Gazeteciler Cemiyetinde geçen günlerde bir kongreden geçti, 32 yıllık görevini devam eden Nazmi Bilgin yeniden seçildi. T24 yazarı Nursun Erel, "Dostlukların son günü: Ankara'da Gazeteciler Cemiyeti seçimleri" başlıklı yazısında "Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve tüm üyelerine olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var" diyerek Ankara'daki Gazeteciler Cemiyeti'nde yaşanan seçimleri ve cemiyette yaşanan olayları yazdı.
"BAŞKANLIK KOLTUĞUNU TERK ETMEMEKLE BU KADAR ISRARCI OLDU?"
"Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu?" sorusunu soran Erel, Bilgin'in evrakta sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçları nedeniyle 2015 yılında kendisi hakkında hapis ve para cezası verildiğini hatırlattı.
Erel, Bilgin'in cezasının beş yıllığına ertelenince bu durumu herkesten gizli tutarak, tam 11 gün sonra apar topar kongreye gittiğini belirtti
"Bu suçları işlediğini bilmeyen üyeler tarafından yeniden başkanlığa seçilmedi mi?" sorusunu soran gazeteci Nursun Erel, iki dönem sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliği sırasında her türlü yanlışa, usulsüzlüğe hatta yolsuzluğa karşı çıktığını ifade etti.
Erel, EED’den (European Endowment For Democracy) temin edilen 140 bin euroluk hibe kredisi ile teklif alınmadan, ikinci el ve Cizre 6. Noterliğine kayıtlı olarak satın alınan arabanın cemiyeti 700-800 bin liralık zarara uğrattığını söyledi.
Cemiyette bir ihalenin usulsüz olarak yapılmış oluşu nedeniyle Avrupa Birliğinden cemiyete 20 bin euro tutarında haciz konduğunu da yazan Erel, "İmzamın, AB ile yazışmalarda bir kaç kez taklit edilmesi girişimleri, benim sorumluluğumda yürütülen bir iş gereği benden gizli olarak satın alınan 3 adet Macinthos-Apple bilgisayar, bu alım sırasında kendisine -Nursun Erel’in bu konuyu bilmesi gerekir, kendisini bilgilendirelim- diye yazılı ısrarda bulunulmasına karşılık, hayır cevabı vermesi. Usulsüzlükler ile ilgili olarak Karar Defterine şerh koyma isteğim, engellenmiştir. Bu konuda yönetim kuruluna sunduğum belgeler yok sayılmış, deftere, 'Nursun Erel, bazı eleştirilerini yönetim kurulunda dile getirmiştir' ibaresi yazılmakla yetinilmiştir" dedi.
Katıldığı son toplantıda ibra için el kaldırmadığını ve cemiyet harcamalarının detayını istediğini yazan Erel, devamında şöyle dedi:
"Buz gibi bir hava esti, başkan yanıt vermedi, bunun üzerine 'Şimdi ben bahçeye iniyorum, bir çay içeceğim, harcamaların dökümünü getirsinler defteri imzalayayım' dedim ve aşağı indim. Muhasebe işlerini yürüten yönetim kurulu üyesi Ali Topcu yanıma geldi, 'Başkan bunları paylaşmama izin vermiyor' dedi, o anda istifa kararı aldım ve noter kanalıyla istifamı cemiyet başkanlığına gönderdim."
"PARLAMENTODA GÖRDÜĞÜMÜZ MESLEKTAŞLARIMIZ BİLE DALGA GEÇMESİN Mİ"
Adaylığıyla ilgili çokça düşündüğünü belirten Erel, devamında şunları dedi:
Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? Biz başımızdakileri, “koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız” diye eleştirirken, “tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: 'Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır."
"SEN HAİNSİN ELİNİ SIKMAM"
Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçeyle cemiyete gittiğini söyleyen Erel, başkan Nazmi Bilgin'in kendisine "Sen hainsin elini sıkmam, sana liste miste de vermem" dediğini aktardı.
Erel, devamında şunları yazdı:
“Neden? Bir hafta önce bana başkan adayı olmak demokratik hakkındır dememiş miydiniz?” diye sordum, o ise yakışıksız hakaretlerini sürdürdü. Bu sözleri burada tekrarlamayı, kendisinin ayıbıdır diye gereksiz buluyorum. Tabii üye listesi vermediği gibi, dilekçeme yazılı cevabında da başkan, 'ALO 198’e sorduk, liste verilmesinin uygun olmadığı yanıtını aldık' diyerek, 'Buraya asla korku giremez' dediği cemiyeti gülünç duruma düşürmesin mi? Parlamentoda gördüğümüz meslektaşlarımız bile dalga geçmesin mi? Alo 198’i Arayınca kim çıkıyormuş? Kim? Nazmi Bilgin.
Seçim için kolları sıvayan Erel ve ekibi, her açıdan cemiyetin bugün içinde bulunduğu durumun bir fotoğrafını çektiklerini söyleyerek şöyle devam etti:
"Neler yapılmış, neler yapılamamıştı? Avrupa Birliğinden alınan devasa rakamları bulan fonlar nerelere harcanmıştı? Bu fonlardan bizim değerli meslektaşlarımız, işsiz arkadaşlarımız, genç gazeteciler pay alabilmiş miydi? Yoksa bu fonlar, o bölümü yönetenler arasında kabarık maaşlar olarak paylaşılmış mıydı? Cemiyette bir -aşağıdakiler-yukardakiler- ayrımı yaşanıyor muydu? 'Aşağıdaki' arkadaşlarımıza yazdıkları haber başına 'sadaka' gibi bir rakam ödenip, üstelik bu ödeme yılda beş defayla sınırlı tutulurken, 'yukardakiler' Avrupa’ya, ABD’ye kaçar kez gezilere gönderilmişlerdi? Cemiyetin 2021 yılındaki genel kurulunda, gündemle ilan edilmeden, şapkadan çıkan tavşan gibi bir anda ortaya konulan, üç beş kişinin oyuyla geçirilen bir vakıf kurulması önergesiyle 'Cemiyetin Merkez Binası, Bizim Çatı Otel ve Restoranı, Kaş ve Kalkan’da 300 milyon euro değer biçilen arazilerinin, yani tüm varlıklarının 16 kişilik bir mütevelli heyetine devredilmesi' ne demek oluyordu? Kaş’taki otel inşaatını ihalesiz olarak bir firmaya veren, sonra da işletmesini çok düşük bir kira bedeliyle 20 yıllığına bu firmada bırakan başkan acaba cemiyet üyelerine Kaş ve Kalkan’dan resimler göstererek neyin savunmasını yapıyordu?
"İÇKİNİN VERDİĞİ CESARETLE..."
Erel, devamında şunları söyledi:
"Yönetimden bize haber gönderip, 'Onları eze eze kazanacağız, hezimete uğratacağız' diyenlere kulağımızı tıkadık, 'içkinin 2 ay süresince bedava' kılındığı cemiyette her gün toplanıp sarhoşluğun verdiği cesaretle telefonlara sarılıp, yalanlar sıraladıkları arkadaşlarımız bize bunları aktarınca gülmekle yetindik. Üstümüze meslekte esamesi bile okunmayan trolleri saldılar, muhatap bile almadık. Ardından Ankara dışında ne kadar üye varsa uçak biletleri gönderip, otobüslere doldurarak getirdikleri üyelerin kaldıkları oteller, ağırladıkları rakı sofraları hakkında dedikodular ulaştı, yok saydık… Hatta uçak bileti gönderilenlerden biri yanlışlıkla bileti bize gönderip, “bana parasını ödeyecektiniz” dedi, kahkahalarla güldük."
Başkanın kürsüye çıkıp "içi boş bir konuşma" yaptığını belirten Erel, "Avusturya’da göl kıyısında alınan villalara, AB fonlarının usulsüz kullanımına, satın alınan araçla ilgili İddialara cevap vermedi, bir vakıf kurup Kaş ve Kalkan arazilerini 16 kişiye teslim etme planına hiç girmedi, 50 yıllık gazeteci Emin Varol’a 'Karısının tayiniyle Brüksel’e gitti, bu gazetecilik mi?' Diye laf atmak gafletinde bulundu, yüzlerce gazeteci yetiştiren Prof. Dr. Korkmaz Alemdar’a, 'Sen kimsin? Gazeteci misin?' diye sormak terbiyesizliğini gösterdi, Yasemin Mıstıkoğlu’na, 'sen sadece bir aktivistsin' dedi çıktı. Ozan Acar da uzun süre hizmet verdiği, bütün projelerde imzası bulunduğu halde başkan tarafından, 'tercümandı' sözleriyle küçümsendi" dedi.
NAZLI ILICAK RÖPORTAJI
"Başkanın en büyük çelişkisi ise önce 'Biz Nursun’un gazeteciliğine söz söyleyemeyiz' deyip, sonra benim gazeteci Nazlı Ilıcak’la hapishaneden çıktıktan sonra yaptığım röportajın resimlerini arkasındaki panoramik ekrana yansıtarak “işte dostunu görün' demesi oldu.
Kongre salonunun dışında karşılaşınca sordum: 'O resmi dev ekrana yansıtırken, kendisiyle yaptığım röportajdan hiç söz etmediniz. Siz yıllarca Nazlı Ilıcak’la aynı gazetede çalışmadınız mı?' 'Çalıştım ama balkonda resim çektirmedim…' deyince ne kadar güldüm anlatamam…"
Erel, "Şimdi ne olacak" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Yönetim Kuruluna Nazmi Bilgin’in “lütfu” ile seçilenlerin çoğu zaten kurşun asker, önlerine ne gelse -evet efendim, sepet efendim- diyerek imzayı basacak. Zaten bugüne kadar, yönetim kurulu toplantılarında iki kişi dışında (Önder Sürenkök, Nursun Erel) ne bir soru soran olmuş, ne en ufak bir itiraz duyulmuş. Akılları varsa yönetimdeki paragözlere uysunlar, -madem Avrupa Birliği gibi, Norveç Büyükelçiliği gibi kaynaklardan para dağıtılıyormuş, bize de verin- deyip sebeplensinler.
Bir kadın üye, -fonu ben buldum, maaşı da ben kaptım- diyormuş ya, onu örnek gösterip, -senin şahsına mı verildi o para? Zaten o işte senin en ufak bir payın yokmuş, başkası bulmuş, hem o para Gazeteciler Cemiyeti adına alınmadı mı?- diye sorsun. Ayrıca Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de duysun, yurtdışından kaynak bulmak için göbeğini çatlatıyor ya, bulduklarından kendisine pay verilsin.
Vakıf kuruluşuna şiddetle karşı çıksınlar. -Cemiyetin 1688 üyesinin haklarını Vakfın Mütevelli Heyetinde ölünceye kadar yer kapan, tamamı Nazmi Bilgin yandaşlarından oluşan (5’i gazeteci bile olmayan!) 16 kişiye hangi hakla devrediyorsunuz? diye sorsunlar."
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...