İstanbul'da yapılması planlanan Kanal İstanbul'a ilişkin tartışmalar devam ediyor. Prof. Dr. Cemal Saydam, "Karadeniz’e ikinci bir musluk açtığınızda suyu daha hızlı Marmara Denizi’ne akacak. Bol besinli üst tabaka alt tabakaya baskı yapacak ve dolayısıyla oksijen hızla azalacak. Oksijen bitince bir daha geri dönüşü olmayacak. Haliç’in geçmiş dönemlerde koktuğunu bilirsiniz. Bu kez, sadece Haliç ya da Boğaz değil tüm Marmara ölecek." diye konuştu.
İBB, Haliç Tersanesi’nin 564’ncü kuruluş yıl dönümünde “Deniz Çalıştayı” düzenledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), akademisyenler, gazeteciler, meslek odaları, ilgili sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve deniz sektörü temsilcilerini Deniz Çalıştayı’nda bir araya getirdi. Toplu ulaşımda deniz payının artırılması, ulaşımda entegrayon, deprem sonrası deniz yönetimi, iklim değişikliği ve deniz ulaşımının planlanması, kapsamlı bir şekilde değerlendirildi. İstanbul’un denizle bütünleşmesi ve Kanal İstanbul ile ilgili görüşler belirtildi.
"MONTRÖ’YÜ KORUMALIYIZ"
Çalıştayda Kanal İstanbul, tüm yönleriyle ele alındı. Doç. Dr. Jale Nur Ece, Montrö’nün 83 yıllık süreçte bölge ve dünya barışına önemli katkılar yaptığını vurgulayarak şu uyarılarda bulundu:
“Montrö’yü tartışmaya açmak, Boğazlardaki egemenliğimizi ve haklarımızı, Karadeniz’deki hakimiyetimizi kaybetme tehlikesine yol açacak. Bundan kaçınmalı hatta Montrö’nün devamlılığını savunmalıyız. Montrö’den edindiğimiz kazanımları korumamız zaruridir.”
"KANAL İSTANBUL NEDEN OLMAZ?"
Oturumda “Kanal İstanbul Neden Olmaz?” başlığıyla Marmara’yı bekleyen tehlikelerle ilgili uyarılarda bulunan Prof. Dr. Cemal Saydam, Türkiye’nin her biri birbirinden farklı özellikleri barındıran denizlere kıyısı olduğunun altını çizdi. Saydam, “Karadeniz’den Akdeniz’e geçmek, dünyanın en zıt deniz koşulların geçmek demektir. Bu iki denizi anlarsanız Marmara’yı o zaman tam anlamıyla anlayabilirsiniz. Son 3500 yılda oluşmuş Marmara, öyle hassastır ki, üzerine gidilirse yaşamını sürdüremez” şeklinde konuştu.
"TÜM MARMARA ÖLECEK"
Marmara Denizi için “astımlı çocuk” benzetmesinde bulunan Saydam konuşmasına şöyle devam etti:
“Karadeniz’e ikinci bir musluk açtığınızda suyu daha hızlı Marmara Denizi’ne akacak. Bol besinli üst tabaka alt tabakaya baskı yapacak ve dolayısıyla oksijen hızla azalacak. Oksijen bitince bir daha geri dönüşü olmayacak. Haliç’in geçmiş dönemlerde koktuğunu bilirsiniz. Bu kez, sadece Haliç ya da Boğaz değil tüm Marmara ölecek. Bu ölüm beraberinde hidrojen sülfürü getirecek. İnsan, tüm kokulara karşı üstün bir duyarlılığa sahip değil. Ancak milyonda bir de olsa bu maddenin kokusunu hepimiz alabiliriz.”
Kanal İstanbul oturumunda son konuşmayı Araştırmacı Cihan Uzunçarşılı Baysal gerçekleştirdi. Baysal, Kanal İstanbul’un maliyet, ekonomi, ekosistem, denizcilik ve uluslararası antlaşmalar bakımlarından birçok farklı başlıklar altında konuşulduğunu; ama insanın göz ardı edildiğini söyleyerek şunları dedi:
“Mega Projeler alanı olarak ilan edilen Kuzey Ormanları bölgesiyle ilgili yerel halkın ne hissettiğini konuşmalıyız. Çed raporunda değinilmiş ama sadece rakam olarak belirtilmiş insanlar, akıbetlerinin ne olacağını bilmiyor. Yeni havalimanı arazisinde yaşayan insanlara ne olduğu hakkında fikrimiz yok. Aynı akıbet buradaki insanları da bekliyor. Yüzyıllardır burada yaşayan, tarım ve hayvancılık yapan insanlar artık ata topraklarında yaşayamaz duruma gelecek. Onların arsaları artık büyük firmaların ellerinde. Bu firmalar, köyleri arazi borsasına dönüştürdü. Bu köylerin muhtarları ile konuştuk. Tamamına yakını bu projeyi istemiyor.”
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...