Ülke ve millet olarak AKP iktidarı döneminde demokratik hak ve özgürlüklerden epeyce uzaklaştırılmış durumdayız. Millet, sanki OHAL’e teslim edilmiş durumda..
23 Nisan günü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 98. yılı idi. Sözde kutlandı. Anıt Kabirde bir tören düzenlendi, Meclis Başkanı çelenk koydu, özel defteri imzaladı, Başbakan, bir iki Parti Başkanı, Ata’ya saygı duruşunda bulundular..
Makamlarında çocukları kabul ettiler, kız ve erkek çocuklarımız makamlarına oturttular.. Ama yapılan hiçbir tören ve hareket yürekten değildi. Adet yerine bulsun diye yapıldığı suratlarındaki ifadelerden anlaşılıyordu.
Nerede o eski günlerimiz? O coşku dolu Bayram kutlamalarımız?
Türk çocukları Atalarının kendilerine emanet ettiği bayramlarda okullarındaki törenlere koşarlar, “Türküm doğruyum çalışkanım!” diye haykırışlarını millet evlerinden duyar, dinler, kadınlar, erkekler, yaşlılar gençler oralara koşuşurlardı.
Bu iktidar döneminde neredeyse Atatürk’ün adı tamamen silinecek.. Laik eğitim düzeni ortadan kaldırılacak.. Gidiş o yönde..
Geçen yıl, Milli Eğitim Bakanlığı'nın düzenleyip okullara gönderdiği programda, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 23 Nisan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yer verilmeme saygısızlığının yapıldığını unutmuş değildir bu millet!.
Bu milleti yoktan var eden, bu vatanı düşmanlarından temizleyip milletine emanet eden Atatürk’ün ülkesinde, Milli Bayramlarımızı yok saymak ne demektir?..
Şimdi, herksin bildiği yakın tarihimizin gerçeklerini, birlikte kısaca hatırlayalım(*).. Anlatalım, onlar da dinlesinler.. Belki aralarından, Atatürk’e son yapılan saygısızlıklar yüzünden utananlar çıkabalir..
I.Dünya Savaşından(1914-1918) Osmanlı İmparatorluğu olarak mağlup çıkmıştık.
30 Ekim 1918: Mondoros Mütarekesini imzaladık. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan Orduları vatan topraklarımızı işgal ettiler. 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmış olan Yunan Orduları Batı Anadolu topraklarımızda ilerlemeye başladılar.
İşgallere karşı, vatanın pek çok yerinde Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri kurularak karşı hareketler başlatıldı.
15 Mayıs 1919: İstanbul’dan vapurla yola çıkan Mustafa Kemal Paşa Samsun’da karaya ayak bastı. Amasya Genelgesini yayınlayarak, “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır..” diyerek Milli Mücadeleyi başlatan Paşa, Havza Genelgesi ile valilere, Ordu komutanlarına seslenerek düşmana karşı sivil ve asker bütün güçlerin birleşmesini sağladı. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Milli Mücadelenin hazırlıklarını tamamladı.
23 Mayıs 1919: İstanbul’da başlatılan mitinglerin en büyüğü Sultanahmet’te yapıldı. 100 bin kişinin katıldığı bu mitingde Halide Edip (Adıvar) Milli Mücadele yemini ettirdi..
16 Mart 1920 günü Osmanlının Başkenti İstanbul, düşman Ordularınca işgal edildi. Bir İngiliz müfrezesi Şehzadebaşı karakolumuzu basarak görevli askerlerimizi şehit etti. Sonra Fındıklıdaki Mebusan Meclisi basıldı. Meclis’e gelen işgalci İngiliz müfrezeleri, milletvekillerini tutuklayıp, Malta adasına sürgüne göndermeye başladılar.
18 Mart 1920: Osmanlı Mebusan Meclis’i İstanbul’da son toplantısını yaptı. Felah-ı Vatan grubunun bütün israrlarına rağmen Rauf Orbay ve Kara Vasıf kaçma önerilerini kabul etmedikleri için, İngilizler tarafından tutuklanıp Malta adasına sürgün edildiler..
19 Mart 1920: Mustafa Kemal Paşa, Millet Meclisi’nin Ankara’da toplanmasını öngören bildiri yayınladı. Bütün illere, bağımsız livalara(sancak:büyük ilçe), Kolordu komutanlıklarına bildiri gönderildi.
Ankara’da olağanüstü yetkilerle toplanacak olan Meclis’e, nüfuslarına bakılmadan, her livadan 5 kişinin seçilip gönderilmesini istedi. Partilerin aday gösterebileceklerinin ve bağımsız kişilerin de aday olabileceklerinin bildirildiği tebliğinde, İstanbul Mebusan Meclisi’nden gelecek üyelerin de seçilmiş üye sayılacakları ekleniyordu.
9 Nisan 1920: 19 Mart günü İstanbul’dan er kılığında yola çıkan İsmet İnönü, Saffet Arıkan,
Celaleddin Arif Bey gibi önemli kişiler B.M.M.’ne katılmak ve Milli Mücadelede görev almak için Ankara’ya geldiler.
11 Nisan 1920: Padişah Vahdettin, son toplantısını yapmış olan Mebusan Meclisi’ni feshettiğini ilan etti. (Padişah bu kararı Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın israrları üzerine açıklamıştı. Sebebi Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis’in Ankara’da toplanması kararını engellemekti. Ferit Paşa şöyle düşünüyordu: Mebusan Meclisi kapatılırsa, milletvekillerinin
bu sıfatları sona erecek, böylece Ankara’da toplanacak olan Meclis’e katılamayacaklar. Ne var ki, yeni seçilen milletvekilleriyle ve İstanbul’dan gelenlerle Meclis Ankara’da toplandı ve Damat Ferid’in sinsi plânı tutmadı..)
Padişah’ın kararından sonra aynı gün, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Millî Hareket hakkındaki fetvayı yayınladı. Şeyhülislam bu fetvasında, Anadolu’daki Millî Hareketin isyan olduğunu, isyancıların “katlinin vâcip” (öldürülmelerinin müslümanlar için gerekli olduğunu) ilân ediyordu. Aynı gün Sadrazam Damat Ferit Paşa da, Mustafa Kemal Paşa ve Millî Hareket aleyhine aynı nitelikteki beyannamesini yayınladı.
18 Nisan 1920: Milli harekete karşı savaşmak üzere Kuvva-yı İnzibatiye (Hilafet Ordusu) kurulmasına ilişkin kararname yürürlüğe konuldu.
22 Nisan 1920: Mustafa Kemal Paşa, valiler ve kaymakamlarla birlikte bütün askeri makamlara yazı göndererek, o günden sonra tek başvuru merkezinin Büyük Millet Meclisi olduğunu bildirdi.
23 Nisan 1920: Büyük Millet Meclisi Ankara’da Hacı Bayram Camiinde yapılan törenden sonra saat 13.45’te en yaşlı üye olan Sinop milletvekili Şeref Bey’in başkanlığında toplandı. 387 üyesi bulunan Meclisin bu ilk toplantısına sadece 115 Mebus katılmıştı. Gelmeyenler arasında ulaşım ve sağlık sebebiyle gelemeyenlerden daha çok, Millet Meclisine, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı çıkan, Padişah yanlısı beyinsizlerbulunmaktaydı. Aralarında İstanbul’daki işgalci düşmana satılmışlar, Milli Mücadele karşıtı Kuvvayı İnzibatiyeciler falan vardı..
…Herkesin bildiği bu ayrıntıları niye uzattığımı merak ediyorsunuzdur elbette.. Açıklayayım: O günlerle bugünlerimizi kıyaslamak, aklıma gelen bazı soruları sormaya ortam hazırlamak için..
Mesela şunlar gibi:
“Acaba bugün aramızda, Milli Hareket aleyhinde fetva yayınlayan Dürri Zade benzerleri, Damat Feritler var mıdır?”
“Acaba bugün Mecliste olan Atatürk karşıtları, o tarihte hayatta olsalardı, Atatürk’ün I. Meclis’ine katılmayanlar arasında mı yer alırlardı?”v.b.