Mahir Kaynak/Star
Seranyo
Bush yönetimine yakın olduğu söylenen Hudson Enstitüsü’nde, basına kapalı bir toplantıda konuşulan senaryolar ilgi ve tepkiyle karşılandı. Basına kapalı olmasına rağmen bunun kamuoyuna sızmasının ve tartışılmasının istendiği anlaşılıyor. Nitekim kısa sürede ileri sürülen senaryoları duymayan kalmadı. Bu toplantının ve böyle karanlık senaryoların üretilmesinin nedeninin ve kaynağının bilinmesi önemli. Öyleyse biz de senaryolarla ilgili bir senaryo üretmek zorundayız.
Hudson Enstitüsü ve onun arkasındaki güç odağı bu senaryoyu ifşa ederek gerçekleşmesini önlemek istemiştir. Ya böyle bir operasyonun yapılacağı bilgisine ulaşmış ya da nelerin olabileceğini tahmin ederek ve bir önlem olarak bunları açığa vurmuştur. Enstitü, olabilecek ihtimalleri sıralayarak ve bunların bir operasyon olduğunu ima ederek ülkemizi uyarmaktadır. Toplantıya çağrılanların iki gruptan olduğunu söyleyebiliriz. Bir bölümüne yapacağınız şeylerden haberdarız mesajı verilirken diğerlerinin dikkatli olması istenmektedir.
Eğer ABD’de tek bir güç olsaydı ve bu senaryoları onlar üretseydi kamuoyuna yansıtılmaz, işbirlikçilere kapalı kapılar arkasından bilgi verilir ve destek istenirdi. Eğer bu senaryolar ABD dışındaki bir güce ait olsaydı diplomatik ve istihbarat kanallarından ülkemiz uyarılır ve ortak hareket önerilirdi. Olayın bir düşünce kuruluşu kanalıyla kamuoyuna duyurulması bu senaryoyu eyleme dönüştürecek gücün de ABD içindeki taraflardan biri olduğu ve her iki tarafın ülkemizde yandaşlarının olduğunu düşündürüyor. Bir kanat yapılacak eylemlerle bir yandan iktidarın seçim şansını azaltırken diğer yandan Türkiye’yi Kuzey Irak’a müdahaleye mecbur edecek ve buradaki olası varlığımız bir erken doğumla yaşamaz hale düşürülecekti.
Türkiye’deki siyasal oluşumların dünyadaki gelişmeler karşısındaki tutumu ve tarafların politikaları henüz belirginleşmedi. Son zamanlarda gözlenen kaymalar yani bildiğimiz ölçülerin dışına çıkan ve herhangi bir ideolojik farklılığı ifade etmeyen taraf değiştirmeler ve tasfiyeler aslında yeni bir saflaşmanın olduğunu işareti ama bunlar gerçek nedenleriyle ifadesini bulmuyor ve demokrasi söylemleri içinde anlamlandırılmaya çalışılıyor. Geçmişte küreselci eğilimlerin temsilcisi sayılan AKP’de bu politikayı terk edeceğini gösteren emareler var. Buna karşılık küreselci güçler karşı tarafı söylem düzeyinde yanlarına almasalar bile istedikleri siyasi sonuca götürecek eylemelere teşvik ediyor. Kuzey Irak’a yapılacak acele bir müdahale bir Türk-Kürt çatışmasına yol açabilir ve bölgeyi bizim için yasak bölge haline getirebilir. Oysa bölgedeki siyasi gelişmeler bizi vazgeçilemez bir koruyucu haline getirebilir ve bunun için sadece biraz beklemek yeterli. Oysa son zamanlardaki tahrikler ve bunun sonucunda yapılacak bir erken müdahale bu yolu tamamen kapatır. Türkiye’deki ulusalcı kanadın acelesi küreselci güçlerin, ideolojik bir birliktelikleri olmamakla birlikte, bu kanadı kendi amaçları için kullanacağını gösteriyor.
Türkiye dünya üzerindeki büyük mücadelenin odağı haline gelirken büyük bir karmaşa yaşanıyor ve kimin hangi tarafta olduğu kestirilemiyor. Ancak iktidarın ve Ordunun tepelerinde belli belirsiz bir ışık fark ediliyor.