Eski MİT'çi Yavuz Ataç, "Öcalan için bir eski İngiliz generaliyle görüşmem istendi. 'Demirel'le görüştük' dediler. Açık hesap istediler. Reddettik" dedi..
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın 1980'li yıllara kadar Türk istihbarat sisteminde tartışılmaz bir tekeli vardı. Ancak PKK ile mücadelenin başladığı bu dönemden sonra Türkiye'de yalnızca istihbarat değil, gayri nizami harp faaliyetleri de tehlikeli boyutlarda artınca, bu tekel de kırıldı. Bunun ilk işareti, Emniyet İstihbaratı'nın ilk teknik izleme biriminin 1984 yılında Diyarbakır'da kurulmasıydı. Bu arada JİTEM elemanları da Cem Ersever gibi askerler tarafından kontrgerilla operasyonlarına yönlendirildi. MİT ise 1980'lerin sonuna dek "kontr" faaliyetlerin nispeten dışında kaldı. 1987 yılında, Korkut Eken ve Yavuz Ataç gibi Özel Harp kökenli subayların MİT'e geçişiyle birlikte istihbarat teşkilatı da terörle mücadelede yeni bir sayfa açtı. Bununla birlikte PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a yönelik suikast girişimleri başta olmak üzere MİT'in terör örgütüne karşı faaliyetlerinin asıl yoğunlaştığı dönem, Tansu Çiller'in başbakan olduğu 1995-96 yıllarıydı. Çiller, Sönmez Köksal'ı, MİT Müsteşarlığı'na getirmişti. Birinci MİT Raporu'yla ilgili tartışmalar nedeniyle teşkilattan ayrılmak zorunda kalan Mehmet Eymür de Köksal'ın döneminde MİT'e döndü. Eymür'ün dönüşünden sonra Öcalan'a iki ayrı suikast girişiminde bulunuldu, ancak sonuç alınamadı.
"İNGİLİZLERLE GÖRÜŞTÜM"
Bu iki operasyonun gerçekleştirildiği dönemde MİT Yurtdışı Operasyon Başkanı olarak görev yapan Yavuz Ataç'la yaptığımız görüşme, Öcalan'a yönelik bir başka suikast senaryosunu daha ortaya çıkardı. Yetkili bir ağızdan ilk kez ayrıntısıyla açıklanan bu senaryonun en ilginç tarafı, İngiliz Özel Kuvvetleri'nde görev yapmış eski askerlerin bile milyon dolarlar kazanmak için Öcalan'ı öldürmek üzere adeta seferber olması. Daha önce The Sunday Times gazetesi, İngiliz gizli servisi ve SAS ile yakın ilişkileri olan AIMS adlı İngiliz şirketinin Öcalan'a yönelik bir operasyon için Türk devletiyle anlaştığını iddia etmiş, ancak Türk tarafı bu iddialara sessiz kalmıştı.
DEMİREL GÖNDERDİ
Odönemde İngilizlerle görüşen MİT yetkilisi Yavuz Ataç'tı. Söylediğine göre Ataç, emekli bir İngiliz generalle konuşmuş. Bu general, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüştüklerini ve Öcalan'ı etkisiz hale getireceklerini söylemiş. Bunun için de bazı şartlar öne sürmüş. Ataç, 1995 yılında gerçekleşen o görüşmeyi şöyle anlatıyor: "Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kanalıyla geldi mesela. Birileri Cumhurbaşkanı'na İngilizleri önermiş. Amaçları para kazanmaktı tabii. Maddi çıkar için yapıyorlar. Görüştüğüm İngiliz general bana, 'Beş milyon sterlin verin, Kıbrıs'ta bir üs verin ve elinize ulaşan tüm istihbaratı bizimle paylaşın. Öcalan'ı ortadan kaldıralım' dedi. Ben de, 'Buyurun isterseniz teşkilatın idaresini de size verelim' dedim. Bu işleri hakikaten bilen biriydi. Ama biz de aciz değiliz ki. Elin yabancısı gelecek para karşılığında bunu yapacak. Biz böyle bir yolu tercih etmedik. Aslında ben bunlarla görüşmezdim de bu sefer de görevini yapmıyor derlerdi. Bana üst makamlardan geliyor, görüşmek zorundayım. Kendisi de ifade ediyor, Süleyman Bey'le görüştük diyor gelen İngiliz mesela. Yani ihale benzeri bir şeydi bu. Operasyon ihalesi gibi bir şey." Ataç, ordu kökenlilerin oranının hiçbir zaman yüzde dördü geçmediğini belirttiği MİT'te, sivilleşme olgusu ve asker-sivil sorunsalının yanlış ele alındığı görüşünde. Ataç, bunu Hiram Abas'tan aktardığı birkaç sözle açıklıyor:
"İNSANLARIN ÖNÜ KAPALI"
"Hiram Bey, 'Bana asker düşmanı diyorlar. Eğer ben asker düşmanıysam seni neden buraya alayım. Ben ordunun ıskartasından buraya tayin yapılmasına karşıyım' demişti. Haklıydı. O dönemde mesela bir general yurtdışına gidiyor ve giderken de emir subayını MİT'e tayin ettiriyordu. Ama bunlar sınırlıydı. Bilmeyenler de askerin MİT'te tümden kadrolaştığını zannediyor." Yavuz Ataç, Teşkilat'ta Çerkez kökenlilerin yoğun olduğu yönündeki görüşlerin de bilgisizlikten kaynaklandığını söylüyor. Ataç, "Sanıldığı gibi Çerkez etkisi yoktur. Ben Kürtlere yönelik bir engelleme de hissetmedim. Sadece akrabalık biraz etkilidir. Bir de Teşkilat'ta insanların önünü açmaktan çekiniyorlar. Yani mesela yabancıyla tek başına görüşmek kontrollüdür. Sanki yabancılar hep bizimkileri kullanır düşüncesi var. Halbuki inisiyatif verilmesi lazım" dedi.