Komik olan aslında şu: Ufuk Güldemir’i eleştiren herkesin hem kendisinin hem de eleştirilerinin çömezleri tarafından “komik” olarak okunmaya çalışılması. Çalışılması diyoruz çünkü gerçekten komik bulunsa hemen feveran edilip aklamaya girişilmez. Tuhaf bir korku... Şeyhe keramet yükleyen müridin o “dokunulmazına halel getirmeme kaygısının” bu en laik halini nicedir izliyoruz.
Ve gülüyoruz.
Ufuk Güldemir haberciliği bir yana, Habertürk çatısı alındaki bu “derin gönül bağının inşa edilmesi!” tüm o “sen gazetecisin”, “yok sen gazeteci değil televizyoncusun”, “gazeteciliği televizyon yıldızları öldürdü ve biz buna ne yaman karşı durduk” geyiklerinden daha kayda değer.
Habertürk yazarlarını okuyun; ortak dili, ortak aklı, ortak tavrı göreceksiniz. Ufuk Güldemir eleştirilmeyegörsün; hemen çömezlerden birisi derin saygılarını sunup ustalarını aklamaya girişiyor; Önce eleştirenin gazeteciliğini küçümseme, sonra o “büyük ustayla!” kaderin yollarını nasıl da birleştirdiği ve bunun ne büyük bir şans olduğu, bu kesişmeye denk gelen başkalarının nasıl olup da Güldemir’i eleştirebilme gibi bir gaflete düştüğü, eleştiri konusunu es geçip aslında Güldemir’in gazetecilik adına ne adımlar attığı falan…
Tabii artık kabak tadı veren Güldemir klişelerine bol bol atıf yaparak.
Daha önce bunu diğer çömezler yapardı. Ama bu sefer Mehmet Tezkan yazınca durumdan görev çıkartmak çömezlerin en işe yararı, eli gerçekten de kalem tutan ve belki Habertürk’te okunacak tek kalem olan Atılgan Bayar’a düştü. Ama işte; yazı yetkinliği yada kaleminin gücü ne olursa olsun “ustaya saygı yada şeyhe bağlılık” noktasına kilitlenince Bayar’dan da aynı ezberin tekrarından başka bir şey çıkmadı.
Neydi Tezkan’ın günahı? Televizyon haberlerinde cazırtının nasıl başladığını anlattığı yazısında Reha Muhtar’ın haber bültenini katledip reyting rekorları kırması ile birlikte o dönem Star’da bulunan Ufuk Güldemir’e gelen “her şey reytingtir” talimatıyla birlikte Güldemir’in Reha Muhtar’la birlikte haber bültenlerini “cayırtıya” dönüştürdüğünü anlatıyordu. “…Güldemir de ‘madem öyle’ dedi.. ‘Mantıklı olan hiçbir şeyi istemiyorum’ diyerek.. Savaşı başlattı… Savaş filmleri... Vurdulu kırdılı sahneler.. Arşivden çıkarılarak haberin montajında kullanılmaya başlandı…. En çok da Malkoçoğlu filmi… Haberler şöyle yapılmaya başlandı… Diyelim ki bir grup gösteri yaptı.. Polisle aralarında biraz itiş kakış oldu.. Kesmez.. Filmlerdeki kavga sahnelerini, silahlı çatışmalarını, araba takip sahnelerini, uçak düşme görüntülerini de ekleyeceksin ki ilgi çeksin… Ne alakası var diyeceksiniz.. Alakası yok da o görüntüler ilgi çekiyor.. Önemli olan da buydu.. Mantığı olmasın ama ilgi çeksin.. Reyting yapsın..”
Aman Tanrım; Ufuk ustaya nasıl laf edilir? Tezkan’ın ne “komikliği” kaldı, ne sonuna konulan ünlemle Tezkan’ın haberciliğinin küçümsenmesi, ne Güldemir’in o haberlerinin derinliğinin Tezkan’ın zekasından millerce ötesinde olduğu… Meğerse, bizzat bu haberler için talimatlandırılan Tezkan, Güldemir’in bu çok şey vehmeden “öpüşünden” hiçbir şey anlamamış… Ne hazinmiş…
Dedim ya; bu tartışmaları esgeçin. Sonuçta haberciliğin geldiği nokta ortada. Ve Reha Muhtar yada ufuk Güldemir’in bunda olumlu&olumsuz katkısı sabit.
Siz asıl Güldemir’in çömezlerine bakın ve bu öpüşün ne kadar kuvvetli olduğunu düşünün. Düşünün ki şeyhe bağlılığın sadece tarikatla ilgisi olmadığını yada tarikatlardaki taassubun dinle ilgisini bulunmadığını görebilesiniz. Ve bu bağlılığın görece güçlü kalemleri bile ne hale getirebildiğini anlayabilesiniz.
Oysa aylar önce şöyle demiştik: “Ey Güldemir’in çömezleri! Ustanızın her haline bir mürit kayıtsızlığıyla ses etmeyip, tam tersine savunuculuğuna soyunup, ustanızı bulamamak üzere yitirdiğinizi ve bunda da en büyük payı sizin taşıdığınızı görmüyor musunuz? Ustanızı geri döndürmek istiyorsanız, alkışı bırakın.”
Ama öpücük o kadar kuvvetli ki… Duyulmadı.
Benim gazetecilik bilgim ve entelektüel donanımım Güldemir haberlerinin derin felsefesini anlamaya yetmiyor açıkçası. Hele o öpücük, nasip olmadı. Ama hep merak ederim; Maymun Çarli’yi ana haber bültenine konuk ederek bir ilke imza atan Güldemir bununla hangi gazetecilik çığırını açtı yada nasıl bir analitik habercilik yaptı?
Eminim bunu Bayar’ın belirttiği öpücükten nasibini alamayan Mehmet Tezkan da merak ediyordur.
Öpücüğü fazlasıyla içselleştiren Atılgan Bayar anlatır belki.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...