Partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, "50 bin dolarlık çanta ile yoksul evlerini ziyaret ettiler. Kusura bakma, sen yoksulla alay ediyorsun demektir. Halkın yaşadığı Türkiye ile sarayın yaşadığı Türkiye beyazla siyah kadar ayrışmış durumda. Hiçbir endişeleri yok." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Bu ülkeye baharı halkın oylarıyla getireceğiz. Ben bu milletin ferasetine güveniyorum. Belki kararlılıkla aynı noktada gider ama bir noktada da 'yeter artık' der, oyumun rengini değiştireceğim, halkın çıkarlarını savunan, kararlı bir partiyi iktidara taşıyacağım diyecektir. Ve biz bunu yapacağız. Milli güreşçimiz Süleyman Karadeniz şampiyon oldu, bayrağımızı göndere çekti, kendisine yürekten teşekkür ediyorum.
Bugün önemli bir dava görüşülüyor. 16. duruşması bugün. Gezi olayları aslında bu ülkenin genç, yetenekli, hayatı sorgulayan gençlerin bir baskı rejimine karşı eylemidir. Biz düne kadar ya gençler acaba bu ülkenin sorunlarıyla ilgileniyorlar mı diye düşünürken bir baktık ki bizden daha çok sorguluyorlar. Gezi eylemini bir baskının ortaya çıkardığı bir aydınlanma hareketi olarak görmemiz gerekiyor.Bir üst mahkemenin verdiği kararı bir alt mahkeme uygulamıyor. Bu günü nereden alıyor? Dönüp şu soruyu kendimize soramaz mıyız; bu ülkede adalet var mı? O zaman bu yargı hiyerarşisine ne gerek var? Kaldırın bunları. Saraydan birini oturtun kararı versin, mesele bitsin. AİHM'nin kararlarını uygulanmasını ön gören bizim Anayasamız. Aşağıdaki mahkeme diyor ki ben takmayacağım. Bunlar yanlış. Bunlardan zarar gören Türkiye ve Türkiye'nin itibarı. Siz bu saatten sonra Türkiye'nin hakları var diye dünyaya anlatamazsınız. Türkiye'nin imajını zedeliyorsunuz.Bir insan düşüncesini açıkladı diye suç mu işler Allah aşkına! Her görüşten gençlerimiz vardı. Ortak bir eylemdi bu. Hak üzerine inşa edilmiş bir eylemdi. İstanbul'u bir beton ormanına döndürenler kim? Gezi'de bu işe yanlış yapıyorsunuz diyen gençlerimiz miydi? Kavgasız bir ortamda yaşamak istiyor bu insanlar. Bu talepler yargılanamaz. Bir Anayasamız var. 34. maddesi diyor ki herkes önceden izin almadan silahsız gösteri düzenleme hakkına sahiptir diyor. Ama Anayasa saray tarafından geçerli değil. Hepimiz bu davanın adalet içinde sonuçlanmasını bekliyoruz, her şeye rağmen.
KILIÇDAROĞLU'NDAN SORULAR
Sıcak gündemi asla unutmayacağız. Vatandaş niye perişan? Bu soruyu sormak zorundayız. Emekli neden geçinemiyor, neden işsizlik var? Almanya ile nüfusumuz aynı, toprak bütünlüğümüz de neredeyse aynı, neden? Bunları sormak zorundayız. Neden hapishaneler tıka basa dolu neden? Neden görüşünü açıkladı diye, üniversiteden yüzlerce akademisyen atıldı? Bir alimin, bir bilginin dünya için ne kadar değerli olduğunu acaba farkındalar mı? Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir der sevgili Peygamberimiz. Biz yüzlerce kişiyi alıyoruz kapının önüne bırakıyoruz. Bu akademisyenler diyorlar ki, tamam üniversitelerden bizi attınız, yurt dışına gideyim diyor, çıkamazsın pasaportunu vermem diyorlar. Bunu aklını kullanan her vatandaşın kendi vicdanına sorması lazım. 'Bu adaletli midir?' diye.
Milyonlarca insan işsiz, milyonlarca insan asgari ücretle geçinirken, milyonlarca insan asgari ücretin yarısının altında geçinirken yüz binlerce insan çöp konteynerlerinden beslenirken neden saraya yakın bazıları iki, üç maaş alıyor, neden? Gözün doymuyor, gidiyorsun dört, beş yerden aylık alıyorsun.
Türkiye tablosu bu tablodur. Bu tablonun arkasında çocuğunu akşam yatağa aç yatıran annenin gerçeği var.
Çıkın sokaklara caddelere pek çok insan göreceksiniz konteynerlerin başında. Neden on binlerce aile pazar artıklarından besleniyor. Bu gerçeğin bilinmemesi mümkün değil. Anlatılmaması mümkün değil. Vicdanları yaralamaması mümkün değildir. Neden on binlerce ailenin elektrik ve doğalgazı kesik. Türkiye'nin bu kadar bereketli toprakları varken yurt dışından neden saman ithal ettik. En son İsviçre'den saman ithal ettik. Bu ülkeye saman ithal eden bir iktidar istemiyoruz demen lazım. Eğriyi doğruyu bileceğiz, bunları oturup sorgulayacağız. Bu ve benzeri soruları soranlar var, bu ve benzeri soruları gündemine almayanlar var. Sarayın Türkiye'si ayrı, halkın Türkiye'si ayrı. Sarayda yaşayanların Türkiye'sinde işsizlik diye bir dert yok. Gündemlerinde işsizlik de yok. Saray sosyetesine göre vatandaşın simitle geçinmesi bile bir lütuftur. 50 bin dolarlık çanta ile yoksul evlerini ziyaret ettiler. Kusura bakma, sen yoksulla alay ediyorsun demektir. Halkın yaşadığı Türkiye ile sarayın yaşadığı Türkiye beyazla siyah kadar ayrışmış durumda. Hiçbir endişeleri yok.
Amerika'da, İngiltere'de bunlar geleceklerini güvence altına aldılar. Kamunun kaynakları aktarılarak kendilerine gökdelen dikiyorlar. Öğrenci yurdu yapıyoruz diye. Manhattan'da metrekaresi 10 bin dolar. Gençlerimiz umudunu kestiler, kendi geleceklerini gelişmiş ülkelerde arıyorlar.
Sarayda hayat pahalılığından asla eser yok. Her şey güllük gülistanlık. Sarayda yaşayan sosyetenin doğalgaz, elektrik masrafı yoktur. Tamamını 82 milyon olarak biz karşıladık. Ama çifter çifter aylık alırlar o ayrı. Halkın yaşadığı Türkiye'de, mutfaklarda yangın var.
Vatandaş bazen seçim dönemlerinde milletvekillerini seçtiğini sanır, büyük bir yanılgıdır. Milletin vekilini millet seçtiği zaman demokrasi gelir bu ülkeye. Saray sosyetesinde hak, hukuk, adalet diye bir kavram yok. Hep bana, hep bana var.
Türkiye tarihinde ilk kez saray sosteyesi emri ile bir Türk toprağı da terk edilmiştir. Süleyman Şah Türbesi ve toprağı.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...