Yeşilçam filmlerini sevmeyen, repliklerini ezberlemeyen yoktur sanırım. Hele o klişe cümleler… “Kırmızı kablo mu, mavi kablo mu?”, “Durun, evlenemezsiniz. Siz kardeşsiniz”, “Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da”, “Senin annen bir melekti yavrum”, “Ağlamıyorum, gözüme toz kaçtı”, “Siz beni kovamazsınız, ben istifa ediyorum”, “Vücuduma sahip olabilirsin ama ruhuma asla” ve daha pek çok klişe cümle…
İşte tüm bunlar artık bir kitapta toplandı. Yerli yabancı birçok filmde hafızalara kazınan sinema tarihinin klişeleri Şenay Aydemir tarafından kaleme alındı. Kitapta, klişelerden bahsederken belli başlı bütün türleri bir araya getirmeye ve mümkün olduğunca filmlerden örnekler vermeye dikkat eden Aydemir, çalışmasının adını özellikle “film klişeleri” değil de “sinema klişeleri” olarak koymuş. Çünkü klişelerin sadece filmlere özgü olmadığının altını çiziyor.
Şenay Aydemir kitaptan kesitler de verdi. Eminim okurken herkesin gözünde o sahneler canlanacak… İşte Aydemir’in ağzından o anlar…
“En bilinenlerden biri “Evlenmeden olmaz”… Yeşilçam melodramlarının belki de en çok tekrar edilen, tekrar edilmese de her filmde bir kere hissettirilen repliğidir. Melodramlarda esas erkek ve kadınlar evlenmeden asla birlikte olmazlardı. Dönemin ahlak anlayışı düşünüldüğünde bunda bir sorun yok ama çoğu filmde öpüşmezlerdi bile. Saadet içinde birbirlerine sarılıp yanak yanağa bakarlardı kameraya. Bu klişenin içindeki klişe ise bu hanımefendilerin genellikle koyu saçlı olmasıydı. Erkekleri baştan çıkaran, masum kızın sevgilisini ayartmaya çalışan ve ilişkiye leke sürenler ise genellikle sarışın kadınlar olurdu. Bu durumun tek istisnası ise Filiz Akın'dır. 1965 tarihli Sevinç Gözyaşları'nın iyi sarışını Filiz Akın, en büyük rakibi kötü sarışın ise Ajda Pekkan'dır. Pekkan, nişanlısıyla çılgın partilere gidip deliler gibi sevişip çıplak pozlar verirken Filiz Akın masumca dolanır ortalıkta. Bu filmde Ajda Pekkan'ı izleyince “İnsan neden Filiz Akın'a âşık olur ki?” diye sorarsınız kendinize. “Evlenmeden olmaz” döneminin sinema izleyicileri uzun süre, insanların yanaklarını birbirine sürterek çiftleştiğini, çocukların ise bir anda beşikte var olduklarını zannetmişlerdir muhtemelen. “Evlenmeden olmaz” klişesi bazen o kadar abartılır ki, “Türkan Şoray Kanunları”nın en önemlilerinden birisi olan “öpüşme ve sevişme” yasağını kapsar. Düşünün Sultan bile “Yeter artık” deyip 20 yıl sonra 1985 yılında rol aldığı Mine filminde kapısına dayandığı Cihan Ünal'a “Yat benimle,” diyerek “evlenmeden olmaz” klişesine isyan etti.”
“Kadının sabah yataktan çıktıktan sonra erkeğin gömleğini giymesi hangi filmde, nerede başladı bilinmez ama sadece sinemada değil, popüler kültürde de önemli bir hadisedir. Birçok Hollywood oyuncusu böyle pozlar vermiştir mesela. Filmlerdeki erkek gömleği klişesinin tetikleyicisi Audrey Hepburn olabilir. Çünkü kendisinin bu pozu vererek sinemaya taptaze bir klişe kazandırmış olma ihtimali yüksektir. Öte yandan bu klişe, gerçek hayatta karşılığı olmayan neredeyse tek klişedir. Ecnebi memleketlerde bu tür vakalar yaşanır mı bilinmez ama Türkiye'de sabah yataktan sevgilisinin gömleğini giyerek çıkan kadın henüz görülmemiştir.”
“Yılmaz Güney oturuşu da artık bir klişe haline gelmiştir. Film boyunca birkaç kez tekrarlanır. Hattâ Tuncel Kurtiz de ona eşlik eder. Bu oturuş, tam bir dibe vurma halini temsil eder. Umudun bitip tükendiği, geleceğe dair hiçbir şeyin kalmadığı bir anda ortaya çıkan bir tür kendini koyvermişlik halidir aslında. Şekil olarak alaturka tuvalette büyük abdesti giderme oturuşuna benzer ama işlevi farklıdır. Bu oturuşa anlamını Yılmaz Güney vermiştir belki ama Umut da dahil olmak üzere en güzel taşıyan Tuncel Kurtiz'dir.”
Sözcü
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...