Ersin Tokgöz’ün Anayurt Gazetesi’ndeki köşesinden…
Madem senaryoları çok seviyoruz, hele de içinde “felaket” de oldu mu tadından yiyemiyoruz, buyurun size bir haftadır yemeden içmeden kesilip konuştuğumuz Hudson Enstitüsü’nde konuşulan senaryodan daha felaket bir senaryo.
Hem bu senaryonun birkaç adım sonrasına ışık tutabilecek hem de bir anda patlak veren terör olaylarından, CHP-MHP koalisyonu ihtimalinin ısıtılmasına kadar birçok gelişmeyi tekrar düşünmemize neden olacak nitelikte.
Daha seçimlerin adı bile geçmezken konuşulan bu senaryoya göre, bizi her zaman bizden daha fazla dert eden o etkileri ortada ama kendileri gözükmeyen “güçler” tüm hesaplarını MHP-CHP koalisyonu ile yönetilecek bir Türkiye üzerine şekillendiriyorlar ve daha da fenası, bununla ilgili çalışmalar çoktan başlamış durumda.
İddiaya göre, 2002 öncesinde hızla yükselen İslamcı tepkinin gazını almak için dindar hassasiyetlere yakın bir iktidarı elzem gören ve Ak Parti iktidarı ile bu gazı almayı başaran o “karanlık güçler”, şimdi hem yükselen milliyetçi tepkinin gazını almak hem de bir adım sonrasının hamlesini yapabilmek için hummalı bir çalışma içindeler. Yükselen milliyetçi tepkinin Türkçülük şeklinde değil AB ve ABD karşıtlığı şeklinde gelişmesi, bu ortak noktadan hareketle solda ve sağda ulusalcılık şemsiyesinde birleşilmesi, Ak Parti hesabında olduğu gibi tek partili bir çözüm değil bu iki kesimi de sakinleştirecek ortak bir çözüm gerektiriyordu ve bunun adresi tabii ki CHP ve MHP koalisyonuydu.
İyi de bunda felaket nerede değil mi? İşte senaryonun asıl felaket kısmı bundan sonra başlıyor.
Milliyetçi tepkisi dinmiş, MHP ile sokakları, CHP ile de rejim tehlikesinden arındırıp devlet içindeki zinde güçleri sakinleştirilen bu yeni Türkiye’de artık federasyon için düğmeye basılacak ve kısa vadeli nihai hedef gerçekleştirilmiş olacak.
Soru şu; Milliyetçilik ve üniter yapının korunması konusunda birbiri ile yarışan bu iki partinin iktidarı nasıl olur da böyle bir şeye göz yumar hatta ortağı olur?
“Ak Parti en İslamcı parti değil miydi? Halk, ‘din kardeşlerimiz öldürülüyor’ diye her Cuma günü sokağa dökülmüyor muydu? Peki şimdi o insanların temsilcisi olarak iktidar olan Ak Parti yanıbaşındaki din kardeşlerinin öldürülmesine bugün nasıl izin veriyor ve bu halk şimdi nerede? Aynı şekilde, bu da böyle olacak” diyor o derin adamlar.
Gerçekleşir mi bilinmez... Ama daha seçimlerin esamesi bile okunmazken, MHP diye bir partinin varlığı unutulmuş, CHP beceriksiz muhalefeti nedeniyle topun ağzına en yakın partilerden biri halindeyken bir anda sokakların hareketlenip CHP’nin kendini tekrar var etmesi, peşpeşe patlayan bombalarla terörden her zaman kazanmış MHP’nin tekrar anımsanması ve daha da tuhafı özellikle teröre tepki konusunda bu iki partinin aynı dili kullanması ve hiç hesapta yokken “Milliyetçi Cephe” hükümetinden söz edilmeye başlanması bu akıl almaz senaryoyu “acaba” ile okunmayı mantık dışı kılmıyor.
CHP’nin siyasi tarihte bir ilki gerçekleştirip seçim bildirgesine “sınır ötesi operasyon vaadini!” koyması, aynı şekilde Bahçeli’nin “Ordu hazır olsun, Kuzey Irak’a gireceğiz...” çıkışı ilk bakışta bu senaryoyla taban tabana zıt olsa da, iktidara gelmek için, ısıtılan sokakların oyunu almak için kısa günün karı hesabı hanesine yazılabilecek ama iktidardan sonra çok rahat unutulabilecek bir vaat gibi gözüküyor.
“Laiklik elden gidiyor” gibi soyut ve içi istenildiği şekilde doldurulabilecek bir tehlike algısı karşısında bile meydanları inleten ucu federasyona dayanan böyle bir ihanet işbirliğine sessiz kalır mı?
“Kalmaması şaşırtır” diyor o senaryocular. “Filistin’de, Kosova’da ölen din kardeşleri içi için yürüyen o insanların birini yanıbaşındaki din kardeşleri için yürüdüklerini gördünüz mü?”
İşin açığı görmedik. Gördüysek bile o kadar azlardı ki, anımsamıyoruz.
Umarız sadece senaryodur ve ne bir anda sokaklara dökülen kalabalıkların, ne patlayan bombaların ne de darbelenerek muktedir olmasına izin verilmeyen hükümetin bununla ilgisi vardır.
Ama Serdar Turgut’un dediği gibi “Bunu yazayım da en azından kayıtlara geçsin diye düşündüm. Sonra eğer gerçekleşirse ‘ben demiştim’ deme imkanım doğar böylece.”
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...