Bugünlerde önüne gelen herkes DTP Milletvekillerinin mahkemelerce ifadesinin alınıp alınamayacağı konusunda fikir beyan edip bunun ufak bir anayasa değişikliği ile halledilebileceğini söylüyor. Anayasanın 14ncü maddesinin ruhu, esasında milletvekillerinin ettikleri yemine sadık kalmalarını, yoksa müeyyidesinin ne olacağını gösteren, emreden bir maddedir. 14’ncü maddenin ilk fıkrası ile yemin metninin ilk satırını okuyan azıcık aklı olan herkes bunu görür ve anlar. Öyle ulu orta verilen ayaküstü demeçlerde ifade edildiği gibi bu konu kolay bir mesele değildir.
Anayasanın 14’ncü maddesi ne diyor: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasa’da belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz”.
Yemin metnini içeren 81nci maddeye bakarsak: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”
Bu iki maddenin içeriğine baktıktan sonra 83ncü maddeye bakarsak ne diyor? “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.
Yargının bu durumda sadece bildirme görevi yapacağını, izin filan istemeyeceğini öngörüyor. Bütün bu maddelerin hükümleri ışığında konu değerlendirildiğinde: Milletvekillerinin ağır cezayı gerektiren fiillerinin de korumaya dahil edilmesi gerekir ki, bunu bu millet kabul etmez. Bu konuyu bu şekilde çözmeyi düşünenlerin sonu da “ERGENEKEON SORUŞTURMASI”na dahil edilmelerini gerektirir. Anayasaya ve devlete karşı işlenen suçlarda ağır cezayı hemde en ağır cezayı gerektirir suçlardandır.
Tabi bunu da parmak kaldırarak halledebilirler mi, teoride evet. İşte o zaman milletinde buna karşı her türlü eyleme girişmesi meşru müdafaaya girer.
Bu konuda iyi düşünmelerini, düşüncelerinin yetmediği yerde -ki ben yeteceğini sanmıyorum- etraflıca soruşturup aklı evvellerinin dışındaki çevrelere danışmalarını öneririm.
Bu maddelere dokunan bir hayli yanar hemde öyle böyle değil!