Yerçekimsizliğin nasıl bir şey olduğunu anlamak için uzaya gitmek gerekmiyor. Birkaç saniyeliğine bu duyguyu yaşatan özel uçuşlar var.
"Beş, dört, üç, iki, bir…"
Yolcularına roket tarzı kalkış uygulayan kaptan pilot sayısı çok değildir. Bu uçakta ise herkes bilim insanı ve özel sağlık kontrolünden geçirilerek bindirilmiş. Uçuş korkusu olanlara hiç uygun değil bu yolculuk.
"Kaldır… 30… 40."
Önce düz duran uçak birden 30 ve sonra 40 derecelik bir eğime kavuşuyor. Bu Airbus A310 uçağında pencereler süngerli bir duvarla kaplanmış, koltuklar kaldırılmış, yolcular ise ya ayakta duruyor, ya yerde oturuyor, ya da uzanmış halde.
Birçoğunun kafasına elektrotla dolu başlıklar geçirilmiş. Kimi ise kollarını ucu açık kutular içine sokmuş. Bazıları üç elli görünüyor (biraz sonra açıklayacağım bunu). Bazıları üzerinde ekran ve düğmeleri olan çamaşır makinesi büyüklüğünde cihazlardan gözlerini ayırmıyor. Bense ağlarla ayrılmış bir bölmede yerde yatıyorum.
Herkes kımıldamadan duruyor, zira sanki üstümüze giderek artan bir ağırlık bastırıyor. Neyse ki kısa bir süre sonra olağanüstü bir şey hissedeceğiz.
"… 50. Fırlat."
50 derecelik eğimde sihir başlıyor. Uçak parabol bir kavise giriyor. Gürültü birden azalıyor; kavisin üzerinde uçak sanki boşluğa düşüyor. Vücudumdaki ağırlık kayboluyor. Yukarı doğru yükseliyorum. Ağırlığım tümüyle kalkıyor bu yerçekimsizlikte.
Muhteşem bir duygu bu. Arkada pek şanslı olmayan biri bulantıyla boğuşurken ben 20 saniye boyunca boşlukta uçuyordum sanki.
Uçaktaki herkes Uluslararası Uzay İstasyonu'na giden astronotların yaşadığı yerçekimsizliği yaşıyor. Bu yerçekimsiz uçak Novespace'in. Avrupa Uzay Ajansı (ESA), mikroyerçekimli ortamda bilimsel deneyler yapmak ve kısmen de astronotları eğitmek amacıyla bu uçağı kullanıyor.
Uzayda bile çok az da olsa yerçekimi kuvveti devrededir; zira kütle sahibi iki cisim arasında yerçekimi olur.
Üç eli olanlar, plastik el yanılsaması konusunda deney yapıyor. Bu deney normal ortamda yapılırken kişinin gerçek elinin yanına gerçeğe çok benzeyen plastik el konup üzerinde küçük bir fırça gezdirildiğinde beyin onu gerçek el gibi algılayıp gıdıklanma hissediyor. Aynı şeyin yerçekimsiz ortamda da hissedilip edilmediği araştırılıyor.
"Parabolik kavisin her biri bir dakika kadar sürüyor; bunun sadece 20 saniyesi yerçekimsizlik içeriyor. Uçak toplam 31 parabol yapıyor. Yani deneyler için toplam 10 dakika kadar mikroyerçekimi ortamı oluyor," diye açıklıyor ESA parabolik uçuş koordinatörü Neil Melville.
Yerçekimsiz uçak yolcularına uçuş öncesi bulantıya karşı ilaç verilse de bazıları parabol sırasında kusmaya engel olamıyor. Bunun için özel poşet dağıtılıyor herkese. Ayrıca uçakta tuvalet olmadığı için uçuş sırasında alınan ilaç tuvalet ihtiyacını da geçici olarak engelliyor.
"Bulantının en büyük nedeni kaygıdır. Sakinseniz hiçbir şey olmaz," diyor Melville.
Uçuş sırasında çoğu kişinin en rahatsız olduğu an, uçuş sonunda normale dönüş anı oluyor. Her defasında ortalama iki kişi bulantı hissediyor.
Fakat araştırmacıların çoğu bu olağandışı çalışma ortamıyla baş edebiliyor. Deney alanlarına oyuncak ayıcıklarını asanlar bile oluyor. Yerçekimsiz ana geçişte kontrolü kaybedip tehlikeli bir halde hava boşluğunda yüzmeyi önlemek için yerde ayağa bağlanan kemerler var. "Yerçekimsiz ortam son bulduğunda yapılan bir deneyin üzerine düşüp mahvetmek istemez kimse" diye açıklıyor Melville.
Yapılan 12 deneyden altısı ESA'nın Uçan Tezler programına bağlı. Alman üniversite öğrencisi Timo Klein, beyin performansı ve bunun kan akış hızı ile bağlantısı konusunda araştırma yapıyor.
Klein elektrotla kaplı bir başlık giymiş halde, 20 saniyelik yerçekimsiz ortamda beyin aktiviteleri ölçülürken duyduğu sinyallere tepki vermeye, klavye kullanmaya ve matematik denklem sorusu çözmeye çalışıyor.
"Zor bir denklem değil ama zaman baskısı altında zorlaşıyor" diyor.
Astronotlar açısından, yerçekimsiz ve izole bir ortamda uzun süreli kalma zorunluluğu nedeniyle fiziksel sağlığın yanı sıra beyin sağlığı da çok önemli.
"Uzun süreli izolasyon bilişsel performansı zayıflatabiliyor, ama yerçekimsiz ortamda bunun arttığını da görüyoruz," diyor Klein. "Bu durumda beyindeki kan akışı hızlandığından bununla bağlantılı olup olmadığını araştırıyoruz."
Bu tür araştırmalar sonucu edinilen bilgiler astronotların uzaydaki performansını anlamamıza yardımcı olduğu gibi, Alzheimer ve demans (bunama) hastalarına da yardımcı olabilir.
Bu yerçekimsiz uçaktaki her araştırmacının ileri hedefleri var. Belki de bu yüzden, uçağın dışında yer alan resimde, insansı maymundan iki ayağı üzerinde dik yürüyen insana ve uzay boşluğunda yüzen insana doğru evrimi gösteren bir dönüşüme işaret ediliyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |