Tuğçe Tuna 1983’de ADOB Çocuk Balesi’nde dans etmeye başladı. Üniversite eğitimine MSGSÜ Devlet Konservatuarında devam ederek, 1996 yılında Konservatuar ikincisi ve Sahne Sanatları Bölümü birincisi olarak eğitimini onur dereceleri ile tamamladı.
1993’den beri ulusal ve uluslararası festival, organizasyon ve akademilerde; disiplinler arası çağdaş dans ve performans sanatları eserleri, çağdaş dans ve güncel hareket teknikleri uzmanlığı-eğitmenliği ile yer almakta, dans ve performans sanatçısı, koreograf, yönetmen, sanat direktörü, hareket ve dans terapisti olarak çalışıyor.
Akademik eğitmenlik deneyimi 1996 yılında MSGSÜ Çağdaş Dans Anasanat Dalı’nda başlayan Tuna; 2000 yılından beri Avrupa’da: Salzburg, Viyana, Köln, Berlin, Essen, Stuttgart, Stralsund, Paris, Angers, Lublin, Prag, Slovenya, İsrail, Yunanistan vb. şehirlerinde eğitimler vermekte ve gösterilerini sahnelemeye devam etmektedir. Sanatçı 2012 yılında Alman Hükümeti’nden kazandığı akademisyen‐sanatçı araştırma bursu olan DAAD bursuyla da Almanya’da Berlin ve Köln şehrinde dans sanatı üzerine araştırma yapma fırsatı bulmuş, eğitimler vermiş ve eserler üretti.
Tuna 2001 yılından itibaren psikosomatik ve bağımsız üretim politikasını eserleri ve projeleriyle gerçekleştirmeye başladı. Eserleri arasında; TMMOB tarafından onurlandırılan EN KÖTÜ İŞ. , GÖVDE GÖSTERİSİ, DEPLASMAN (2013 Almanya Arena Festivali Jüri Ödülü), ISLAK HACİM Bayrampaşa Eski Ceza Evi, MAKİN. B.D.N, DÜŞÜNME FOBİSİ Aziz Nesin Sahnesi, VERTİGO, ‘TORTU’ İstanbul Modern, ‘Hücre’, ‘Eko’, ‘Tuzla...Buz..’ gibi mekanlara özel ürettiği eserler ve 2000 yılında başlattığı farklı fiziksel özelliklere sahip kişilerle yürütülen ‘Farklı Bedenlerle Dans’ atölye ve gösterimleri bulunuyor.
Tuğçe Tuna, 'En Kötü İş' adını taşıyan ve Soma'yı anlatan gösterisiyle ilgili soruları yanıtladı.
Soma; Latince ‘beden’ demek. Maden işçiliği ile dans sanatçılığı arasında beden odaklı bağlantı kurdum. Bilimsel olarak kanıtlanmış bedene en çok travma yaşatan ilk sıradaki meslekler bunlar. Bedende travma yaratan en kötü iş sıralamasında ilk 4 ün içinde Madencilik. Dans sanatçılığı ilk 20 içerisinde. Ve aslında ‘Soma faciasından yola çıkarak’ bir gösteri yapmadım ben. Koreograf olarak toprak, beden, iş, salon gibi kavramlarla psikosomatik bağ kurarken, performans kendiliğinden bu yöne aktı. Derinleştikçe beslendik, hüzün de geldi kalbe oturdu.
Toprak üstündeki ‘görünen’ dans işçisi olarak, toprak altında ‘görünmeyen’ bırakılan bedenleri, toprağa emeğe bedenlerini araç olarak kullanan bedenleri onurlandırma eserin ana yaklaşımını oluşturdu. 'Salon' hem dans sanatında çalışma ve araştırmalarının yapıldığı, sunulduğu boş alana, hem de madenler de ortak buluşma alanlarına denmekteymiş. En KÖTÜ İŞ. eserinde ‘salon’ benim için aynı zamanda zihindeki, bedendeki kaotik -boşluğu- da temsil ediyor. İş beden ilişkisine de değiniyoruz eserde. İşin bedenimizde bıraktığı tortular. Davranışlarımızın iş haline geldiği durumlara da dokunuyoruz.
‘Dağı it, sırrını bırak.
Toprağın üstünde boşlukta, boş bir çerçeve de...
Toprağın altında bir alandan başka bir gerçekliğe geçiş.
Ayakların yere basmadan dağı it, sırrını bırak.
O' na yakın olmak özgürlük ama boğazıma kaçsa boğulacağımı biliyorum. İş insanı tüketir mi, tüketir. Bir işe sahipsen, iş'te sana sahiptir.
İçindeki cevheri nasıl arar, nasıl dışarı çıkarırsın?
Bana sana ait bir şey verebilir misin?
Kimliklerini, üzerindekileri bırakıp aşağıya, derine inebilir misin?
Haberleşmek için değil bu duman, gözyaşım görünmesin diye.
Dağı it, nefesini bırak. Şansın varsa belki ellerini tanırsın...
Hafızamın en büyük iş kazası. İnsanlığımın en büyük utanç yap bozu.
İşçi bedenlerimizle, işçi bedenlerinizi onurlandırmak niyetindeyiz.
Enerjiyi topraklamak gerek, hayat çarpar bilirsin.
O zaman bir şans huzur bulacak kalbin bir odacığı.
Ne ironidir ki, bedensiz baretler Soma'dan geldi.’ T. Tuna
Toplam 16 kişi emek ve enerji verdi bu esere. Sahne üzerinde 9 sanatçıyız. Sevgili Engin Çetinbağ madencilik konusunda bana danışmanlıkta yaptı, baretleri Soma’dan ulaştırdı. Engin beyin enerjisi tutkusu da bulaştı işe.
Melankoliyle arkadaş olalım, kalbi üzelim birazcık, belki bir şeyleri hatırlarız dedim hep. ‘Soma faciası’ derken neleri kodluyoruz bu değerli olabilir bence. Kayıplarımı, görmezden gelişimizi mi, bedene –bedenlerimize veremediğimiz değerimi, işin bizi nasıl tutsak aldığını mı, başarısızlık mı, güvenli olmayan bir alanda çalışma korkusunu mu?
Soma’ya projeye başlamadan çok önce gitmiştim. Amacım facianın duygusunu yapay bir ortamda dile getirmek değil. Zaten olan bir olayı birebir canlandırmaya çalışmaya gerek yok bence. Ancak olan gerçeklikten, o durumdan bedenimize hafızamıza kalanı dürtmek, sorgulamak, başka bir boyutta tekrar iletişime geçmek mümkün olabilir diye düşündüm. Ailelerle görüşmedim ancak gösteriyi izlemeye birkaç kişi geldi. Dileklerimizden biri işi Soma’ da topraklamak. Acının dönüşebileceğini, bu emeği, onlarla paylaşmayı gerçekten çok istiyorum. Hareketin şifalandırıcı ve dönüştürme gücünü yansıtma arzusu belki benim ki.
İlk madene inişim 2008 senesi, Çanakkale’de. O dönemden beridir içimde oluşuyordu iş. Derken Soma faciası oldu 13 Mayıs 2014 de. Hala takip ediyorum. Aklım almadı, almasında. Her şeyi normalleştirmeyeyim. Ne yapabilirim. O acıyı nasıl şifalandırabilirim? İş-beden-toprak üzerinden. Aynı düşünceye geri dönüp durdum; Soma-beden demek, en büyük beden kazası orada Soma’da oldu. Bu içimde askıda kaldı. Atamadım, atmadım.
İlk gece yoğun ateşim çıktı. 4 gün kadar sesim kısıldı. O işçi benim. Benim de, senin de, onun da bir parçası orada, Soma’da. Kozmik bilinç bunu taşır. Var olan birbirine bağlıdır, etkiler, iletişim halindedir. Yapay olan her şey, yok oldu baretlerin yanında. Yükü ağır hem de çok. Parmaklarımızın uçları titriyor hala tutarken.
Bu gösteriyi izleyen insanların gerçekten en anlamasını istersiniz? Çünkü hayatın ta içinden, çok yakın zamanda gerçekleşen bir facianın bedenleşmiş halini anlatıyorsunuz. Ve onlar da birer beden, bir insandı…
Gösteride birbirinden bağımsız bölümler var. Kendilerine izin verirlerse iç bilinç bağlantı kuruyor zaten işle. İş olan her şeyle. İş olarak yaptıklarımızla. Tam da dediğin gibi onlarda birer beden.
10-11 Nisan ‘da 20.30 da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Yerleşkesi, 2. Kat’ta yapacağız. Mayıs ayında mutlaka İstanbul-Ankara’da.
En Kötü İş
Konsept, Yönetmen, Koreograf ve Metin: Tuğçe Tuna
Performans Sanatçıları: Erdinç Anaz, Pınar Akyüz, Demet Aksular,
Özgün Akaçça, Taner Güngör, Erdem Kaynarca, Ahu Özgür Kınoğlu, Meriç Rakalar, Tuğçe Tuna
Ses Enstalasyonu: Vahit Tuna
Müzik: Fati Fehmiju, Vahit Tuna
Mekan Tasarımı: Tuğçe Tuna
Işık Tasarım: Vahit Tuna, Utku Kara
Teknik Uygulama: Utku Kara, Metehan Kayan
Fotoğraflar: Murat Dürüm, Ali Güler, Vahit Tuna
Proje Asistanı: Ezgi Çanaklı
Teknik Asistan: Anıl Ateş
CNN Türk
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...