ZAMAN'DAN CUMHURİYET'E SUÇLAMA 

Tamer Korkmaz/Zaman

JFK-Menderes Hattı'ndaki Derin Gerçek

"- Ölmeyen söylenti, söylenti değildir." (Olağan Şüpheliler'den)

***

John F. Kennedy suikastında Lee Harvey Oswald'ın tetiği çektiği öne sürülen Dallas'taki kitap deposunun penceresi geçen hafta internetteki açık artırma sitesi e-Bay'de 3 milyon dolara satılmış...

Suikastın üzerinden kırk dört yıl geçtiği halde o pencere ününü koruyor; Oswald da dünyanın dört bir yanında çokları tarafından hâlâ "JFK'in Katili" olarak biliniyor...

İşte tam bu noktada çok ciddi bir sorun var. Yani, gerçek bambaşka: Oswald, kesinlikle Kennedy'nin katili değildi; malum pencereden asla ateş etmedi. Olay esnasında kitap deposunda bulunuyordu, ancak Başkan'ın suikasta kurban gittiğini yarım saat sonra -dışarıda iken- öğrenebildi...

'Yem Oswald'ı kullananlar onun suikast anında kitap deposunda gözcü olarak bulunmasını sağladılar, ardından da sinemada ayarladıkları randevu ile "katili" film seyrederken yakalattılar! "Sahte Katil"e dayalı psikolojik harekâtın senaryosu özetle böyleydi. Oswald'ın kumpastan haberi yoktu. İki gün sonra mahkemeye çıkarılırken Ruby adlı tetikçi tarafından öldürüldü ve gerçeğin üstü sıkı sıkıya örtülmüş oldu...

Gerçeği yakalayan ilk kişi New Orleans Eyalet Savcısı Jim Garrison'dı. 1 Mart 1969'daki Clay Shaw Davası esnasında resmî suikast tezini tümüyle çürüttü. JFK'in -kitap deposunun ters istikametindeki çimenli tümsekten ateş eden- Shaw'un silahından çıkan kurşunlar neticesinde hayatını kaybettiğini ispatladı. Buna rağmen CIA görevlisi Shaw beraat etti! Amerikan kamuoyunun mahkemede olup bitenlerin hayati ayrıntılarından tam 22 yıl boyunca haberi olmadı. Yani, Oliver Stone'un JFK adlı filmine kadar! ("Terörün arka planını aydınlatmak Kurtlar Vadisi'ne mi kaldı?" diye soranların kulakları çınlasın!)

Amerikan Derin Devleti'ni yöneten (1929-72 arasında FBI Başkanı) Edgar Hoover, kurdurduğu Warren Komisyonu sayesinde JFK suikastını örtbas etmişti. Ancak gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi "kötü" bir huyu vardı...

"Ölmeyen söylentinin gerçekte söylenti olmadığını" kanıtlayan en çarpıcı hadise JFK Suikastı'dır: Suikast sadece ABD'yi değil, Türkiye'yi de yakından ilgilendirir. Çünkü, bu topraklarda ABD-NATO ile içimizdeki işbirlikçilerinin birlikte imza attıkları bütün gizli operasyon ve provokasyonları bir yerde 'JFK Suikastı' sembolize eder...

27 Mayıs Darbesi tepeden tırnağa 'Amerikan Yapımı' olduğuna göre, JFK'in infazını gerçekleştiren derin mi derin mekanizmanın "İncirlik Üssü'nün bulunduğu ülkede" Adnan Menderes'in halline de karar vermiş olduğunu görmek zorundayız!

Başvekil Menderes'in 17 Şubat 1959'da kurtulduğu "uçak kazası"nın aslında kaza olmadığını yani "uçağın düşürüldüğü" gerçeğini de bir gün bu millet öğrenecektir:

JFK'in Amerikan derin devleti tarafından öldürülmüş olmasına hâlâ komplo teorisi diyenler bu gizli kalmış yüzde yüz gerçeğe de aynı yaftayı yapıştırmakta serbesttirler!

Hep söylenir, "Menderes seçime gitseydi asla 27 Mayıs olmazdı" diye: Böyle bir yargı, yıllarca gerçeği hasıraltı etmekte kullanılmıştır. 27 Mayıs Darbesi "Menderes'i infaz etmek için" tezgahlanmıştı...

"Cumhuriyet Gazetesi, Gizli Amerikancıdır" diye yazarken fantezi yapmıyoruz: Cumhuriyet'in azılı ve ebedi Menderes düşmanı olmasının "Türkiye'nin Derin Büyük Sırları" ile bağlantılı bir temeli var. Bir süredir "Mumcu Suikastı'nın ya da gazetelerinin bombalanması olayının perde arkası aydınlatılırsa Cumhuriyet hakikatle yüzleşmeye hazır mı?" diye boşuna sormuyorum...

Sahi, mahkeme geçen hafta karar verdi: Cumhuriyet Gazetesi'ne Mayıs 2006'da atılan üç bombanın kaynağı araştırılmayacakmış! "Bombaların 'Ordu Malı' olduğu ortaya çıktığında Cumhuriyet bunu görmezden gelmişti."

* En iyisi bütün bu okuduklarınızı çöpe atın: "JFK'i öldüren Oswald'dı" deyip rahatlayıverin!