Her seçim sonrası bir değerlendirme yapmak adettendir. Adet yerini bulsun diye yazılacak birçok şey bulunabilir. Ancak 10 Ağustos cumhurbaşkanı seçiminin sonucu, çok daha önemli ve köklü değişimleri getirecek yeni bir sürecin kapısını açtı.
Kim kazandı kim kaybetti? Bu konu önemli. Ama, eğer merak ediyorlarsa, kendilerini teselli etmek değil de gerçeği görmek arzu ediyorlarsa bu muhasebeyi daha çok seçimi kaybedenlerin yapmasının daha yararlı olacağını düşünüyoruz. Lakin çöken çatının altında kalanların, daha hezimetin oraya çıktığı ilk saatlerde kameralar karşısına çıkıp, mağlubiyetin faturasını sandığa gitmeyen seçmene çıkarmaları gösteriyor ki, muhalefet, gerçeği görmek değil seçmenin gözünü boyamaya devam etmek istiyor.
Muhalefetimizin bu sığ ve çapsız durumu ne yazık ki milletimizin de ufkunu daraltıyor. Düşünebiliyor musunuz ana muhalefet CHP, sahil şeridine bir çizgi gibi gerilemiş vaziyette. İkinci muhalefet MHP, İç Anadolu’nun bir kısmına kadar sıkışmış. Üçüncü muhalefet HDP ise, Türkiye’nin 7 bölgesinden biri olan Güneydoğu’ya çekilmiş bir görüntüde.
Peki Ak Parti ve Tayyip Erdoğan nasıl görülüyor dışardan? Gayrimüslim ülkelerin yönetimleri genel olarak Ak Parti ve Erdoğan’ın, her yeni seçimde artan başarısından ve Türkiye’nin her yerinden oy alıyor olmasından memnun değiller. Erdoğan’ın Türkiye dışında diğer Müslüman ülkeleri ciddi şekilde etkiliyor olmasından ise hiç memnun değiller. Onun dünyadaki egemen statükolara kafa tutmasını zaten kabullenemiyorlar.
Peki halkları Müslüman olan ülkeler nasıl bakıyorlar Ak Parti ve Erdoğan’a? Bazı istisnalar hariç tutulursa İslam dünyasındaki genel bakışı göstermesi bakımından tek bir örnek bile açıklayıcı olabilir.
Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Mısırlı alim Yusuf el-Karadavi, 10 Ağustos seçiminden hemen önce önemli kurumsal bir açıklama yapıp Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçiminde desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Karadavi açıklamasında, "İsrail'in Gazze'ye saldırısı noktasında, Suriye devrimi sürecinde ve Mısır'daki askeri darbeye karşı mazlum halkın yanında duran Erdoğan'ın bu duruşu, birçok Arap liderlerini zor durumda bıraktı” dedi.
“Türkiye'nin uzun bir süre İslam alemine liderlik yaptığını ve İslam dünyasını düşmana karşı koruduğunu” hatırlatan Karadavi, “Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi İslam aleminin liderliğine doğru yeniden yol aldığını” belirtti.
“Erdoğan'ın Arap ve İslam ülkelerinin yanı sıra dünya genelinde önemli bir lider haline geldiğini” aktaran Karadavi, "Kendi şahsım adına ve Dünya Müslüman Alimler Birliği kurumu adına Cumhurbaşkanlığı makamına en münasip kişinin Erdoğan olduğunu vurguluyorum” diye konuştu.
Muhalif siyasetçilerimiz bunu görmeseler veya gördükleri halde küçümseseler bile Müslüman halklar, Türkiye’nin nerden gelip nereye gittiğini Türkiye halkından daha net görüyor ve takdir ediyorlar. Hatta takdirin ötesinde gıptayla bakıyor, maddi-manevi destekliyor ve bunun devamı için dua ediyorlar. Üstelik bu her İslami mezhep ve her etnik grup için geçerli. Halklar bazında, çoğunluğu Şii olan İran ve Yemen bile böyle.
Türkiye hızla İslam dünyasının manevi liderliğine doğru ilerliyor. Bu durum Türkiye’nin arzusundan çok Müslüman halkların ısrarlı bir talebidir. Müslümanlar gayrimüslim devletler karşısında yaşanan ezikliği Müslümanların dağınıklığına bağlıyorlar. Çıkış yolu olarak da Türkiye’nin eskiden olduğu gibi 1.7 milyar Müslümana öncülük etmesini öngörüyorlar. Bu bir sır değil artık. Veya dünyanın bildiği ama bizim iliştirilmiş muhalefetin kulak ardı etiği bir sır.
Bu gerçekliği bizim toplum ve bizim muhalefetimiz, hatta hatta iktidar partisinin bile bir kanadı görmese dahi, realite böyle.. O nedenle Yeni Ankara, Osmanlı’yı dağıtan işgalci devletlerin kendi elleriyle masa başında çizdikleri sınırları esas görüp, bu sınırları kutsal ve değişmez kabul ederek büyük devlet olamaz. Türkiye’de yaşayanların öncelikle başkalarının zihinlerimizde çizdiği dar sınırlardan kurtulması gerekir. Şunu unutmayalım Gazze bizim iç meselemizdir. Halep, Musul, Kahire, Saraybosna, Karabağ bizim iç meselemizdir. Diyarbakır’dan Konya’dan Trabzon’dan, Edirne’den farklı değildir.
12. cumhurbaşkanının görev döneminde bunun nasıl bir realite olduğunu daha açık ve net olarak görüp anlayacağız. Yusuf El Kardavi’nin altını çizdiği noktaların basit bir temenniden ibaret olmadığını idrak edeceğiz. İslam ülkeleri arasındaki dayanışmanın çeşitli biçimlerde kurumsal hale gelmesinin faydalarını hissedeceğiz.
Kısacası çok önemli ve çok hareketli ancak yer yer bazı engellemelerin de öne çıkacağı fakat neticesi güzel bir döneme girdik. Hayırlı olsun.