Kafkas Dernekleri Federasyonu, Çerkes Sürgünü'nün 159. yıldönümü nedeniyle bugün Ankara’daki Anıtpark’ta anma programı düzenledi. Beşevler metro istasyonu önünde buluşan Çerkesler, Anıtpark'a kadar sessiz yürüyüş yaptı. Anmaya, CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir ve AKP Ankara Milletvekili Murat Alpaslan da katıldı. Yürüyüşte üzerinde “Bunun adı soykırım", "İntikam değil adalet istiyoruz", "Karadeniz en çok Çerkeslere kara" yazan pankartlar açıldı.
KAFFED Başkanı Ümit Dinçer, anmada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bizim yaşadığımız soykırımdır. Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre, bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir. 1951 yılından beri yürürlükte olan ve ülkemizin de taraf olduğu sözleşmenin 'soykırım' olarak tanınması için gereken her türlü şart, atalarımıza uygulanmıştır. Fazlası vardır, eksiği yoktur. Zira bu sözleşmenin koyduğu kriterlerin, suç olarak saydığı eylemlerin tamamı Kafkas-Rus savaşları esnasında, sonrasında Çerkes halkına uygulanmıştır.
Bugün, 1864’ün üzerinden 159 yıl geçti, lakin Çerkes Soykırım ve Sürgünü nihayete ermiş değil. Soykırım ve sürgün günümüzde de devam ediyor. Üzülerek belirtmeliyiz ki Rusya, soykırım mağdurlarının torunlarına anavatanı ile bağ kurulmasını zorlaştırıyor ve yer yer engel oluyor. Bir ulusu niteleyen ve kimlik kazandıran en bariz unsur olan dil üzerindeki baskı politikaları, Çerkesçe başta olmak üzere tüm Kuzey Kafkasya halklarının dillerini erozyona uğratmakta, hatta yok oluşuna zemin hazırlanmaktadır. Bu baskıcı uygulamalara, şunun şurasında 10 yıl evvel resmi devlet dili olan Çerkes dilinin, zorunlu sınıf geçme dersi olarak okullarda okutulan ana dilimizin dilekçe ile seçmeli dil haline getirilmesi örnek verilebilir. Rusya Federasyonu’nun kurucusu ve federe devlet statüsünde olan cumhuriyetlerimizin statülerinin her geçen gün zayıflatılması, ekonomik alanda yalnızlaştırılması, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaldırılması gibi pek çok örnek verilebilir. 159 yıl evvel anavatanlarından sürülmüş olan halkın çocukları, bugün anavatanları ile ilişkilenmek noktasında hiçbir avantaja sahip değillerdir.
159 yıl evvel yaşanan soykırım ve sürgün bize çok şey kaybettirdi. Vatan kaybettik; dilimizi, kültürümüzü, sosyal dokumuzu ve uluslaşma sürecimizi kaybettik. Yıllarca sürüldüğümüzü, soykırıma uğradığımızı söylemekten adeta kaçındık toplum olarak. 21 Mayıslar, anma ve yas günlerimiz oldu bir dönem. Kendi içimize ağladık; atalarımıza, kayıplarımıza ağıtlar yaktık. Artık 21 Mayısları bir yas günü olmaktan çıkarma vaktinin geldiğine inanıyoruz. Artık sadece geçmişimize ağlayarak var olamayacağımızın idarkindeyiz. Artık 21 Mayısların üzerinden bakabilmek ve bir gelecek tasavvuru yapabilmek, bizim çıkış noktamız olmalıdır. Bu sebeple 21 Mayıs, salt bir yas ve anma günü değildir. 21 Mayıs, mücadele kararlılığının, güç birliğinin, dirilişin, direnişin, hak aramanın ve 'Biz kırılmadık, buradayız ve bir gün geri döneceğiz' demenin günüdür artık."
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...