Marek Belka/Radikal
IMF’nin Avrupa Bölümü Başkanı kıtanın kriz yönetimini değerlendirdi:
Kriz, Avrupa çıkışlı olmamasına rağmen, Avrupa’yı kötü vurdu. Bölgenin ileri derecede entegre olmuş bankacılık sektörü ve sıkı ticaret bağlantıları küresel finansal ve ticari şokların hızla tüm ülkelere yayılmasına yol açtı. Bu da, yükselen Avrupa ekonomilerinin Avrupa’nın geri kalanından ayrışabileceği fikrinin bir kenara bırakılmasına neden oldu ve ekonomik entegrasyon ve yakınsamanın -tüm avantajlarının yanı sıra- bir maliyetinin de olabileceğini gösterdi. Sonuç olarak, kriz Avrupa’nın büyük kısmını şu anda kayda geçmiş en derin ve en uzun ekonomik daralmalardan birinin içine çekti.
Yine de bazı ülkeler diğerlerine nazaran daha fazla etkilendiler. Örneğin, çok gelişmiş ihracat sanayi ile Almanya, küresel ticaret çöktüğünde özellikle büyük bir darbe aldı. Bu durum ise şirketlerin arz zincirlerine entegre olmuş ya da Batı Avrupalı tüketicilerin, kendi ürün ve hizmetlerini satın almasına bel bağlamış olan bir çok yükselen Avrupa ülkesinde olumsuz etkilerin dalgalar halinde yayılmasına neden oldu. Baltıklar, İrlanda, İspanya ve İngiltere gibi diğerleri ise bunlara ilaveten kendi ülkelerinde ortaya çıkan gayrimenkul ve inşaat sektörü balonlarının patlamasından kaynaklanan sorunlar yaşadılar.
Avrupa’daki portföy yatırımcılarının ürkmeleri ve değişik ülkelerde faaliyet gösteren sıkıntı içindeki bankaların bilânçolarındaki borçları azaltmaya ve sağladıkları kredi akışlarını sınırlamaya başlamaları, bir çok gelişen ülkenin, sermaye girişlerinde sert bir yavaşlamayla karşı karşıya kalmalarına yol açtı. Bu ülkelerin çoğunda, ekonomik aktivitedeki yavaşlama ve finansal kısıtların bir araya gelmesi, hane halklarını yabancı para birimleri üzerinden artan bir şekilde borçlanma yükü ve döviz kuru risklerine maruz bıraktı. Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde yerel şirketlerin doğrudan dış borçlanmasının çökmesi gibi, bazı ülkelerde sermaye girişlerindeki sert azalmalar doğrudan şirketler kesimini vurdu. Yine de daha büyük ve ihracata daha az dayalı ekonomiler ile Polonya gibi daha küçük ölçekte iç ya da dış dengesizlikleri olanlar - kısmen güçlü ekonomik politika çerçeveleri sayesinde- krize görece daha iyi dayandılar.
Kriz daha önce benzeri görülmemiş bir ölçüde ekonomik politikalarda harekete geçmeyi tetikledi. Ulusal düzeyde, hükümetler sistemik mali sektör sorunlarını kontrol altına almak için kuvvetli müdahalelerde bulundu ve maliye ve para politikaları yoluyla özellikle gelişmiş ekonomilerde ekonomiye kararlı bir destek sağlandı. Krizin yarattığı bazı dış finansman açıklarının kapanmasına yardımcı olmak ve gelişmekte olan ekonomiler arasında uyum yükünü azaltmak amacıyla IMF, Avrupa Birliği ve diğer çok taraflı kuruluşlarla birlikte çalışarak, çok taraflı destek sağlamada öenmli bir rol oynamaya devam etti. Romanya ve Bosna-Hersek’in de katılımıyla birlikte, Stand-By Anlaşmaları kapsamında yer alan Avrupa ülkelerinin sayısı dokuza çıktı ve Polonya’ya koşullu kredi limitinin sağlanması güveni artırarak diğer bölge ülkelerine de yayılan olumlu etkiler yaratı. Bankacılık sektörünün güçlendirilmesi ve değişik ülkelerde faaliyet gösteren bankaların taahhütlerinin sürekliliğinin sağlanması tüm bu çabaların önemli bir kısmını oluşturdu ve bu da sermaye girişlerinin istikrara kavuşturulmasına yardımcı oldu.
Bu arka planla birlikte, Avrupa’nın görünümü son aylarda önemli ölçüde canlandı. Olağandışı risklerin azalmaya başlaması, güvenin tedricen geri gelmesi, para ve maliye politikaları yoluyla alınan ekonomik canlanmaya yönelik tedbirlerin etkilerinin görülmeye başlanması ve küresel ticaretin Asya’dan gelen taleple tekrar toparlanmaya başlaması ile birlikte, gelişmiş Avrupa ülkelerinde görülen ekonomik daralma 2009’un ilk yarısında yavaşladı. Gelişmekte olan Avrupa ülkeleri de yukarı dönük ivmeye katılmakta. Daralma sırasında ekonomileri aşağı çeken ticari bağlantılar artık bunları tekrar yukarı çıkarabilir ve her ne kadar büyük sermaye girişlerinin bolluk günleri- özellikle yeni Avrupa Birliği üye ülkeleri için- geçmişte kalmış olsa da, çoğu ülke için yabancı kredi ve sermayeye erişim iyileşmiş durumda.
Ancak ekonomik düzelme kırılgan görünmekte. Yumuşak bir ekonomik canlanma önündeki engellerden biri küresel talebin devam etmekte olan yeniden dengelenmesi süreci. İhracatın kriz öncesi seviyelerine yakın zamanda dönmesi pek olası bulunmadığından, Avrupa ekonomik canlanmayı harekete geçirmede ihracata güvenemeyebilir. İspanya ve İrlanda gibi bazı Avrupa ekonomilerinin büyüme modellerini kriz sonrası dünyaya uyumlandırmaları gerektiğinden bundan kaynaklanan ilave yeniden dengeleme zorlukları ortaya çıkabilir. Ayrıca, yurtiçi talebin - özellikle de daha geniş Euro bölgesi ekonomilerindeki tüketimin - ekonomik canlanmayı güçlendirmek için artmasının gerektiği bir ortamda istihdamın geleceğiyle ilgili zayıf görünüm tüketici güvenindeki iyileşmeyi zedeleyebilir.
Başka bir sorun ise, Avrupa bankacılık sisteminin devam eden zayıflığıdır. Ekonomik düzelmenin hızı, kısmen de olsa, banka kredisine özellikle ihtiyaç duyan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler için yatırım finansmanın ne ölçüde sağlanacağına bağlıdır. Ancak banka bilânçolarında hala önemli miktarlarda değer kaybetmiş varlıkların ve giderek artan biçimde ekonomik daralmadan kaynaklanan sorunlu kredilerin bulunması nedeniyle kredileri kapatma ve kredi arzını sınırlamaya yönelik teşvik edici unsurlar yerlerinde durmaktadır. Bu da, ekonomik canlanmaya yönelik kuvvetlerin azalmakta olduğu mevcut durumda da görüldüğü gibi, şirketlerin yatırım yapma becerilerini kısıtlayabilir ve yukarı doğru toparlanmayı zayıflatabilir.
Ekonomik düzelmenin dinamikleri, krizin potansiyel büyüme üzerindeki etkisiyle de sınırlanabilir. Brüt yatırımın bir süredir ekside seyretmesi ve fazla kapasitenin ortadan kalkması ile daralma Avrupa’nın üretimsel kapasitesini sekteye uğrattı.
Buna ek olarak, mevcut daralmanın derinliği ve Avrupa’nın gayet iyi bilinen yapısal katılıkları dikkate alındığında, işsizliğin büyüme görünümünü daha da kısıtlayacak biçimde yapısal hale gelmesi tehlikesi bulunmaktadır.
Bu nedenle, Avrupa ekonomik daralma ile ilgili tehlikeyi atlatmış olsa da, sağlam ve kalıcı bir düzelme için yapılması gerekenler henüz bitmiş olmaktan çok uzak. Ekonomik canlanmanın kırılganlığı, iş devlet desteğinin geri çekilmesine geldiğinde, politikacıların sağlam durmasını gerektirecektir.
Aynı zamanda, finansal sektör ve bazı ülkelerde ayrıca hane halkları bilânçolarının
tamiri gereği dikkat edilmesi gereken bir husus olmaya devam edecektir. Genel olarak sağlam makroekonomik politikalar ve yapısal uyum da bu krizin gereğinden fazla sürmesini engellemek için önemli olacaktır.
Marek Belka: IMF Avrupa Departmanı Direktörü
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...