Olay Malatya’da, İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti’nin komutanlık karargâhının ikinci katındaki makam odasında geçiyordu.
Odanın bir tarafında Orgeneral Huduti ve emir subayı Binbaşı Sedat Kaya duruyordu. Bu gruba daha sonra İkinci Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun da katılacaktı.
Karşı tarafta ise Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nı ele geçirmiş olan darbecilerin gönderdiği sıkıyönetim ilanı ve sıkıyönetim atama emirlerini kabul ettiklerini bildirerek darbeye katılan iki tuğgeneral ve bir albay vardı: Tuğgeneral Serdar Sevgili, Tuğgeneral Zeki Karataş ve Kurmay Albay Bahadır Erdemli...
Orgeneral Huduti, Binbaşı Kaya’ya izin vermedi ve şöyle dedi: “Hayır, kan dökülmeden halledeceğiz...”
Binbaşı Kaya, daha sonra verdiği savcılık ifadesinde yaşanan durumu şöyle anlatacaktı: “Komutanıma birkaç kez ‘Bunları halledebiliriz’ dedim. O, ‘İkna suretiyle halledelim’ dedi, güzellikle hallolmasını istiyordu, çok kan akabileceğini düşünüyordu. Bu sebeple buna yanaşmıyordu. Eğer komutanım bana emir verse idi gözümü kırpmadan ölüme giderdim.”
Aslında YouTube’da da izlenebilen, İkinci Ordu Karargâhı’nın ikinci katındaki makam odasının kapısının üstündeki güvenlik kamerasının kayıtları, Binbaşı Kaya’nın o gece darbecilerle sürekli bir itişme-boğuşma-çatışma hali içinde olduğunu gösteriyor.
Gecenin belki de en kritik anı Binbaşı Kaya’nın saat 03.14’te Huduti’nin odasında önce darbeci Albay Erdemli’nin tabancasını elinden, daha sonra da darbeci Tuğgeneral Sevgili’ninkini belinden almasıdır. Binbaşı Kaya, ardından koridorda diğer darbeci Tuğgeneral Karataş’la boğuşmuş, maiyetindeki koruma astsubayı Fatih Gürcan fırsattan istifade ederek generalin belindeki silahı almıştır.
Gecenin dönüm noktası burada yaşanıyor. Darbecilerin köşeye sıkışmaları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halka darbeye direnme çağrısının ardından, kalkışmanın ülke çapında zemin kaybettiği bir zaman akışına rastlıyor. Darbeciler, o sırada geri adım atarak, Orgeneral Huduti’ye kalkışmadan vazgeçtiklerini söylüyorlar. Ancak onların geri adım atması işi çözmeye yetmiyor. Çünkü komutanlığın nizamiyesi ve pek çok noktası sayıca çok daha fazla olan alt rütbeli darbeciler ve onların komutasındaki askerler tarafından tutulmuştur.
Orgeneral Huduti, bu noktada darbeci subayları derdest etme yoluna gitmiyor. Kışlanın kontrolünün darbecilerin elinde olması nedeniyle onları nizamiyeyi tutan kalabalık ekibi ikna etmeleri için kapıya gönderiyor. Ancak nizamiyeyi kontrol eden darbeci ekip, üst rütbelilerin bu çağrısını kabul etmeyince işler çıkmaza giriyor. Sevgili, Karataş ve Erdemli, fikir değiştiriyor. Bu kez nizamiyeden aldıkları uzun namlulu silahlarla komutanlık katına geri geliyorlar. Bu arada Kurmay Başkan Tümgeneral Angun’u da kelepçeleyerek yandaki odaya kapatıyorlar.
Ve başa dönülüyor. Sonrası Huduti ile darbeciler arasında sabaha kadar süren bir gerilimdir.
Orgeneral Huduti’yi sıkıntıya sokan, Sevgili, Erdemli ve Karataş’ın silahlarının alındığı aşamada bu üç darbecinin neden derdest edilmedikleri sorusudur.
Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Ergül Yılmaz ve vekili Mehmet Badem, hazırladıkları iddianamede “Darbecilerin etkisiz hale getirilmesi için imkân ve şartlar oluştuğu halde etkin karar vermediği” iddiasıyla Huduti’yi suçluyorlar, “FETÖ üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme eylemine giren fiillerde bulunduğunu”, dolayısıyla hareket tarzıyla fiilen darbe girişimine katıldığını öne sürüyorlar.
Huduti ise savunmasında darbe girişimine başından beri karşı çıktığını, darbecileri ikna etme yöntemini seçtiğini, sonuçta sorunun kan dökülmeden çözüme kavuşturulduğunu anlatıyor.
Darbecilerin 16 Temmuz günü teslim olmaları ve gözaltına alınmalarından sonra Huduti de akşam saatlerinde gözaltına alınır. Ertesi günü emir subayı Binbaşı Kaya da gözaltına alınır. Orgeneral Huduti 18 Temmuz günü tutuklanır. Binbaşı Kaya ise üç gün gözaltında kaldıktan sonra yaptığı savunmanın ardından darbeye katılmadığına kanaat getirilerek serbest bırakılır ve yeni görev yeri olan Kayseri’ye gider.
Bu aşamada Binbaşı Kaya açısından dosya kapanmış gözüküyor..
Sesli ihbar: Sedat Kaya FETÖ’cüdür!
Her şey 2 Ağustos tarihinde Malatya Emniyeti’ne gelen bir sesli ihbarla değişir. ‘Operatör notu’na göre, 155’e yapılan ihbarda kimliği belirsiz bir kişi şöyle demiştir: “Cumhurbaşkanımız en son Malatya’ya geldiğinde 2. Ordu’yu ziyaretlerinde, Cumhurbaşkanımızın korumaları 2. Ordu Komutanı’nın odasını aramak istediler ama komutanın Sedat isimli postası buna izin vermedi. Şakir isimli koruma ile tartıştılar. Sedat isimli subay FETÖ’cü, araştırılsın istiyorum.”
Malatya Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Binbaşı Kaya hakkında yeniden harekete geçer. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 12 Ağustos 2016’da kendisini gözaltına almasıyla birlikte Binbaşı Kaya’nın 15 Temmuz dosyası yeniden masaya yatırılır. Kaya’nın daha önceki savunmasını tekrarlaması, sonucu değiştirmez.
Binbaşı Kaya, 20 Ağustos 2016 tarihinde savcılığın talebi üzerine Malatya 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından “diğer şüphelilerle birlikte darbe teşebbüsünde aktif rol aldığı” ve “FETÖ/PDY üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklanır. Kendisine yöneltilen suçlamalardan biri de şudur: “İmkân ve şartlar oluşmasına rağmen darbecileri derdest etmemiş olması...”
Kaya, tutuklama kararından sonra cezaevine gönderilirken darbecilerle aynı koğuşta kalmak istemediğini söyler. Bu talebi kabul edilir, bu kez çoğu FETÖ’cü olduğu iddiasıyla tutuklanmış olan 22 yargı mensubunun kaldığı bir koğuşa gönderilir.
Başka pratik sorunlar da yaşanır. Malatya Adliyesi’nde görülen duruşmada 15 Temmuz gecesi karargâhta karşı karşıya gelmiş olan taraflar mahkeme salonunda, sanık sıralarında birlikte oturmak durumundadırlar. Sanıklar iki ayrı grup halinde kümelendirilir, arada boşluk bırakılır, hatta ilk duruşmada iki grubun arasına jandarma oturur. Cezaevinden mahkemeye giderken de birlikte bulunmamaları için iki grup otobüsün ayrı gözlerinde götürülür.
Binbaşı Kaya’nın, Malatya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme heyetini üç konuda ikna etmesi gerekiyordu:
1- FETÖ üyesi olmadığı
2- Cumhurbaşkanı’nın geldiği gün komutanın odasında arama yapıldığı
3- Darbecileri neden derdest etmediği konusunda kendisinin bir kusurunun bulunmadığı...
Kaya, mahkemede özetle “Darbecileri derdest edebileceğimi ya da vurabileceğimi komutanımıza söyledim. Bunu kendisine üç defa söyledim. Ancak komutanımız ‘Bu iş kan dökülmeden halledilecek, ilk mermiyi siz sıkmayacaksınız’ dedi. Kendisi bu olayı sulh yoluyla çözmeyi tercih etti. Benim darbecileri derdest etmemiş olmamın nedeni emir komuta zinciri içinde hareket etmemdir” savunmasını tekrarlamıştır. Ayrıca, ihbarda konu edilen komutanın odasında aramanın engellendiği iddiasının doğru olmadığı da kanıtlanmıştır.
Önemli olan, Orgeneral Huduti’nin 9 Mart tarihli celsede Binbaşı Kaya’nın ifadesini teyit ederek şöyle demesidir: “Sedat Kaya darbecileri vurmak için benden izin istedi. Ve Fatih Gürcan’a, ikisine, ilk mermiyi bizim atmayacağımızı, mermi geldikten sonra hedef gözetmeksizin öldürmeleri emrini verdim. Çünkü çatışmanın çıkması olayın boyutunu başka boyuta götüreceği endişesiyle ateş edilmemesi konusunda emir verdim.”
Mahkemede Binbaşı Kaya’nın lehine olan bir başka tanıklık, o gece maiyetindeki koruma astsubaylarından biri olan Bilal Süydünlü’den gelir. Süydünlü, 5 Nisan tarihinde mahkemeye şu ifadeyi verir: “Sedat Kaya bana ‘Ben yukarıdaki darbeci unsurları temizleyeceğim, sen de gelen olursa aşağıdakileri temizle’ dedi. Ben de aşağıdaki silahsız erleri korumak için kapalı garaja gönderdim. Sedat Kaya ile bizim yaptığımız plana Adem Huduti razı gelmedi, bu planı onaylamadı. Aşağı indiğimde Sedat Kaya bana bunu telefonda söyledi. Sedat Kaya, Bahadır Erdemli ve Serdar Sevgili’yi silahsız olarak Adem Huduti’nin odasına aldı, silahları kendisi aldı.”
Malatya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29 Haziran tarihli celsesi, Sedat Kaya’yı sevindiren bir kararla kapandı. Mahkeme heyeti, delillerin toplandığı ve tanıkların dinlendiğini belirterek, Kaya’nın tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Kaya, gözaltı dahil toplam 322 gün demir parmaklıkların arkasından kaldıktan sonra serbest kaldı, eşi ve iki çocuğuna kavuştu.
Sedat Kaya, şimdi mahkemenin vereceği nihai kararı bekliyor. Bu arada, geçen kasım ayında çıkartılan bir Kanun Hükmünde Kararname ile ordudan ihraç edildi.
Kuşkusuz zamanı geriye sarıp saati yeniden çalıştırmak mümkün değil. Ancak Binbaşı Sedat Kaya 15 Temmuz gecesi Orgeneral Huduti’ye yaptığı ‘vurma’ talebine olumlu bir yanıt alabilseydi ya da izin almadan tetiği çekseydi, 15 Temmuz’un birinci yıldönümünde kendisinin bugünkü konumu ne olurdu?
Bu soruya yanıt verirken, tabii o an karargâhın nizamiyesinin darbeciler tarafından tutulduğunu, karargâhta darbecilerin sayısal olarak mutlak bir üstünlüğü olduğunu ve onların buna nasıl karşılık vereceklerini de hesaba katmak gerekiyor.
Peki Sedat Kaya tetiği çekseydi ve darbeciler de silahlarına davranarak karşılık verseydi nasıl bir durum yaşanırdı İkinci Ordu Karargâhı’nda?
Sizce hangi karar daha isabetlidir?
Görüleceği gibi, sorular bitmiyor. Ve bunlar, yanıtı kolay sorular değil.
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...