14  
Misafir 15 Nisan 2011 Cuma 07:58

bu adamı hiç tanımadığınız belli:)

Yorumu oyla      25      14  
Misafir 6 Mart 2011 Pazar 20:32

Kimin neyin Huzuru islamda? Bence sorgulamadan biat eden kim daha fazla hayal gücüyle yalan söyleyip arsız davranırken, egolarına esir olup yapamadıklarının intikamını başkasından almaya çalışıyorsa onlardır.Gönüllü değildir bu kişiler herkesi Allah yarattı derler ama bazıları her haltı yapıyor ben cennet için Allah rızası için onlar da yapamazsın diye şiddet uygulamak isteye ama o katta bile kendini ayrıcalıklı görenler.Ayrıcalıkları nedeniyle cennete gitmeden nimetlerine sahip olmak isteyenler

Yorumu oyla      20      12  
Misafir 6 Mart 2011 Pazar 18:46

YeniVeEskiyeDairNeVarsa!!!...Zaten Var Olan Seyleri Söylemek Bir ise Yaramaz;Var Olan Ve Var Oldugunu idda Ettigin"SEY"lere Karsi"Fikrin"Ne?!.Zorla"ADAM"Yerine Konulmak Bu Olsa Gerek!!.Morina :Güzel Tesbit Yapmis;"Aykırılık prim yapıyor ya, arkadaş da bu eğilime uymuş görünüyor."!!.Malesef..Yada Biz Onu Anliyamiyormuyuz;Kavriyamiyormuyuz?!.Bir Tarafda"Sorun"Oldugu Kesin!!.VesSelam...

Yorumu oyla      21      18  
Morina 6 Mart 2011 Pazar 11:49

Aykırılık prim yapıyor ya, arkadaş da bu eğilime uymuş görünüyor. Özellikle bu dönemde başlayan İslam'a yeni yorum verme, daha doğrusu kafaya göre biçim verme böyle düşüncelerle besleniyor. Bu dünyada belki işi iş de diğerinde ne yapar Allah bilir. Düşüncelerini okuduktan sonra diğer dünya konusunda ne düşünüyor bilemedim. Ama önemli değil, o ne düşünürse düşünsün Allah'ın dediği olur.

Yorumu oyla      28      18  
Dkapkiner 6 Mart 2011 Pazar 11:27

İsmi arapça "Karanlık" anlamına gelen bu zifiri karanlık adam;"İslamda çok eşlilik dörtle sınırlandırılmamıştır,dörder beşer altışar alın şeklindedir ve bu bir zorunluluktur." diyen değilmi.Vallahi senin yatacak yerin yok...

Yorumu oyla      25      17  
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
FOX Haber'in Patronu Doğan Şentürk Turktime'a Konuştu
FOX haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk Turktime Yönetim Kurulu ...
Şerefli Türk Ordusu Arazime El Koydu Şimdi Orada Rakı İçiyorlar... Böyle Adalet Olur mu? AİHM'E GİTTİM!
Vatan yazarı Can Ataklı Turktime Genel Merkezi’nde Turktime Yönetim Kurulu ...
Özbek BOMBALADI: Cevizoğlu’nun Aldığı Para Haramdır, Onun Yaptığını AKP Bile Yapmadı!
Ceviz Kabuğu fındık kabuğunu bile doldurmuyordu… Hulki Cevizoğlu ile ilgili ...
 
Bekir Coşkun: Türkiye'nin En Büyük Sorunu Baykal'dır! A. Necdet Sezer Hürriyet’ten Ayrılma Dedi!
Hürriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun, Çölaşan’sız Hürriyet’ten göbeğini ...
Sakıncalı Gazeteci Çölaşan Turktime’a Konuştu: Habertük Gazetesi Yandaş Oldu!
Hürriyet’ten kovulduktan sonra üçüncü kitabını yazan Emin Çölaşan son ...
Vakit Gazetesi Ankara Temsilcisi Arseven: 32. Gün Kumpastı! Hidayete Geç Erdim!
Geçtiğimiz hafta 32. Gün’de Cumhuriyet yazarları ile sert bir tartışma ...
 
Uğur Dündar: Başbakan Erdoğan Kendi Ailesini Koruyor Ama Bize Çifte Standart Uyguluyor!
Uğur Dündar Başbakan Erdoğan ve Bakan şahin’e yönelik o çıkışı neden yaptı? ...
Çölaşan : Turgay Ciner Bana ‘Hükümet Benim Malımı Gaspetti, Kimden Korkacağım?’ Dedi!
Hürriyet’ten kovulan ve yakın zamanda Ciner Grubu ile el sıkışan usta ...
Ahmet Tezcan: Bir Medya Patronu Bana Silah Çekti, Hayatımı Altaylı Kurtardı!
Başbakan Erdoğan’ın basın danışmanlığından istifa edip Turkuaz Medya’ya ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
Güney Kore
Recep Tayyip Erdoğan
ihracat
Euro
Mersin İdmanyurdu
Cüneyt Çakır
Manchester City
Kayseri Erciyesspor
Duygun Yarsuvat