CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Demirtaş'ın, "Milletvekillerimize dönük tutuklama niyetleri var. Bunu yaparlarsa talimat, çağrı beklemeden herkes bulunduğu yerde sokağa çıkmalı, geri adım atmadan sonuna kadar direnmeli." yönündeki açıklamalarını değerlendirdi.
Milletvekillerinin gözaltına alınması, tutuklanmasının, Türkiye demokrasisinin çok gerilerde bıraktığı bir görüntü olduğunu belirten Özel, 24. Dönem'de, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmamasının Türkiye'nin bir ayıbı olduğunu savundu.
CHP Grup Başkanvekili Özel, milletvekillerinin zorla ifadeye götürülmesini, tutuklanmasını, Türkiye demokrasisi açısından tehlikeli, herkese kaybettirecek davranışlar olarak gördüklerini bildirdi. AK Parti'ye çağrıda bulunan Özel, böyle bir ihtimal varsa, buna karşı Meclis'in gerekli düzenlemeleri yapması gerektiğini belirtti.
Halkın seçtiği, Meclis'te bulunması gereken milletvekilinin, suçu ispatlanmadan demir parmaklıklar arkasına konulmaması gerektiğini vurgulayan Özel, milletvekillerinin tutuksuz yargılanması formülünün düşünülmesi önerisinde bulundu.
Özel, hiç kimsenin, milletvekillerini zorla götürmeye ve yeniden toplumda bir gerginlik, kutuplaşma yaratacak bir şeye kalkışmaması gerektiğini yineledi.
Tüm milletvekillerinin eşit oyla seçildiğini, gelen hiçbir milletvekilinin diğerine üstünlüğünün olmadığını anlatan Özel, "Bir milletvekilinin özgürlüğüne getirilmeye çalışılan kısıtlama, tüm Meclis'e getirilmiş kabul edilmelidir. O milletvekilinin seçim bölgesine ve ona oy veren seçmenlere karşı yapılmış büyük bir saygısızlıktır." dedi.
"Milletvekillerinin gözaltına alınması, tutuklanması ihtimali üzerinden konuşurken, toplumda bir kutuplaşma, bir fay kırığı yaratabileceğini söylemiştim. Demirtaş'ın ifadeleri ona işaret ediyor. Ama sonuçta iki yanlış bir doğru etmiyor." diyen Özel, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Toplumların direnme hakkı vardır. Ama özellikle siyasi gerginliklerde, hele hele daha gerçekleşmemiş, gerçekleşmesi olasılığına karşı siyasetin daha tükenmediği noktada, bu tip çağrılar gerginlik ve kutuplaşmayı artırıyor. Siyaseten genel değerlendirme olarak tutuklanma meselesini tamamen yanlış buluyoruz. Ama buna karşı da henüz ortada bir şey yokken, sokağa çağırma, içinde bulunduğumuz durum da düşünüldüğünde son derece tehlikeli. Onun yerine kimseyi bu konuda sokağa çağırmayalım. Sonuna kadar demokrasiyi, Meclis'i zorlamak lazım."
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan da AA muhabirine yaptığı açıklamada, dokunulmazlıkların kaldırılmasını en fazla isteyen ve bunu gündem yapan partinin HDP olduğunu belirterek, Meclis'e girdikleri günün ertesinde TBMM Başkanlığına başvurarak dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep ettiklerini ifade etti.
"Ama ne zaman ki iş ciddiye bindi, bu kez geri adım attılar." diyen Turan, herkesin hukuka saygı duyup, yargıya yardımcı olması gerektiğini savundu.
HDP'lilerin efelenmek yerine, yargıya gidip ifade vermesi gereğine işaret eden Turan, şöyle konuştu:
"Eğer terörle ilgili bir suç söz konusuysa ve tutuklama gerekçesi varsa yargı bundan kaçınamaz ve bunu yerine getirir. Kimseye hukuki bir ayrıcalık tanınamaz. Keşke HDP, siyasi bir parti olma sorumluluğunu yerine getirip sivil olabilseydi. Ancak ne yazık ki HDP, Kandil vesayetini kabul ederek terörün gönüllü sözcüsü oldu. HDP’nin Eş Başkanı açık açık 'sırtımızı PYD’ye, YPG’ye yaslıyoruz' dedi. Kısa bir süre önce de Demirtaş, PKK’yı terör örgütü olarak değerlendirmediklerini söyledi. 15 Temmuz ile ilgili Demirtaş’ın yaptığı kıyas, en hafif deyimle hadsizliktir. Birinde millet, milli egemenliği gasbetmeye çalışanlara karşı destansı bir mücadele vermiştir. Diğerinde ise egemenliğin bir unsuru olan yargıya karşı bir direniş söz konusu. Seçmenlerin iradesini Kandil’deki teröristlere teslim eden birinin, milletimizin darbecilere karşı verdiği mücadeleyi anlamasını zaten beklemiyoruz. Bütün ikazlara rağmen Kandil’le ilişkisini bitirmeyen bu partiye esas cezayı da yargı değil, bu millet verecektir. "
CHP Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır ise halkın, haksızlıklar, anayasa ve yasalara uygun olmayan uygulamalar ile Cumhuriyet'e ve demokrasiye karşı yapılan müdahalelerde direnme hakkının bulunduğunu belirtti.
Bu direnme hakkının evrensel olduğunu anlatan Sındır, Demirtaş'ın söyleminin kabul edilebilir olmadığını vurgulayarak, halkı etnik ve mezhep temelinde ayrıştıran değil, birleştiren söylemlerin kullanılması gerektiğini kaydetti.
"Halkı sokağa çağırmak" gibi söylemlerin çok hassas bir konu olduğuna dikkati çeken Sındır, şunları söyledi:
"Henüz ortada herhangi bir tutuklama veya benzeri bir uygulama yokken, yargı süreci tamamlanmamışken bu tür söylemlerin ortaya atılması toplumda bir kaos yaratır, barışı ve huzuru bozar. Ortada herhangi bir yargı kararı olmadığı halde, toplumu 'sokaklara, meydanlara çağıran' söylemler, huzursuzluğa yol açar. Biz, yargının bağımsız olmasını savunuyoruz ancak bu tür söylemler yargı üzerinde de bir baskı oluşturur. Bu söylem, çok kabul edilebilir bir söylem değil. Yargı süreci devam ederken, bu tür halkı tahrik edici ve kışkırtıcı söylemler kullanmak doğru değil. Ülkemizin geçtiği bu süreçte, sorumlu siyasetçiler olarak, ağzımızdan çıkan her kelimenin anlamına ve nereye varacağına dikkat etmemiz gerekir. Dikkat etmezsek, yüz binleri, milyonları ve ülkemizi zor duruma sokabiliriz. Demirtaş'ın bu hassasiyeti göstermesini ve bu söylemini yeniden değerlendirmesini dilerim."
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, Demirtaş'ın açıklamalarının son derece yanlış olduğunu vurgulayarak, "Bu açıklama tamamen, haince bir kışkırtıcılık. Çağrı 6-7 Ekim olaylarını hatırlatan bir beyanat." diye konuştu.
Akçay, "Bu açıklama, 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan darbeci zihniyetle ele ele, kol kola olduklarını gösteriyor, onun bir devamı niteliğinde görmek mümkün." değerlendirmesini yaptı.
AA
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...