Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, çok önceden planladığımız bir sohbet için önceki gün Habertürk’e geldi.
İŞTE FATİH ALTAYLI'NIN YAZISI
Hemen hemen 13 aydır Türkiye’de görev yapan Leclerc’in daha önceki görev yeri ise 5 yıl aynı görevle bulunduğu Yunanistan’dı ve Leclerc 32 yıldır UNHCR çatısı altında çalışıyor.
Tecrübeli diplomat, bu 32 yıllık geçmişe dayanarak olsa gerek, Türkiye’nin mülteci ya da göçmen adı her ne ise, mevcut sığınmacı akımının altından görülmedik bir başarı ile kalktığı düşüncesinde.
Bunu “Türkiye çok enteresan bir yer. Dünyada en fazla sığınmacı barındıran ülke ve bunu diğer tüm ülkelerden farklı bir şekilde ama çok iyi bir biçimde halletti. Sorunlar yok ve yaşamadı demiyorum ama bu işin altından çok iyi kalkıyor” diyor.
Ben de buna karşılık “Bu kadar enteresan bir ülke olmak istemiyoruz” diyorum.
Gülüyor.
O benim fikirlerimi öğrenmek istiyor, ben ise onun.
Ben bunca mültecinin Türkiye için uzun vadede bir güvenlik sorunu olacağını, Türkiye’nin zaten sorunlu bölgelerinde etnik yapıyı değiştirdiğini ve bunun uzun vadede çok daha derin ve ülke bütünlüğü ile ilgili sorunlar yaratacağını düşündüğümü anlatıyorum.
Türkiye’de bir kesimin mültecilere “modern köleler” gözüyle işgücü olarak baktığını, sosyal güvencesiz çalıştırılmalarından büyük rahatsızlık duyduğumu, oldukça hızlı artış gösteren nüfuslarının giderek gençleştiğini buna mukabil doğru düzgün eğitim almıyor olmalarının da başka sorunların kaynağı olabileceğini ve gettolaşmalarının hem kendi güvenlikleri hem de yaşadıkları kentlerin asayiş sorunu olacağını söylüyorum.
Pek çok konuda hemfikiriz.
Daha önce görev yaptığı ve kendi ülkesi olan Fransa’da da benzer göçmen sorunlarının yaşandığını anlatıyor.
AVRUPA TÜRKİYE’NİN TAVRINDAN MEMNUN
Ben ise Afrika’daki eski sömürgelerden gelen göçmenlerin, Fransa için bir iç güvenlik sorunu olabileceğini ama Türkiye açısından beka meselesi olduğunu, çünkü bölgede hala sınır değişikleri olmasından endişe duyduğumu, Osmanlı sonrası sınırların hala belirsizliğini koruduğunu söylüyorum.
Bu konuda benden çok da farklı düşünmediğini görüyorum.
Avrupa’nın Türkiye’deki göçmen meselesine nasıl baktığını soruyorum.
Mevcut durumdan Avrupa’nın memnun olduğunu, Türkiye’yi ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göçü durduran ve Avrupa’yı bu dalgadan koruyan adam olarak gördüklerini söylüyor. Türkiye’nin mültecileri silah gibi kullandığı günlerin geride kaldığına inanıyor.
Ancak bu kadar yoğun bir mülteci varlığının Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili yeni bir sorun kaynağı olabileceğine işaret ediyor.
Leclerc Türkiye’nin göçmen meselesini kamplarda değil, göçmenleri kentlere entegre ederek çözmesinin çok saygıdeğer olduğuna değiniyor.
“Şu anda Türkiye’de resmi sayılara göre 4,5 milyon civarında göçmen var. Biz de resmi sayılara göre davranmak zorundayız. Ve bunların 50 bin kadarı kamplarda. Gerisi kentlere yayıldı. Bu aslında iyi bir durum. Çünkü elimizdeki veriler kamplarda yaşayan göçmenlerin yaşam beklentilerinin çok da uzun olmadığını gösteriyor. Kamplarda ortalama yaşam süresi 13 yıl ve kamplar çok acılı yerler. Türkiye bu nedenle çok insani ve Türkiye bu göçmenlere benzersiz bir sağlık hizmeti de sunuyor. Bu çok önemli ve çok saygıdeğer bir tutum” diyor.
UNHCR temsilcisine mülteci akınına uğrayan ülkelerdeki en önemli sorunların ne olduğunu soruyorum.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |