Adana Film Festivali'nde "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödülünü kazanan Musab Ekici, "İdeoloji sinemaya yansımalı ama bir ölçüsü olmalı. İdeolojiyi saplantı haline getirirsen, bazı şeylere düşman kesilirsin. Halbuki oyunculuk o kadar evrensel bir meslek ki, önceliğinin bu olması, ideolojinin bunun üzerine kurulması gerekir." dedi.
Musab Ekici'ye bu yıl Adana Film Festivali'nde "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödülünü getiren "Babamın Kanatları", 53. Uluslararası Antalya Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Yarışma Filmleri arasında seyirciyle buluşacak.
Kansere yakalanan ve tek derdi ailesini geçindirmek olan "İbrahim" karakteri üzerinden işçilik meselesine el atılan filmde, yükselme hırsına sahip inşaat işçisi "Yusuf"u canlandıran Musab Ekici, soruları yanıtladı.
"Babamın Kanatları"nın, güzel bir hikayesi olan ve ayakları yere basan bir film olduğunu belirten Ekici, filmin çekimleri bazı aksaklıklar nedeniyle birkaç ay geciktiği için rolüne daha çok çalışma imkanı bulduğunu anlattı.
Rolünü "Çalışması çok zor, oynaması çok keyifli" olarak nitelendiren Ekici, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşçi olmasının dışında, karakter özelliği olarak belli başlı duygulara hakim, bunlarla yaşayan, bunları kendine amaç edinmiş bir karakterdi. Başı sonu belli bir hikaye ve başı sonu belli bir karakter. Pragmatizm gibi bir şeyi benimsemiş, bu fikri her ne kadar tanım olarak bilmese de buna bütün vücuduyla tapmış, yükselme derdi olan bir adam. Böyle bir adamın bu duyguyu nasıl çıkardığı, dolayısıyla ilişkilerini bu düzen üzerine nasıl kurduğunu bulmak zor iş. Bolca prova ve zaman gerektiriyor."
Elazığlı oyuncu, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan mezun olduğunu aktararak, "Aslen Kürdüm ama maalesef şehir çocuğu olduğumuz için Kürtçe bilmiyordum. Bu film vesilesi oldu, Kürtçe öğrendim. Uzun süre pratik yapma imkanı buldum. Filmde de Kürtçe oynayıverdim. Sahneler kısa ama dile hakimiyet önemli. Türkçe yazılmış bir hikaye Kürtçeye çevriliyor ve sen Kürt bir adamı oynuyorsun. Hikayeyi Kürtçe algılayabilmek gerekiyor." dedi.
Mesleğinde en çok müzikten beslendiğini anlatan Ekici, şöyle devam etti:
"Beni en çok tetikleyen şey; müzik oluyor. Çok fazla ve çok çeşitli müzik dinliyorum. Bu film için Lübnanlı şarkıcı Fairouz'un 'Habaytak Bisayf' şarkısını dinlediğim ilk andan itibaren, bu karakterin coşkusu, taşkınlığı, heyecanı içimde beliriverdi. Genelde böyle oluyor. Şarkının duygusunu alıp role geçiriyorum. Bunun yanında oyunculuk için kitabı iyi bilmek gerek. Öykü nedir bilmek gerek. Elbette dışarıda sürekli gözlem halindeyiz ama kitaplardan da çok besleniyorum."
Birleştirici olmanın, dünyanın bütün çağlarında işe yaradığını vurgulayan Ekici, şunları söyledi:
"Biz Osmanlı bakiyesi bir ülkeyiz. Mikro Balkanlar, mikro Kürdistan, mikro Suriye, mikro Azerbaycanız. Biz her yeriz aslında. Arapça müzik dinlemek için Arap olmaya gerek yok. Sinemayı da bu mantıkla yapmak gerekir. Birleştirici olduktan sonra bir filmde ideoloji olmasının ne sakıncası olabilir? Devlet yönetmek de bir ideoloji gerektiriyor sonuçta. Eleştiriyi de mekanizma doğru kurulsun, düzgün işlesin diye yapmak gerekir."
AA
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...