Atatürk’ün mezardan kalkıp gelse artık toparlayamayacağı bir enkaz haline gelme yolunda ilerleyen CHP için her şeylerini ortaya koyan iki figür var. Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu.
İkisi de CHP’nin acınacak halinin son derece farkında. İkisi de CHP’nin girişte de ifade ettiğimiz gibi artık Atatürk tarafından bile toparlanamayacak bir enkaza dönüşme sürecinde olduğunu biliyor. Ama ikisi de olmazı ben oldururum havasında.
Aslında ikisinin de asıl derdi Türkiye’yi değil, CHP’yi almak. Çünkü artık beşikteki çocuk bile ortalama bir CHP’linin derdinin CHP yönetimi olduğunu, diğer bütün dertlerin o asıl derdin sosu olduğunun farkında.
Mücadele tam da bunun için. Tüm birikimlerini, siyasi maharetlerini CHP’yi almak için kullanıyorlar.
PEKİ NASIL?
Kılıçdaroğlu: Üç maymun örneğinde olduğu gibi bitimsiz yenilgilerini görmedim, duymadım, konuşmam diyerek.
İmamoğlu: Kılıçdaroğlu’nun görmediğini, duymadığını, konuşmadığını göstermeye, duyurmaya, konuşmaya çalışarak.
Kılıçdaroğlu: Delegeleri iyice kendine bağlamak gibi dipten derinden ama sonuç alıcı bitirici vuruşlar yaparak.
İmamoğlu: Mecburen açıktan oynarken sonuç almaktan daha çok etkisi birkaç günü geçmeyen polemikler çıkararak.
Kılıçdaroğlu: Özgür Özel gibi tavşan adaylarla, Cemal Canpolat gibi “varlığım varlığına kurban olsun” neferleriyle demokrasicilik oynayıp yerini sağlamlaştırarak.
İmamoğlu: İçini dolduramadığı “değişim” kavramının içine sadece kendini koyup kitleyi ikna etmeye çalışarak.
Kılıçdaroğlu: CHP kitlesinin “tıpış tıpış” refleksinden emin bir şekilde son derece rahat bir halde günlerini geçirerek.
İmamoğlu: Aynı refleksi bildiği için “elimdekini kaybetmeyeyim, 2028’e Allah kerim” umuduna fit olarak.
Kılıçdaroğlu: Onca yenilgisine rağmen en galiplerden bile daha mağrur bir şekilde hayatına devam ederek.
İmamoğlu: Kazanamayan CHP’nin, Erdoğan’ı yenemeyen CHP’nin yerelde Erdoğan’ı yenen en önemli figürü olmasına rağmen ürkek, korkak, kararsız bir şekilde davranarak.
PEKİ NEDEN?
Çünkü ikisi de CHP’li.
Çünkü ikisi de siyaset yaptıkları partinin dinamiklerini biliyor.
Çünkü ikisi de bu dinamikler içinde hangi denklemin kazanacak denklem olduğunun farkında.
Biri o yüzden bu kadar rahat, kararlı, kendinden emin.
Diğeri o yüzden bu kadar ürkek, kararsız, hayallerini ne olur ne olmaz diyerek 2028’e ertelemiş durumda.
PEKİ SONUÇ?
Yanıtı en kolay soru bu: Hiçbir şey. Şairin dediği gibi; her şey sonsuza kadar aynıyla baki!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...