Brunson'ın serbest bırakılmasının ardından piyasalar için önemli bir riskin ortadan kalktığını belirten uzmanlar, önümüzdeki dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin ne yönde şekilleneceğinin ve yaptırımlarla ilgili gelişmelerin belirleyici olacağını söylüyor.
Yaptırım tehdidi
ABD-Türkiye ilişkilerinde Brunson gerilimi geride kalırken, gözler Trump yönetiminin 4 Kasım’dan sonra başlayacak İran yaptırımlarına ve bu yaptırımların Türkiye’ye olası etkileri ile Ankara’nın alacağı tutuma çevrildi.
Tahran'la yapılan nükleer anlaşmadan çekilen ABD, bu mutabakatla birlikte kaldırdığı yaptırımların bir kısmını geçen Ağustos ayında yeniden yürürlüğe sokmuştu. ABD'nin İran'ın ham petrol ihracatını sınırlamaya yönelik yaptırımları ise 4 Kasım‘da devreye girecek. ABD İran ile iş yapan diğer ülkelerin şirketlerini de cezalandırmakla tehdit etmişti.
Uzmanlar ABD’nin yaptırım tehdidi ortadan kalkmadan piyasalardaki çalkantının dinmeyeceğini ve önümüzdeki dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl şekilleneceğinin ve yaptırımlara yönelik gelişmelerin yön belirleyici olacağına işaret ediyor.
Nomura'dan gelişmekte olan piyasalar stratejisti Henrik Gullberg TL’deki değerlenmenin kalıcı olabilmesi için "ABD'nin İran yaptırımlarının tarihi yaklaşırken, Halkbank davasıyla ilgili olası müeyyideler / cezalar dikkate alındığında, Brunson'ın serbest bırakılmasının ABD-Türkiye ilişkilerinde daha kapsamlı bir iyileşmeye yol açıp açmayacağı ve TCMB'nin ileriye dönük olarak TÜFE verilerine nasıl karşılık verdiği önemlidir" dedi.
ABD'nin İran'a yönelik Amerikan yaptırımlarının delinmesinde rol aldığı gerekçesiyle Halkbank'a para cezası vermesi gündemde. Bankanın bu suçlamayla yargılanan eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, New York'taki davada 32 ay hapse mahkûm edilmişti. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geçen ay yaptığı bir açıklamada İran'a yönelik yaptırımların delinmesi iddiasıyla ABD'de açılan davada Halkbank'a herhangi bir para cezası verilmesini beklemediklerini söylemişti.
Capital Economics’ten ekonomist Jason Tuvey "TL’de yaşanan değerlenmeyi Rahip Brunson'ın serbest bırakılmasının ABD ile Türkiye arasında daha dostça bağlara yol açması ve bazı ABD yaptırımlarının tırmanma riskini azaltmasına bağlayabiliriz" şeklinde açıklıyor ve ekliyor: "Bununla birlikte, önümüzdeki dönemde TL'nin düşüş eğilimine devam edeceğini düşünüyoruz. Merkez Bankası faiz oranlarını agresif bir şekilde artırdı, ancak ekonomik ortodoksiye doğru bir kayma olduğunu düşünmüyoruz."
Ekonomi alanında ortodoks politikalar genel kabul görmüş görüş ve uygulamaları adlandırmak için kullanılıyor.
Tuvey bu çerçevede enflasyonun yüksek kalmasını ve dış rekabet gücünü korumak için de TL’nin değer kaybetmesini beklediklerini kaydetti.
Temel sorunlar
Ancak uzmanlar TL'de bu yıl yaşanan tarihi değer kayıplarının sadece Rahip Brunson nedeniyle ABD ile yaşanan siyasi gerginlikle sınırlı olmadığını belirtiliyor.
Uzmanlar TL’deki değerlenmenin devam edebilmesi için ise TCMB bağımsızlığının sağlanarak sıkı para politikası uygulanması ve enflasyonla mücadelede atılacak adımların önemine vurgu yaparken, yaptırım riskinin ortadan kalkması için Batı ile ilişkilerde iyileşmenin gerekli olduğuna dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz birkaç yılda Batı ile yaşanan siyasi gerginlikler ve TCMB'nin bağımsızlığı ile ilgili endişelerin TL’deki değer kaybının temel nedenleri olduğunu belirten Nomura stratejisti Gullberg, "Siyasi gerginlikler önemlidir, çünkü yabancıların birçoğu Türk tahvillerine ve hisse senetlerine sahiptir. Yaptırım riski Türk varlıklarına yönelik iştahta baskıya neden olacaktır. TCMB'nin bağımsızlığı ise piyasanın Türkiye'nin enflasyonu frenleme olasılığını nasıl değerlendirdiği anlamında çok önemlidir" dedi.
Türkiye ev ödevini yapıyor mu?
Enflasyonun Eylül ayında son 15 yılın en yüksek seviyesine çıkarak yüzde 24,5 olarak gerçekleşmesinin ardından Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak "Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı” açıkladı.
Ancak Rabobank kur stratejisti Piotr Matys, TL’deki değerlenmenin devam edebilmesi için Türkiye’nin ev ödevini yaptığına yatırımcıları ikna etmesi gerektiği görüşünde.
Matys, "Uzun vadede TL’deki toparlanmanın sürdürülebilir olup olmadığını esas olarak iç politika belirleyecek. Geçtiğimiz ay açıklanan yeni ekonomik program, ekonomide yeniden dengelenmeyi, enflasyonu dizginlemeyi ve cari açığı kalıcı olarak daraltmayı taahhüt ediyor" diyor ve ekliyor: "Yatırımcıları Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'ın Türkiye'yi uzun vadede dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme yoluna sokacak yapısal reformlara tam olarak bağlı olduğuna ikna etmek için programın hızla uygulanması gerekmektedir.",
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 25 Ekim’de faiz kararını verecek. Banka 13 Eylül’de politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faizini 625 baz puan arttırma kararı almıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan büyümeyi yavaşlatacağı ve yatırımları azaltacağı gerekçesiyle faizlerin yükseltilmesine karşı çıkıyor.
Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 5.2 büyüdü. Ancak TL'deki değer kaybı, TCMB'nin sıkılaştırma adımları ve iç tüketimde yavaşlamanın etkisiyle ekonomide son iki çeyrekte daralma bekleniyor.
(DW Türkçe)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...