HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın tutukluğuna değinen Temelli, “Cumhurbaşkanlığı seçim yarışı başlamış durumda, bütün adaylar meydanda propagandalarını yapıyorlar, serbestçe dolaşıyorlar fakat sayın Demirtaş Edirne Cezaevi’nden yazabildiği mektuplarıyla, gardiyanlara çektirdiği fotoğraflarla kampanyayı yürütebiliyor. Bu ayıplar Türkiye’ye yeter de artar bile, bir an önce serbest bırakılması gerekiyor. Biz hukuki anlamda bütün başvurularımızı yapıyoruz, Pazartesi günü başvurularımızı tekrarlayacağız. Türkiye’ye uygulanan OHAL’in de ötesinde özel bir OHAL’le karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Temelli, Türkiye’nin toplumsal bir sözleşmeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
Temelli, “Türkiye’nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı var. Tüm kesimlerin bir araya gelerek oluşturacağı yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyaç var. HDP’nin çağrısı bu yöndedir. Bir arada yaşayabileceğimiz, ortak vatanda demokratik bir cumhuriyet inşa edeceğimiz bir toplum sözleşmesini gelin birlikte oluşturalım.” İfadelerini kullandı.
Temelli şöyle konuştu:
‘TEMSİLİYETİ EN GÜÇLÜ PARTİ OLAN HDP’
24 Haziran Seçimi Türkiye açısından çok kritik bir seçim. Hem Cumhurbaşkanlığı seçimi hem de parlamento seçimi bir arada yapılıyor. Parlamento seçimi büyük öneme sahip, kritiklik düzeyi daha yüksek çünkü özellikle demokrasi mücadelesini belirleyici en önemli gücün temsiliyet olduğunu biliyoruz ve bu anlamıyla da temsiliyeti en güçlü parti olan HDP’nin Parlamento’da yeniden yer alabilmesi için 24 Haziran büyük bir öneme sahip, çalışmalarımızı bu minvalde yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.
‘AMACIMIZ 1. TURDA DA 2. TURDA DA DEMİRTAŞ’IN KAZANMASI’
Diğer taraftan da Cumhurbaşkanlığı seçimi var, adayımız Selahattin Demirtaş bütün Türkiye’nin adayıdır, zaten bu şekilde belirledik. Her zaman belirlediğimiz gibi sadece HDP belirlemedi, HDP dışında görüştüğümüz bütün yapılar, çevreler de ne mutlu bize ki Demirtaş’ı önerdiler ve böylece ‘Türkiye’nin adayı’ belirlenmiş oldu.
Amacımız 1. turda da 2. turda da adayımızın kazanması. Çalışmalarımız bu anlamda yoğunlaştı. Tabi HDP’nin de barajı geçerek Parlamento’da 7 Haziran’dan daha güçlü bir şekilde yer almasını amaçlıyoruz. İzmir, Ege Bölgesi bu anlamıyla önemli bir coğrafyadır. Özellikle İzmir beklentilerimiz yüksek, İzmir bir demokrasi kenti, “demokrasi mücadelesini şimdi tam da hayata geçirme anıdır” diyorsak burada da İzmir’in katkısı önemlidir.
‘BARAJ SADECE HDP’YE DEĞİLDİR, TÜRKİYE DEMOKRASİSİNEDİR’
Hem dayanışma hem de Türkiye’nin önüne örülen demokrasi barajını yıkma anlamında önemlidir: Baraj sadece HDP’ye değildir, Türkiye demokrasisinedir. Türkiye demokrasisi bunu aşmak zorundadır. Evet barajı aşmak için “0 baraj ittifakı” yapılıyor ama asıl olan halkın ittifakıdır. Demokrasi güçlerinin, emekçilerin, kadınların, gençlerin Türkiye halklarının farklı inanç sahiplerinin yan yana gelmesiyle aşılabilecek bir barajdır. HDP 7 Haziran’da, 1 Kasım’da bunu başardı şimdi 24 Haziran’da da bunu başaracaktır. Tüm halklarımızla, emekçilerle birlikte demokrasinin önündeki bu barajı yıkacağız ve 25 Haziran sabahına umutlu uyanacağız. Eğer demokrasinin önündeki bu baraj var olmaya devam ederse Türkiye’nin gidişatı çok karanlık bir yoldadır.
‘TAMAM’ DİYORUZ, ARTIK ‘TAMAM’ DEĞİŞİM ZAMANIDIR’
16 Nisan referandumundan bugüne kadar yaşananlar aslında neler yaşayabileceğimizin bir provasıydı. Biz bu ülke halkları bir arada yaşam iradesi göstermiş Türkiye toplumu bu provayı beğenmedi, bu Cumhurbaşkanlığı sistemi beğenmedi, bu kalıba sığmayacağını gösterdi. Bugün zaten kamuoyundaki gelişmelere baktığımızda tepkinin ne kadar büyük olduğunu, bu tekçiliğe, tek kalıba sığmayacağını gösteren tepkinin ne kadar büyük olduğunu görüyoruz ve ‘TAMAM’ diyoruz, artık ‘TAMAM’ değişim zamanıdır ve bizler ‘Senle değişir’ diyerek hep birlikte bunu değiştirebiliriz diyoruz.
Kampanyamızı ayın 14’ünde pazartesi günü Ankara’da bir tanıtımla başlatacağız. Hem Cumhurbaşkanlığı bildirgemizi hem de Parlamento seçimlerine giderken partimizin bildirgesini eş zamanlı olarak sunacağız. Bütünlüklü bir kampanya yürüteceğiz. Cumhurbaşkanı Adayımız aslında HDP’nin programını anlatacak, biz Cumhurbaşkanımızın programını anlatacağız.
‘TÜRKİYE’NİN YENİ BİR TOPLUM SÖZLEŞMESİNE İHTİYACI VAR’
Kampanyamızı, sözümüzü bir geçiş dönemi üzerine kurduk. Madem bu prova uymadı kimseye, bu Cumhurbaşkanlığı sistemine bu kadar güçlü itiraz var, bizim de iddiamız bunu değiştirmeye yönelik. Hem Cumhurbaşkanı adayımız hem biz önümüzdeki dönem Türkiye’yi bu kıskaçtan, girdaptan kurtarmak için çaba göstereceğiz. Türkiye’nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı var. Tüm kesimlerin bir araya gelerek oluşturacağı yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyaç var. HDP’nin çağrısı bu yöndedir. Bi rarada yaşayabileceğimiz, ortak vatanda demokratik bir cumhuriyet inşa edeceğimiz bir toplum sözleşmesini gelin birlikte oluşturalım diyoruz ve geçiş programının referansı buna dayalı olacak.
HDP’NİN BARAJ RİSKİ VAR MI?
“Peki HDP’nin baraj altında kalma ihtimali var mı?” sorusuna Temelli şöyle cevap verdi:
Hayır, böyle bir risk yok fakat şöyle riskler var; HDP’nin bir tek barajla uğraşmıyor, HDP’nin barajını %10 üzerine çıkarma çabaları var. Bu riskler konusunda kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Örneğin HDP’nin barajını yukarıya çeken valiler var, polisler var, jandarmalar var, çeşitli basın kuruluşlarının yanlı haberleri var, HDP’ye karşı karalama kampanyaları var. Bütün bunları düşündüğümüzde sadece seçim yasasındaki değil onun da ötesinde HDP’ye karşı bir kuşatma bir baraj örgüsü var. Bu yüzden çağrımız bütün Türkiye halklarınadır; gelin bu kuşatmayı el birliğiyle ortadan kaldıralım.
‘TÜRKİYE’NİN YAŞADIĞI EKONOMİK KRİZE ‘EKONOMİYİ DEMOKRATİKLEŞTİRME’ HAMLESİ’
Temelli “Ekonomik kriz sizin de bildiğiniz gibi had safhada, bu ortamda seçime gidiliyor. Bu HDP’yi ve seçimleri nasıl etkiliyor?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
Bu ekonomik krizin aşılmasının yolu da demokratik programdır. İktisadi alandaki bu sıkışmanın bu derin krizin en büyük müsebbibi iktidardır. Siyasi politik riskler, savaş politikaları aslında iktisadi riskleri de derinleştirmiştir, halkın üzerine çok büyük maddi külfetler yıkmıştır. Bunu aşmanın yolu bu politik riskten kurtulmaktır, Erdoğan iktidarından kurtulmaktır. Erdoğan kendini var etmek için aslında bir ‘yolsuzluk ekonomisi örgüsü’ oluşturmuş ve ülkenin kaynaklarını çar çur etmiştir. Bu gidişata son vermek için Türkiye için artık risk oluşturan bu iktidara son vermek gerekir. Dünyadaki iktisadi gelişmeler büyük bir kriz dalgası içinde değilken Türkiye neden bu denli derin bir kriz yaşamakta? Müsebbibini çok iyi görmek lazım: Bugünkü iktidardır, onun savaş politikaları, yolsuzluk ekonomisi, yanlış kararları ve kaynak israfıdır. Seçim bildirgemizde ekonomi konusu önemli bir yer kaplıyor, iktisadi sorunu da demokrasi sorununu da çözecek bütünlüklü bir çalışmamız var. 14’ünde bütün basının da merakla beklediği programımızdan bir ipucu vereyim; ekonominin demokratikleştirme programını, ekonominin de kaynakların da tabana yayılması ve birlikte karar mekanizmalarının üretilmesi için önemli çalışmalarımız var.
Temelli Demirtaş’ın tutukluluğuna ilişkin soruya ise şöyle cevap verdi:
Demirtaş’ın tutsak olması Türkiye’nin en büyük ayıplarından biridir. Ama zaten Demirtaş’ın tutsak olmasının en ufak haklı gerekçesi yoktur. 18 aydır cezaevinde, neden cezaevinde olduğuna dair bir yanıt kimse üretebilmiş değil. FETÖ’cü savcıların hazırladığı fezlekelerle tutsak durumda. İlk ayıp buydu.
İkinci ayıp ise Cumhurbaşkanlığı seçim yarışı başlamış durumda, bütün adaylar meydanda propaganlarlarını yapıyorlar, serbestçe dolaşıyorlar fakat sayın Demirtaş Edirne Cezaevi’nden yazabildiği mektuplarıyla, gardiyanlara çektirdiği fotoğraflarla kampanyayı yürütebiliyor.
Bu ayıplar Türkiye’ye yeter de artar bile, bir an önce serbest bırakılması gerekiyor. Biz hukuki anlamda bütün başvurularımızı yapıyoruz, Pazartesi günü başvurularımızı tekrarlayacağız. Bu seçimlerin OHAL koşullarında yapılmasının ötesinde HDP’ye ve HDP’nin adaylarına, Demirtaş’a uygulanan özel bir OHAL koşulu daha vardır. Türkiye’ye uygulanan OHAL’in de ötesinde özel bir OHAL’le karşı karşıyayız. Bu koşulların ortadan kaldırılması için atılan önemli adımlardan biri belki de Demirtaş’a ve haksız hukuksuz biçimde tutuklanan arkadaşlarımıza yönelik atılacak adımdır.
‘CUMHUR İTTİFAKI KİRLİ BİR PAZARLIKTIR, İTTİFAK KELİMESİNİ KİRLETİYOR’
“Kurulan 2 ittifakı ve HDP’nin Kürtlerin olmadığı ittifakı nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise “HDP’siz çözüm mümkün değildir” sözleriyle cevap verdi:
Cumhur İttifakı ittifak sözcüğünü kirleten bir yan yana gelme halidir. Aslında bir kirli pazarlıktır, seçmen iradesine ipotek koyma peşindedir, Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştırarak diktatöryal bir rejime çevirme hevesindedir, bütün kurgu bunun üzerine yapılmıştır, kendi seçmenine bile saygı göstermeyen bir oluşumdur. Millet ittifakı ise aslında yola çıkarken Türkiye ve demokrasi adına önemli bir adım atarak başladılar, barajın kalkması, temsiliyetin önünün açılması bakımından çok önemli bir adımdı, olumlu karşıladık fakat onlar da dönüp dolaştılar aynı yere geldiler. Oysa HDP’siz bu meselenin çözümü mümkün değil. Eğer bu denklemi çözmek istiyorsanız, bu tekçi anlayışı yıkmak istiyorsanız bu ancak HDP’yle mümkün olabilir.
Bu anlamıyla eğer bu zihniyet barajlarından kurtulamazsak Türkiye demokrasi gelişmesi mümkün gözükmüyor. Tabi bu 45 günlük süreç boyunca bu tartışmalara boğulmak yerine demokrasi cephesini genişletme çabaları büyük önem taşıyor. Evet HDP barajla baş başa kalmıştır ama halklarımızın kadınların gençlerin emekçilerin yapacağı ittifakla bu barajı aşacaktır ve 25 Haziran’dan itibaren aslında bu güçlü toplumsal muhalefet Türkiye demokrasisi açısından en büyük katkıyı yapacaktır, HDP’nin bugünkü önceliği budur.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...