Haber gerçekten de çok sevimsiz. Ve o sevimsizlik çok şey anlatıyor.
O fotoğrafa, o habere bakınca ilk olarak siyasi iradeden korkup asker onurunu-askerlerinin onurunu koruyamayan korkak bir komutan gördük.
Siyasi gücünü her türlü teamülü, devlet adabını, kurumların işleyişini ezip geçebilecek “sınırsızlık” sanan sorumsuz bir siyasi figür gördük.
Ama fotoğrafa daha yakından bakınca bu günkü hikâyeyi, AK Parti’nin 20 yıllık serüvenini, o yıkılmaz armadanın neden bugün ayakta zar zor durmaya çalışan, bulduğu her dala tutunarak çökmemek için uğraşan bir yapı olduğunu, bir hikâyenin sonunu gördük.
NEYDİ… NE OLDU?
Anlatalım…
AK Parti büyük iddialarla yola çıkmıştı. Bir amacı, bir davası, millete halletmek için söz verdiği kronik meseleler vardı.
Hakkı teslim edersek, başlarda ne için yola çıktılarsa onun mücadelesini verdiler. Büyük mesafe aldılar. Mesafe aldıkça doğal olarak oy da aldılar ve iktidarlarını her geçen gün sağlamlaştırdılar.
İşte… İktidarın en sağlam olduğu dönemde ne olduysa oldu ve ip koptu.
Adım adım, öyle saklı gizli de değil, açık açık mücadele etmek için yola çıktıları ne varsa, onların savunucusu, koruyucusu, kaynağı oluverdiler.
Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar, 3Y diye formüle ettikleri mücadele alanları, artık AK Parti patentli dinamik haline gelmeye başladı.
Bu radikal terse dönüş titreyip öze dönme etkisi yaratabilirdi belki ama bünyede öyle sirayet etmedi. Batağa saplanan bir insanın çırpındıkça daha dibe batması gibi, mücadele edilecek enstrümanlar olmaktan çıkarıp patente aldıkları 3Y’yi kendi ayaklarına sıkma pahasına muhafaza ettiler.
Ve günün sonunda, 3Y dahil bütün alanlarda karşı oldukları her şeye kendileri dönüştüler.
İSMET İNÖNÜ’NÜN AHI MI TUTTU?
Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere bütün AK Parti demagogları mutlaka siyasi nutuklarının bir yerine İsmet İnönü ve onun dönemindeki tek parti uygulamalarını anımsatıp CHP zihniyetini özetler ve o zihniyeti gömer.
En sık atıfta bulunulan tek parti uygulamalarından biri de tek parti döneminde özel genelgeyle CHP il başkanlarının vali olarak da görevlendirilmesi, militan valilerin önünün açılmasıydı.
Ki bunu dile getiren, oradan hareketle sorunlu demokrasi anlayışı anımsatıp CHP’ye yüklenen AK Partililer haklılardı. Öyle ya; vali devleti temsil eder. Partisi yoktur. İl başkanı ise en nihayetinde bir siyasi partinin temsilcisidir. Öylesi bir uygulama, her türlü eleştiriyi hak eder.
İşte… Dedik ya… AK Parti yola çıkarken neye karşı durduysa dönüştü ve kendisi o oldu, karşı çıktıklarının savunucusu, uygulayıcısı oldu.
O FOTOĞRAFTAN GERİYE KALACAK OLAN
Tunceli’deki o fotoğraf bu dönüşümün en son ve belki de en çarpıcı örneğidir.
Tarihidir.
O korkak komutanın görevden alınmasıyla devlet geleneğinin hala korunduğunu, yüzyıllardan damıtılarak gelen o geleneğin bazı siyasi aktörler tarafından korunduğunu gördük. Her şeyin siyasete angaje olduğu bu dönemde bu hızlı görevden alma da tarihidir.
Ama diğer taraftan o il başkanının hala görevde olması, AK Parti’nin o çirkinliğe tepki göstermemesi, kendisi de bir asker olan, Genelkurmay Başkanlığı yapmış Savunma Bakanı’nın bu densizliğe tepki göstermemesi de en az o fotoğraf kadar tarihidir.
Büyük bölümü kontrol altında olan ana akım medyadan bu haberi saklayarak küçültebilirsiniz… Bir şekilde haberden haberleri olanlar onca derdin arasında haberi kapatınca unutacaktır ve bu yüzden önemsemeyebilirsiniz. Bakmak ile görmek arasındaki farktan dolayı o fotoğrafa bakıp o fotoğrafın anlattığını görmeyenlere de güvenebilirsiniz.
Ama böylesi tarihi bir kareyi tarih unutmaz.
Ve nasıl ki bugün 1936’lardaki uygulamalar ile birileri zihinlerde mahkûm edilebiliyorsa, o kural tekrar işler.
Yazık.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...