Çıray, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "AKP'li bir bakanın referandumda 'evet' oyu kullanılması için Abdullah Öcalan'dan mesaj getirdiğiyle ilgili ifadesini AKP'li yöneticilerin yalanlayamadığını belirterek, savcıları göreve çağırdı.
Demirtaş’ın davasının iktidara yakın medyanın görmediğini anımsatan Çıray, bur durumun Demirtaş’ın iddialarının doğruluğunu kanıtladığını söyledi.
Çıray, “AKP’yi yönetenler şu ana kadar Demirtaş’ı yalanlayamamıştır. Bunun yerine kendisine tabi kıldığı medyanın bu konuda suskun kalmasını sağlayarak Türk Milletinin konudan haberdar olmasını engellemiştir. Bu da Demirtaş’ın iddiasının doğru olduğunun bir delilidir. Üstelik Demirtaş, sözlerinin yalanlanması halinde ilgili bakanın ismini açıklayacağını da söylemiştir. Bu kadar açık bir ihanet karşısında saray koalisyonun küçük ortağının pek bir şey yapamayacağı aşikardır” dedi.
Aytun Çıray’ın açıklaması şöyle:
"DEVLETİN KAYITLARINA GEÇİRMEDİĞİNİZ SÖZLERİNİZİ TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATACAĞIZ"
Buna göre:
İYİ Parti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la 15 Şubat 2018 tarihinde Beştepe Sarayında, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun tercümanlığında, 3 saat 15 dakikalık resmi tutanaklara geçirilmeyen bir görüşme yapması bütün ciddi devletler gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin diplomatik geleneklerine ve yüksek çıkarlarına tamamen aykırıdır.
İYİ Parti, tutanaklara geçirilmemiş bu toplantıda alınan hiçbir kararı ve verilmiş hiçbir sözü tanımadığını ve bağlayıcı saymadığını yüce Türk Milleti önünde bütün devletlere deklare etmektedir.
İYİ Parti için tutanaksız bu görüşme, fiili olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikaları açısından yok hükmündedir!
İYİ Parti, bu kararının gerek konunun muhatabı olan devlet tarafından, gerekse diplomatik ilişkiler içinde olduğumuz bütün devletler tarafından haklı bulunacağından hiç şüphe duymamaktadır.
İYİ Parti, bu çerçevede, yüce Türk Milleti’ne saray rejiminin gayrı hukuki ve zigzaglarla dolu dış politikalarının maliyetini anlatmak için seferber olmaya kararlıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikalarını Sayın Meral Akşener'in cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte, milletten ve anayasal parlamenter demokrasiden aldığımız güçle yeniden inşa ve ihya edeceğiz.
Bop çerçevesinde kayıt dışı verilen sözleri tarihin çöplüğüne atacağız.
"TÜRKİYE’Yİ SATRANÇ MASASINDA PİYON STATÜSÜNE DÜŞÜRDÜNÜZ"
ABD Dışişleri Bakanı’ın kayıtlardan kaçırılmış tutanaksız görüşmelerinin ardından Afrin harekâtını çok boyutlu olarak etkileyebilecek gelişmeler olmaktadır. Bu çerçevede Suriye ve onu bir partner olarak gören Rusya ile ilişkiler de Türkiye Cumhuriyeti açısından endişeyle takip etmektedir. Saray rejiminin bir zamanlar Türk Milleti’ni aldatmak için kullandığı ‘win-win’ (kazan-kazan) sloganı, Türkiye Cumhuriyeti dışında herkesin kazandığı bir kaybetme oyununa dönüşmüştür.
AKP iktidarı Türkiye’yi satranç masasında piyon durumuna düşürmüştür. Bu asla kabul edilemez.
‘FIRAT’IN DOĞUSUNU PYD/YPG’YE BIRAKTINIZ MI?’
Sayın Erdoğan, Amerika ve Almanya karşısında attıkları geri adımları meşrulaştırmak için son konuşmalarından birinde, “....Bakın geçmişte kimi konularda İran'la, Irak'la, Rusya'yla, Yunanistan'la, Amerika'yla, Avrupa ülkeleriyle çeşitli anlaşmazlıklarımız, görüş ayrılıklarımız olmuştur. Ne zaman bunları Allah'ın insanlara en büyük lütfu olan akılla, diyalogla çözmeye çalıştıysak hepimiz kazandık,” dedi. Bu durumda Türk milleti adına Sayın Erdoğan’a soruyoruz:
Madem dış sorunlar diyalogla çözülebilirdi o halde çocuklarımız neden şehit veya gazi oluyorlar?
“Afrin operasyonunu başarıyla tamamlayıp Suriye’nin bütünlüğünü sağladıktan sonra geri çekileceğiz,” dediğinize göre, Şam ile doğrudan diyalog kurmak için ne bekliyorsunuz?
Amerika’ya, Afrin ve Menbiç’te izin verilen alanlarda kalmamız karşılığında Fırat’ın doğusunu PYD/YPG’ye bırakma sözü verdiniz mi?
Öyle anlaşılıyor ki, Reza Zarrab Amerika ile yapılan müzakerelerde baş köşeye kuruluyor.
Bu uzun görüşmede Reza Zarrab ile ilgili masaya neler sürüldü?
İYİ Parti, Türkiye’yi bölgenin yegane kaybedeni kılan bu basiretsiz ve Türk Milleti aleyhine oluşturulan, AKP’nin seçimlere ve makamlarını korumaya endeksli dış politikalarını bütün uygulamaları ve sonuçları ile reddederek şimdiden siyasi olarak mahkum etmektedir.
‘DENİZ YÜCEL’İN BİR VATİKAN OPERASYONU İLE SALIVERİLMESİ TÜRKİYE’Yİ BİR MANDA DEVLETİ STATÜSÜNE İNDİRGEMİŞTİR’
Alman Dışişleri Bakanı Sigmund Gabriel, ülkemizde terör propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçlamasıyla bir yıldır tutuklu olan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in, bizzat Sayın Erdoğan’ın Vatikan gezisi sırasında bir diplomasi operasyonuyla serbest bırakılmasının sağlandığını açıklamıştır.
Deniz Yücel’in salıveriliş tarzı, Türkiye’de hukuk devletinin yok hükmünde olduğunun ve Türkiye’nin tek adam rejimiyle yönetildiğinin dünyaya ilânıdır.
Bu durum, Türkiye’nin bir manda devleti statüsüne düşürülmesinin utanç verici gelişmesidir. Türk Milleti’nin bu utanç verici duruma düşürülmesini İYİ Parti olarak kınıyoruz.
Deniz Yücel’in, ‘neden serbest bırakıldığımı bilmiyorum’ şeklindeki açıklaması Yücel’in salıverilmesinin Almanya’nın içeriğini bilemediğimiz baskıları sonucunda gerçekleştiğinin açık bir delilidir.
Ancak bu konuda çok daha somut kanıt, Sayın Binali Yıldırım’ın Almanya Başbakanı Angela Merkel’le birlikte düzenlenen basın toplantısında Deniz Yücel’in serbest bırakılacağının işaretini vermiş olmasıdır.
Yıldırım 15 Şubat 2018 tarihinde yapılan bu ortak basın toplantısında bir soru üzerine Yücel’in salıverileceği teminatını ‘her duruşma bir umuttur’ cümlesiyle örtülü olarak vermiş ve ilan etmiştir.
‘AKP'Yİ YÖNETENLER DEMİRTAŞ'I YALANLAYAMAMIŞTIR’
İYİ Parti Başkanlık Divanı son olarak, HDP eski genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın Türk Milleti açısından son derece uyandırıcı olması gereken savunmasını ele almıştır. HDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş söz konusu savunmasında 2010 referandumu öncesinde AKP’li bir Bakanı’nın kendilerine İmralı’dan Abdullah Öcalan’ın talimatını getirdiğini iddia etmiştir.
Bu iddia doğruysa, AKP iktidarının bir bakanı bölge halkını evet demeye yönlendirmek için terör örgütü başıyla işbirliği yapmış demektir. Bu, şu anda ABD’ye yönelttikleri ‘PKK uzantısı YPG’yle işbirliğine gitmek’ suçlamasından çok daha ağır bir cürümdür. ABD bölgeyi kendi çıkarlarına uygun bir şekilde dizayn etmek için YPG’yi kullanırken, belli ki AKP de FETÖ dışında bizzat PKK ile işbirliği yapmış ve onu kullanmış demektir.
AKP’yi yönetenler şu ana kadar Demirtaş’ı yalanlayamamıştır.
Bunun yerine kendisine tabi kıldığı medyanın bu konuda suskun kalmasını sağlayarak Türk Milletinin konudan haberdar olmasını engellemiştir. Bu da Demirtaş’ın iddiasının doğru olduğunun bir delilidir. Üstelik Demirtaş, sözlerinin yalanlanması halinde ilgili bakanın ismini açıklayacağını da söylemiştir. Bu kadar açık bir ihanet karşısında saray koalisyonun küçük ortağının pek bir şey yapamayacağı aşikardır.
Ancak İYİ Parti, Türk Milleti’nin kurucu ruh ve değerlerinin mirasçısı olarak sessiz kalmamaya kararlıdır.
Soruyoruz: Demirtaş’a baskı yapmak için PKK’nın başı Öcalan’dan mesaj taşıyan bu bakan kimdir?
İYİ Parti olarak savcıları göreve çağırıyoruz; Demirtaş’ın ifadesini almak için ne bekliyorsunuz?
Türk ordusuna yapılan operasyonların ve 15 Temmuz hain kalkışmasının önünü açan 2010 referandumundan evet çıkması için terör örgütleri ile iş birliği yapanları önünde sonunda adalete teslim edeceğiz.
Bu Genel Başkanı Meral Akşener liderliğinde İYİ Parti’nin kendisini var eden Türk Milletine borcunun ve sorumluluğunun bir gereğidir.
(Cumhuriyet)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...