Merkezci Demokratlar Enternasyonali Başkanı. (CDI başkanı.) da olan Pastrana, Talat Atilla'ya Türkiye-Kolombiya ilişkilerinden Atatürk'e, Türk siyasetinden Pablo Escobar tarafından kafasına silah dayanarak kaçırılmasına kadar birçok soruyu Türk medyasında ilk kez yanıt verdi.
Röportaj başlıyor...
Buyurun....
İŞTE O RÖPORTAJ:
- Türkiye ismi size neler çağrıştırıyor?
PASTRANA: Güzel ülke, güzel insanlar ve şu an için çok büyük fırsatlar. Şu an benim ülkem Kolombiya için Türkiye'de hem ticari olarak, ticari ilişkilerin geliştirilmesi için, hem de turizm fırsatları için çok önemli bir dönem. Çünkü Türk Hava Yolları benim ülkem olan Kolombiya'nın Bogota şehrinden İstanbul'a, Türkiye'ye direk olarak uçuş imkanı sağlıyor.
- Dışardan bakınca Türk siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz, Kolombiya'dan, Avrupa'dan, Türk siyaseti diyince aklınıza ne geliyor?
"TÜRKİYE BÖLGEDE ÖNEM KAZANAN BİR ÜLKE"
PASTRANA: Tabi ki Kolombiya Türkiye'den mesafe olarak çok uzak. Onun için biz ne yazık ki iç siyasetle ilgili bir yorum yapacak yeterlilikte değiliz. Her ne kadar Türkiye'deki iç siyaset gelişmelerini takip ediyor da olsak, Türkiye'deki bir insanın Kolombiya siyasetine hakim olabileceği kadar iç siyasete hakimiz. Ama bir başka perspektiften şunu söyleyebilirim. Benim de başkanı olduğum Uluslararası Merkez Demokratlar, Avrupa'daki dünyanın en büyük aslında merkez sağ partilerin üyesi olduğu organizasyondur. Yüze yakın üyemiz var. Tabi onlarla birlikte Türkiye bizim için bölgede önem kazanan, bölgede aktif rol oynayan ve özellikle de son dönemde Rusya ve Ukrayna arasında barış müzakerelerinde bir çaba koyan bir ülke. Bu da tabi bizi oldukça mutlu ediyor. Bu sürecin inşallah olumlu olarak neticelenmesini temenni ediyoruz.
- Türk siyasetinde ismen ya da kişisel olarak tanıştığınız, ismini bildiğiniz kimler var?
PASTRANA: Eski devlet başkanı statüsünde olduğum için genelde biz eski devlet başkanlarını belirli uluslararası forumlarda birlikte olmam açısından önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü biliyorum ama esas Ankara'da olma nedenim Eko İklim Zirvesi ve bu Eko İklim Zirvesi dünyadaki en önemli meselelerden birini ortaya yatırmak için yapılan bir zirve olduğundan önümüzdeki iki gün içinde birçok bakanla bir araya gelip hem bu meseleyi konuşacağız hem de çeşitli konularda fikir alışverişinde bulunacağız.
- Atatürk'ü tanıyor musunuz? Atatürk deyince hafızanızda ne canlanıyor? Kolombiya tanıyor mu? Siz tanıyor musunuz Atatürk'ü?
"ATATÜRK MODERN TÜRKİYE'NİN MİMARI"
PASTRANA: Tabi ki tanıyorum. Atatürk denince aklıma gelen, bir bu güzel ülkenin kurucusu ve modern Türkiye'nin aslında mimarı. Dolayısıyla Kolombiya'da Atatürk ismini hepimiz biliyoruz. Türkiye'yle Kolombiya arasında aslında ilişkilerin bu kadar sıcak olması, Türkiye'nin bu kadar sevilmesinin bir nedeni de, Kolombiya ülke olarak Suriye'den ve Lübnan'dan göç almış bir ülke. Genellikle de ülkenin kuzeyine yerleşik bir popülasyon var. Biz tabi onları da bu coğrafya ve kültürün insanı olarak görüyoruz. Bu noktada onları da hem kültür olarak sıcak kanlı insanlar olmaları hem gerçekten bir entegrasyon geçirmiş olmaları nedeniyle iyi ilişkilerimiz var. Üstelik bu azımsanacak bir popülasyon da değil. Kendi özel kulüpleri, kendi yaşam alanlarını oluşturacak kadar Kolombiya'yla iç içe bir kültür, onun için Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyoruz.
Bir önceki dalga, modern Türkiye kurulmadan önceki göç dalgası Lübnan ve Suriye tarafındandı. Dolayısıyla o dönem Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti vardı. Biz aslında Türkiye Cumhuriyeti'ni de imparatorluğun devamı olarak görüyoruz.
- Pablo Escobar'ın kaçırıp serbest bıraktığı tek kişisiniz. Sizi nasıl kaçırdılar, ne oldu?
"SEMBOL VE SİMGE HALİNE GELDİM"
PASTRANA: Bu süreci şöyle özetleyebiliriz. Bizim aslında mücadelemizin temeli uyuşturucuylaydı. Bu noktada iki tane ana kartel vardı. Biri Medelin Karteli diğeri Cali Karteli. Benim bu mücadelede öne çıkmam bir tehlike unsuru yarattı. Çünkü bu büyük bir organize suç şebekesiydi. Buradaki mücadelede doğacak sonuçlardan biri bu insanların kökünün kazınması ya da Amerika'ya gönderilip hapse girmesiydi. Bu da sistemin çöküp kökten çözülmesi anlamına geliyordu. Ben de bu mücadelede öne çıkan insanlardan biri olduğum için o dönemde Bogota'da seçim süreci yaşayıp popülerleşmeye başlayınca kaçırıldım. Ondan sonraki süreçte de aslında bir sembol ve simge haline gelmiş oldum.
Benim dönemimde Kolombiya Planı diye bir iddia ortaya koyduk. Bunun en net örneği ben başkan seçildikten sonra ABD'ye gittim. O dönem Bill Clinton'ın ilk dönemiydi. Clinton'a şunları söyledim: "Bakın siz zengin bir ülkesiniz biz fakir bir ülkeyiz. Biz bu uyuşturucu maddenin üretim üssüyüz ama siz de kullanılan üssünüz. Dolayısıyla da bizim ortaya bir plan koymamız gerekiyor. Bu planla birlikte ben daha fakir taraf olsam bile ben de taraf olmalıyım. Siz de finans koymalısınız. İki taraf bu konuyu ciddiye alıp bir strateji ile mücadele etmeli" Bunun net örneği biz bu Kolombiya Planı'nı ortaya koyduğumuzda, yaklaşık 180 bin uyuşturucu üretilen yer vardı. Bu planla birlikte biz bunu 40 bine kadar düşürmüştük. Tabi bu bir devlet politikası haline gelmişti. Benim de en büyük iddiam ve savaşım bu çerçevedeydi.
- İki şey çok merak ediliyor kamuoyunda bir o kaçırılma anı ne oldu silah mı dayandı zorla arabayamı bindirildi kaç kişiydiler bir o süreç bir de kaçırıldığı zaman ölümle tehdit edildi mi nasıl oldu o süreç nasıl kurtuldu bu iki an çok merak ediliyor?
PASTRANA: Hayatım tehdit altındaydı 1982’den beri aslında benim tecrübelerim, 82’den beri gazeteciydim, ben ilk tehdidi dediğim gibi televizyoncuyken aldım uyuşturucuyla mücadeleye çok sert Bir şekilde başladım. 1988 yılına gelindiğinde ben Bogota'nın belediye başkan adayıydım ve o seçim halk popüler olarak ilk belediye başkanı seçeceği seçimdi ve tabiki de ben bu süreçte uyuşturucuyla mücadeleyi önceliğim haline getirdim.
"ESCOBAR'IN MEŞHUR TETİKÇİSİ POPEYE KAÇIRDI"
Bir gün ofisimde oturuyorum iki kişi geldiler tabiki beni gerilla grubu adına kaçırdığını söyledi ve kafama silah dayadı en ilginç nokta kafama silah dayadıktan sonra kendi kafasını benim kafamın yanına koyup "seni öldürdüğüm zaman seni öldüren mermi beni de öldürecek" demesiydi ve bunu aslında yapan daha sonraları aslında sizinde tanıyacağınız Escobar'ın tetikçisi Popeye'di.
Ofisimden çıkardılar beni Bogota'dan. Kolombiya’nın başkenti şehir dışından bir saatlik uzakta çiftlikte kaldım. Beni kaçıranlarla bir gece kaldım. Ertesi gün bir helikopter geldi. Kelepçelediler nerede olduğumu bilmiyordum gözüm kapalıydı beni 3 ‘e 1 bir odaya koydular küçük bir şehirdi ama o kadar çok seyehat ettim ki yörünge mi kaybettim.
"İNSAN ÇOK BÜYÜK BİR KORKU YAŞIYOR"
Beni kaçırdıklarında şöyle bir şey oldu bir insan kaçırıldığı zaman bir yerden bir yere tahliye edildiği zaman çok büyük bir korku yaşıyor nedeni de sizi bulmak üzere yörüngeyi kaybetmek ya da öldürülmek.
O gece ya da ikinci gece dışarda çok büyük bir gürültü koptuğunu duydum çok büyük bir tedirginlik yaşadım derken biri geldi ve sandalye koydu önce iyi geceler dedi sonra iyi bir gece değil sus konuşamazsın diye bir argüman geçti ama en son bana bir telefon verdi telefonun ucunda babam vardı ve babam da bir önceki Kolombiya devlet başkanı olduğu için telefondaydı babamla konuştum.
"KAFAMI ÇEVİRDİĞİMDE ESCOBAR'LA GÖZ GÖZE GELDİM"
Beni o gün aldılar aşağı bir yere indirdiler bir telefon verdiler dediğim gibi işte babamla konuşmama izin verdiler karımı sordum, çocuklarımı sordum. Bu taraf yetkililerle çeşitli bir müzakere süreci başlatmalarını istedim böyle bir konuşma oldu. Ama bir sonuç çıkmadı. Sonra beni odama götürdüler orda sandalye duvara karşı oturttular zaten 3’e 1 çok dar bir alandı. Kesinlikle arkamı dönmeyecektim eğer arkanı dönersen seni öldürmek zorunda kalırım diye bir ses duydum ama tabi benim zaten arkam dönüktü öyle bir risk alma gibi niyetim yoktu boş bir duvara bakıyordum ama boş duvara bakarken bir anda yatağın üstüne birinin atladığını gördüm ve gayriihtiyari kafamı çevirdiğimde Pablo Escobar’la göz göze geldik iyi geceler Andres dedi bana. Ben de tabi ona ne kadar iyi bir gece olur ki beni kaçırdınız dedim.
Burada Pablo Escobar'ın şöyle bir şeyi oldu Andres'nin istediği her şeyi verin ama herhangi bir şekilde kaçmaya çalışırsa kesin öldürün diye bir talimat geldi. Ondan sonraki süreç zor bir süreçti.
"ŞANS ESERİ KURTULDUM"
Benimle aynı dönemde başsavcı da kaçırıldı havaalanına çok uzak olmayan bir yerde tutsak tutuluyordum bu süreçte başsavcı için de o bölgede müthiş bir arama kurtarma operasyonu yapıldı. Dolayısıyla aslında işin bana gelmesi aslında bir şans oldu ben dışardan çok büyük bir sesler duydum o sabah duş aldım tabi o şartları da konuşmak lazım hiç bir şekilde mahremiyetin olmadığı bir ortam ve çıktım duşumu aldım üstümü giyinirken beni kaçıranlardan biri geldi elimi kelepçeledi. Ve ondan sonra da polisler geldi. Bunun akabinde çok ilginç birşey oldu. Benim kafama silah dayadı o anda gözünüzün önünde izlediğiniz birçok filmden sahne geliyor polis baskını anında giderler ve kaçırdıkları kişiyi öldürürler. Geride iz bırakmamak için ve ondan sonra kaçarlar. Böyle bir süreçte o tarz düşüncelerle benim gel gitler yaşadığım bir süreçti. Kafama bir silah dayandığını gördüm ve o dayanan silahın sahibi bana “Sen benim kurtuluş sigortamsın” dedi.
O Karışıklığın içinde aslında bir polis olaya dahil oldu beni kaçıranla şöyle bir diyalog oldu. "Sen beni bırakırsan bende sana Andre'yi veririm" dolayısıyla orda bir takas süreci oldu ama beni kaçıran kişinin söylediği polisin eline kelepçeleri tak ve bir saat ikiniz de kıpırdarsanız ölürsünüz ama tabi dışarda da bir karşılıklı çatışma olduğu için ne bir saati biz ilk fırsatı bulduğumuzda o polisle kendimizi o yakınlarda ki küçük bir kasabaya attık ve çok şanslıydık kasabanın belediyesi bize hemen sahip çıktı şans eseri biz hayatta kalmış olduk.
- Yani finalde Escobar bırakmadı, takasla mı bırakıldı?
PASTRANA: Takastı ama özgürlük üzerinden bir takas değildi. Takas süreci polisle kaçıranın arasında bir müzakereydi biz o boşluktan yaralanarak kaçıp polisle birlikte kurtarılmış olduk. Ben şanslıydım çünkü polis aslında beni değil başsavcı yı arıyordu takas edilenin ben olduğumu görünce herkes şok olmuştu benim orda olmam hiç bir şekilde beklenmiyordu.
- Sizin gibi cesur, dirayetli başkanı tanımaktan çok mutlu oldum şeref duydum.
PASTRANA: Teşekkür ederim
- Gözde Dizdar Hanımefendiye de katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz.
RÖPORTAJIN TAMAMI YAKINDA TURKTIME TV'DE
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...