İYİ Parti lideri Meral Akşener partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Akşener'in cümlelerinin satırbaşları şu şekilde:
Bildiğiniz üzere 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ydü. Ülkemizdeki birçok mesele gibi kadın ve kadına yönelik şiddet meselesi de ne yazıkki sadece böyle özel günlerde hatırlanıyor. Ancak maalesef Türkiye'de son 10 ayda 364 kadın öldürüldü. Her gün ülkemizin dört bir yanından, artık sokak ortalarına kadar taşan kadına yönelik şiddet görüntüleri geliyor. Çocuklarımız bile şiddetin, tacizin, tecavüzün mağduru olabiliyor.
"HER GÜN YENİ BİR KADIN CİNAYETİ HABERİ ALIYORUZ"
Boşanmalar çığ gibi artıyor. Aile yapımız sarsılıyor ve şiddetin bundaki payı da maalesef büyük. Çok değil, daha bu haftanın başında Ankara'da bir kadın, eşi tarafından vurularak öldürüldü. İstanbul'da bir başka kadın ise çocuklarının gözleri önünde katledildi. Adana'dan, Çankırı'dan, Kocaeli'nden, Muğla'dan, memleketin dört bir yanından her gün yeni bir kadın cinayeti haberi alıyoruz.
Ülkemizde kadınlar artık; "şiddet ne zaman kapımı çalacak" bekleyişiyle yaşıyor. Evde, işte, sokakta, her yerde. "Ya sıradaki ben olursam" tedirginliğiyle yaşıyor. Akşam saatlerinde tek başına kaldığı zaman can güvenliğinin korkusuyla yaşıyor.
Tüm bu acılar yaşanırken tablo bu derece vahimken sayın Erdoğan ise çıkıp; "İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin kadın hakları ve şiddetle mücadeleye en küçük bir olumsuz etkisi olmamıştır" diyerek açıklama yapıyor. Gerçekten inanılır gibi değil…
"ÇIK ONU DA AÇIKLA SAYIN ERDOĞAN"
Bu sorumsuz açıklama karşısında ben de buradan kendisine seslenmek istiyorum; Madem öyle, o zaman İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin kadınlar üzerinde nasıl olumlu bir etkisi oldu? Çık onu da açıkla sayın Erdoğan.
Her gün, yeni bir kadın, cinayete kurban giderken; AK Parti iktidarı olarak, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek; cinayetleri durdurabildiniz mi? 2022 yılında, 334 kadın, şiddet yüzünden, hayatını kaybederken; 2023’ün bitmesine, 1 ay kala, bu sayı 364’e çıktı! Üstelik; Daha kaç kadını, kaybedeceğimizi bilmiyoruz! Daha kaç kadının, şiddet altında yaşamaya çalıştığını bilmiyoruz! Daha kaç kadının, çaresizce ölümü beklediğini bilmiyoruz! Daha kaç kadının, baskı ve tehditlerle, mücadele ettiğini bilmiyoruz.
Kadın düşmanı bir azınlığı tatmin etmek için; Kadın haklarından taviz veren, kirli bir anlayışla; hiçbir şeyi değiştiremezsiniz! Ahlakı, kadın bedeni üzerinden tanımlayan; bu çürük zihniyete, yol verdiğiniz müddetçe; hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
İstanbul Sözleşmesi’ni, tüm gereklilikleriyle birlikte, hakkıyla uygulamaya almadığınız müddetçe; hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz hafta, Merkez Bankası, faiz oranını, yüzde 40 seviyesine çıkardı. Hatırlayın; bundan 2 buçuk yıl önce, dönemin Merkez Bankası Başkanı; faizleri yüzde 19’a çıkardığı için, görevden alınmıştı. Dün; yüzde 19 faiz, kabul edilemez bulunuyordu; Bugün; yüzde 40 faiz, adeta alkışlanıyor. Nereden nereye...
"MERKEZ BANKASI'NIN İŞİNE KARIŞMAYIN"
Biz ise, İYİ Parti olarak; Dün neredeysek, bugün de, aynı yerdeyiz. O günün şartlarında; iktidarı, defalarca uyarmıştık. “Merkez Bankası’nın işine karışmayın” demiştik. İktidarı akla ve bilime davet etmiştik. “'Faiz sebep enflasyon sonuçtur’ saçmalığından, vazgeçin” demiştik.
Memleketi kendi elleriyle soktukları krizden, çıkış yolunu da zor durumdaki milletimizin üzerine karabasan gibi çökmekte arıyor. Kendileri ettiler, kendileri diyeceğim ama maalesef yine milletimiz buluyor. "Ben ekonomistim" inadının cefasını yine milletimiz çekiyor.
Ülkemiz, bu akıl tutulması sürecinde, hem zaman, hem de para kaybetti. Ve işin acısı, kaybetmeye de devam ediyor. Ne zaman ki, tüm yetkileri, tek kişinin keyfine devreden, bu ucube sisteme geçtik; işte, o gün bugündür; Ekonomimiz, dikiş tutmuyor. Enflasyonda, rekordan rekora koşuyoruz. Pula dönen, Türk lirasının değeri, her gün biraz daha düşüyor. Gıdadan, temel ihtiyaçlara kadar, tüm ürünlerin fiyatı, her gün katlanıyor. Kiralar, 10 katına çıkarken; artık emekli maaşıyla kiralanabilecek, ev bile bulunmuyor.
Bunun lamı cimi yok. Hakikat, tüm çıplaklığıyla önümüzde duruyor. Eğer bugün, ülkemizde, geçim sıkıntısı varsa; bu, Ak Parti’nin eseridir. Eğer bugün, insanlarımız; en temel ihtiyaçlarını almak için, 40 kere düşünmek zorunda kalıyorsa; bu, AK Parti’nin eseridir.
Eğer bugün; kiracılar, ev sahipleriyle, davalık oluyorsa; her gün, bir adli vaka haberi alıyorsak; bu, AK Parti’nin eseridir.
Faizlerin, yüzde 40'a dayanmış; enflasyonun da, yüzde 60'ı aştığı bir ekonomide; işçiler yoksullaşıyor… memurlar yoksullaşıyor… emeklilerimiz, açlık sınırının altında, yaşamaya zorlanıyor…
-Ama bu vahim tabloda bile, ne hikmetse; ülkemizde hâlâ birileri, zenginleşmeye, aynen devam ediyor. İşte, 85 milyonun rızkını çalıp; lüks içinde yüzen, küçük bir azınlığa veren; ve hukukta cezası olmayan, bu soygunun adı; enflasyondur!
-Enflasyon oranında zam alınca; enflasyona karşı korunduğunu zannedersin; ama aslında yoksullaşırsın. Çünkü; Devlet her ay, vergi gelirini artırır.
-Zam üstüne zam yapanlar, her ay kârını artırır. Ama dönüp size derler ki; “Sen 6 ay boyunca artan fiyatlar altında ezil; sonra sana zam yapacağız.”
-Hatta; belli ki, bu zulüm bile, iktidara yetmemiş olacak; geçen hafta, yeni bir rezalete daha imza attılar. Çalışma Bakanı çıktı; ve asgari ücretin, artık yılda bir defa belirleneceğini söyledi. Üstelik bunu, “Çalışanlarımızı enflasyona, ezdirmemek için yapmalıyız.” dedi. Şu utanmazlığa bakar mısınız?
-Türk-İş verilerine göre, Kasım’da açlık sınırı 14 bin 25 liraya, bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti” ise aylık 18 bin 239 lira olmuş. Dört kişilik bir aile için 45 bin 686 liraya ulaşan yoksulluk sınırı, 11 bin 402 liralık asgari ücretin dört katını aşmış.
-Temmuz ayındaki asgari ücret bugün 4 ay sonra açlık sınırının %20 altına inmiş, asgari ücret ailenin yoksulluk sınırının 3,3 katı iken bugün 4 katını aşmış.
ASGARİ ÜCRET ELEŞTİRİSİ
-Asgari ücretli açlığa mahkum, ailesi de yoksulluğa mecbur hale getirilmiş. Böyle bir tablo karşısında çıkmışlar asgari ücreti yılda bir defa belirleyeceklerini söyleyebiliyorlar. İşte utanmazlık budur…
-Yüksek enflasyon dönemlerinde; ücret ve maaş ayarlamaları, ne kadar sık yapılırsa; çalışanlar ve emekliler, enflasyona karşı, o kadar korunmuş olur.
-Ama biz, tam olarak bu nedenle; “Böylesine yüksek bir enflasyonda; asgari ücreti, memur maaşlarını, emekli aylıklarını; yılda 2 defa, güncellemek yetmez; bu sayı, dörde çıkartılmalı.” derken; Sayın Bakan, bunun, bir de “asgari ücretliler için”, yılda bir defaya düşürüleceğini söylüyor. Böyle bir insafsızlık olabilir mi?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...