Genelkurmay eski Başkanı (2008-2010) emekli orgeneral İlker Başbuğ (73), 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin Washington’daki Ulusal Basın Kulübü’nde bir konuşma yaparak aralarında bazı ülkelerin Washington’daki büyükelçilik temsilcilerinin de bulunduğu salona Fetullah Gülen’in olaylardaki rolüne dair bilgi verdi ve Amerikan Yönetimi’ne Türkiye’nin Gülen’in iadesi için yolladığı dosyaları mahkemeye iletmesi çağrısı yaptı.
Başbuğ, ABD Ulusal Savunma Üniversitesi’nde bir yuvarlak masa toplantısına katılıp başta Suriye bölgeye dair düşüncelerini açıklarken, Amerikan medyası ve Amerikalı bazı düşünce kuruluşu temsilcileriyle görüştükten sonra perşembe günü Columbia Üniversitesi’nde Atatürk konulu bir konuşma yapmak için New York’a geçti.
Başbuğ, yaklaşık 200 kişinin takip ettiği, Türkiye’de hükümetin politikalarına yakın Turkish Heritage Organization tarafından düzenlenen “15 Temmuz’dan önce ve sonra Türkiye” başlıklı oturumda şu mesajları verdi:
Fetullah Gülen, 2005’te Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından mahkûm edilen bir adam. Tabii, o zaman bu karar daha Yargıtay’ın önüne gitmemişti. Gerekçeli kararda şunu söylüyor: Laik devlet yapısını değiştirerek yerine din kurallarına dayalı devlet kurmak amacıyla. DGM bence çok doğru tespit etmiş. Bunun için ne yapmışlar? Devam ediyor karar: Yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda hareket etmiştir. 2005’te DGM aslında bugünü görmüş, 2016’da ne olacağını görmüş. Daha nasıl net ve açık ifade edilir! İşte o zaman insan sormadan edemiyor. DGM’nin 2005’teki bu kararını dikkate alsaydık, oradan hareket etseydik, acaba Türkiye bu trajik olayı (darbe teşebbüsü) yaşar mıydı? Yaşamazdı.
15 Temmuz darbe girişimi, din temelli, devletin yapısını, rejimini değiştirmeye yönelik bir hareketti. Bazıları bunu anlamakta halen zorlanıyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Kerry’nin yardımcılarından birinin basına yansıyan bir beyanatı oldu. Ve görevi bırakacak olan Obama Yönetimi’nden en nihayet birisinin bu konuda ilk defa duyduğumuz açık ve net cemaatle ilgili bir tanımı. O kişi şöyle diyor: Gülen tarafından yönetilen hayır işleri ve eğitim organizasyonunun şüpheli yapısı ve finansmanı olduğunu… İzlediği yöntemlerin karapara aklamak için para saklamaya çalışan insanlar ayarlayan organize suç örgütlerine benzediğini… Bu çok önemli bir tespit.
Türkiye’nin Fetullah Gülen’le ilgili olan şikâyetinde elbette 15 Temmuz bağlamında çok söylenecek şeyler var. Onlar mutlaka öne çekilmeli. Ama Türkiye Fetullah Gülen’in özellikle, ki bu ABD için çok hassas bir konu, bu örgütün burada da dedikleri gibi bir nevi kara para aklayan, yaptıklarının ne olduğu belli olmayan, adeta organize bir suç örgütü gibi olduğu ortaya konulursa, öyle ümit ediyorum ki, özellikle hele yeni gelecek Trump Yönetimi’nin bu konuda olaya daha ciddi bakabileceğini ifade etmek kanaatimce doğru olur.
Bu cemaat devleti ele geçirmeyi hedeflemiştir. Zaten kavga bu. Bu örgütü görmemezlikten gelemezsiniz, bu ciddi bir tehdittir. Tabii Türkiye öyle ki, insan bazen şaşırıyor. 14 Temmuz’a kadar cemaatin neredeyse en savunucu olanların 15 Temmuz’dan sonraki beyanatları. En azından bir özür dile. Bazıları hiç değilse özür diledi, yanlış yaptık vesaire...
15 Temmuz darbe girişimi ciddi bir olaydır. İyi planlanmıştır, planlanmamıştır. Bunu yargılamak için biraz erken. Bana sorarsanız başarısız olmasının ana nedeni TSK komuta kademesinin, Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı, 2. Başkanı dahil olmak üzere bu darbe girişimine karşı direnmesidir. Bunun göz ardı edilmesi bir kere TSK’ya karşı çok büyük bir haksızlık olur. Ama şunu da söylemek lazım. Komuta kademesi, istihbaratı, MİT bu süreci iyi yönetmişler midir? Bakın o farklı bir soru. Benim cevabım, o süreci daha iyi yönetebilmeliydiler.
15 Temmuz’u doğru isimlendirmek de önemli. Çoğu kimse askeri darbe diyor. Bu bir askeri darbe değil. 15 Temmuz Fetullah Gülen’in örgütünün TSK’ya sızdırdığı cunta tarafından yapılan bir darbedir, FETO’nun silahlı bir darbe girişimidir.
ABD’nin istihbarat örgütlerinin bu yaşanan olaylardan daha önceden bilgisi olmuş mudur diye bana soracak olursanız, ben olabileceğini düşünüyorum. Olmamasını pek rasyonel bulmuyorum. Ama şu anlama da gelmemeli. İstihbarat örgütlerinin, Türkiye’de yaşanacak olaylardan daha önce bilgisi olması demek, bu istihbarat örgütlerinin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğu anlamına gelmez. Ciddi devlet adamlığı ve ciddi devlet de bunu gerektirir. Elinizde belge vesaire olmadan tamamen arkasında olduğunu çok kesin çizgilerle ifade etmenin de doğru olduğu kanaatinde değilim. Tabii şimdi eğer koca ABD’nin istihbarat örgütleri de bu olayı yakalayamadıysa zaten dünya uyumuş oluyor. Bizimkiler yakalayamadı. Bari sizinkiler hiç değilse böyle bir şey olduğunu bilmiş olsun. O zaman siz de kapatın buraları demek lazım.
Adil Öksüz’ün kayıtlarından da şunu görüyoruz. Adil Öksüz en son olarak darbe planlarını Gülen’e sunmak için 11 Temmuz Amerika’ya gelmiş. İki gün kalmış. 13 Temmuz’da da buradan Türkiye’ye dönmüş. Adil Öksüz’ün yanında birisi daha çıktı. Bunlar Akıncı Üssü’nde... Resimleri var, kayıtlara girmiş, ikisi de orada. E şimdi bu olay varken Fetullah Gülen bu işin içinde midir dışında mıdır diye sorgulamak, abesle iştigaldir.
Türkiye’nin haklı bir talebi var. Dosyalar sunulmuş. ABD’nin kendi hukuk yapısı var ama herhalde bu hukuk sistemi bu dosyaların mahkemeye gönderilmesine engel değil. Dosyaların mahkemeye gönderilmesini istemek doğal bir şey. İstenilen o. Bu dosyaları ilgili mahkemeye gönderin. He mahkeme sonra ne karar verir, o ayrı bir konu, ona bir şey diyemeyiz.
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...