Uğur Dündar ile yaptığı söyleşide Aytun Çıray'ın, "Türkiye Cumhuriyeti ve onun yargısı tarihimizdeki en incitici aşağılamaya maruz bırakıldı. Teröristbaşı adeta hesap sorabilecek yargıç konumuna yükseltildi" sözleri dikkat çekti.
UĞUR DÜNDAR'IN YAZISI ŞÖYLE:
Teröristbaşı Öcalan hesap soracak yargıç konumuna yükseltildi!..
Değerli okurlarım,
Türkiye çok çetin ve karmaşık bir seçim sürecine girdi. Cumhuriyet tarihinin bu en kritik ve önemli seçimine giden yolda neler yaşayabileceğimizi, engin devlet deneyimine sahip bulunmasının yanı sıra, analiz ve öngörüleri doğru çıkan başarılı politikacı, İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray'la konuştuk.
UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Çıray, kritik dönemlerde sizinle ilginç söyleşiler yaptık. Şimdi de sizin deyiminizle çok zorlu, karmaşık ve uzun bir seçim sürecine girdik. Geçtiğimiz yıl Sayın Cumhurbaşkanının mevcut anayasaya göre üçüncü kez seçilebilme koşulu üzerinde yoğunlaşmış ve “Cumhur İttifakı'nın gönlüne göre seçim tarihi belirlemesi hayaldir” demiştiniz. Bu düşüncelerinizde bir değişim oldu mu?
AYTUN ÇIRAY (A.Ç): Öncelikle ifade etmeliyim ki, sizin gibi usta bir gazeteci ile söyleşiler yaparak adeta tarihe notlar düştük. Müteşekkirim. Sayın Dündar, Cumhurbaşkanının mevcut Anayasa'nın 101. maddesi gereğince yeniden aday olması esasen imkânsız. Bunu en erken seslendiren siyasetçilerin başında geldiğimi zannediyorum. Sayın Erdoğan'ın aday olabilmesinin yegâne yolu, 360 milletvekilinin oyuyla erken seçim kararı alınmasıdır. Ancak Sayın Erdoğan buna olağanüstü mücbir şartlar olmadıkça hiçbir şekilde razı olmaz. Nitekim Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) Meclis'e gönderdiği Sayın Erdoğan'ın asıl mazbatasındaki “13. Cumhurbaşkanı” ibaresinin, mazbata değiştirilerek kaldırılması bunun işaretidir.
(U.D.): Anayasayı çiğnemek veya ihlal etmek pahasına mı?
(A.Ç.): Aynen öyle. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı için bırakın kanunları, Anayasa'nın dahi hiçbir bağlayıcılığı yok. Tecrübeyle sabit. Neredeyse her AKP Meclis Grup Toplantısında çiğnediği tarafsızlık yemini başta olmak üzere, yaptığı anayasa ihlalleri sayısız. Açık anayasa hükümlerine rağmen mahkemelere adeta talimat vermesi; Meclis onayından geçmiş İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası bir sözleşmeyi bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle feshetmesi ve daha nice anayasal ihlali…
(U.D.): Peki bu anayasa ihlâllerinin hiçbir yaptırımı yok mu?
DAHA ÖNCE YSK ÜYELERİ SUÇ İŞLEDİLER; YENİLERİNDEN NASIL EMİN OLACAĞIZ?
(A.Ç): “Kuvvetler birliği” nedeniyle bu ihlallerin maalesef hiçbir yaptırımı yok. Bu da 16 Nisan 2017'de şaibeli YSK kararıyla gölgelenmiş Anayasa Referandumunun tabii bir sonucu! Çok çarpıcı olan husus şu Sayın Dündar; yaptırımsızlık sadece Cumhurbaşkanı ile sınırlı değil. Kurumlar da kanunları Cumhurbaşkanının keyfine ve çıkarlarına uygun kararlarla ihlal ettiklerinde koruma altına alındılar. Örneğin bir alt mahkeme Anayasa Mahkemesi'nin kararını uygulamadı.
(U.D.): Bunu bir örnekle açar mısınız?
(A.Ç): Örneğin; 16 Nisan Anayasa Referandumunda, YSK için tamamen bağlayıcı olan kanun hükmüne göre mühürsüz zarflarla kullanılan oylar geçersizdi. Ancak YSK bu kanuna rağmen mühürsüz zarflarla kullanılan 2.5 milyon oyu geçerli saydı. Kararı alan YSK üyeleri aslında suç işlemişlerdi. Ama ne oldu? Referandumdan kısa bir süre sonra ilgili kanun maddesi değiştirildi; zarfların mühürlü olması şartı kaldırıldı. Bu durumda yeni YSK üyelerinden nasıl emin olacağız?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...