Son zamanlarda gazetelerin büyük bölümünü internet sitelerinden okumaya başladım.
Yalnız gazeteler mi? Televizyon kanallarının sitelerine de her gün düzenli olarak bakıyorum. Haber ve medya dedikodu-haber sitelerine de takılıyorum.
Açık söyleyeyim, bu alışkanlığı edindiğim için pişmanım.
Neden mi?
Gazete kâğıdını elimde tutma, sayfalarını haşır huşur çevirip küçük ilanlara bile göz atma keyfimi kaybedeceğimden korktuğum için mi?
Hayır!
Gazeteyi internetten okuduğuma okuyacağıma pişman eden şey ne, biliyor musunuz?
Okuyucu yorumları.
Hani yazının veya haberin altına konulan “yorumlar” bölümüne yazılanlardan bahsediyorum.
İlk önceleri haber sitesi, haberci ve yazarla okur arasında “interaktif iletişim” diye, pek anlamlı bir şey sayıyordum bunu. İnternetin getirdiği bu imkânın haber yorumculuğunun geleceğine yönelik büyük açılımlar taşıdığına inanıyordum. Habercilere çekidüzen verir, kafadan sallamayı, uydur kaydır yapmayı önler, diye düşünüyordum.
Birçok kişi benim gibi düşünüyordu başlangıçta. Hiç yoktan iyidir, diyorduk.
Sonra bu işin genellikle yorum falan değil, bir tür internet oyunu olduğu dikkatimi çekti. Yorum yazanların kendi aralarında itişme, çekişme, eğlenme aracı olup çıktı iş.
Eh, o da bir şeydi!
Ama öyle olmadı. Böyle düşünmek saflıkmış!
Yorumların çoğunluğu özellikle okumuş yazmış genç insanlarımızın hangi zihinsel-kültürel sularda “boğulduğu”nu gösteriyor ki, durum tam anlamıyla bir facia!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...