İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk'te Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek Özel programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.
Akşener’in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
(Yerel seçimler) 17 yıllık gitmez denen bir kanaatin yıkılmış olması, seçmenin 'biz istersek olabilir' şeklinde düşünmesinden dolayı umutluyum, memnunum. Bu gerilimli, çirkin dilin kullandığı durumdan memnun değilim.Bugün Sayın Erdoğan AB'de bir konuşma yapıyordu. Herkesi için adalet, özgürlük, hukuk istedi. İnşallah dönüşte Türkiye'de bunu hayata geçirir.
Bu seçimi kazanan İstanbulludur. Biz bu hükümetin kulağını çektik. Ceketimi assam seçilim şeklinde bir seçmen saygısızlığı vardı. 31 Mart'ta kulak çekildi, 23 Haziran'da kulağı kopardı İstanbullu.
Bugün Sayın Erdoğan AB'de bir konuşma yapıyordu. Herkes için adalet, özgürlük, hukuk istedi. İnşallah dönüşte Türkiye'de bunu hayata geçirir.
2023'te sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçilme şansı yok. 25 yıl aktif politika yapmış biri olarak bunu söylüyorum. Bizim sayın Erdoğan'a ve AK Parti'ye yönelik itirazlarımız sürüyor. Burada bir değişiklik yok.
Sayın Erdoğan'ın diline, Cumhur İttifakı'nın sanki mitoz bölünme gibi iki eşit hücre şeklinde olmasına, kötü dillerine, ekonomideki gidişata, patron şirketi gibi Türkiye'nin yönetilmesine, dış politikadaki değerli yalnızlığımıza, 4.5 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemizde bulunmasına, bunun olmasını sağlayan yanlış politikalara ve 1 yıl evvel 'kardeşim Esad', 1 yıl sonra 'katil Esed' olmasına itirazlarımız var.
(Parlamenter sisteme dönüş tartışması) Bu ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni taşıyamıyor. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek için bir konsensüs aranıyorsa orada oluruz. Zannediyorum ki CHP de orada yer alır.
Ben bir bilim insanı olarak kişisel anlamda parlamenter sistemin değiştirilmesinin karşısındaydım. Bugünkü hükümet sistemi hiçbir bilimsel, hiçbir uygulanmış yeri yok. Bir tek Güney Amerika ile Afrika ülkelerinde uygulanan değişik bir şey.
Dış politikanın, Dışişleri Bakanlığı'nın bütün hafızası yok edildi. Peki ne oldu? Monşer de yok şimdi, kayboldu gitti.
(Ekonomi) Türkiye yönünü kaybetti. Ekonomide, günlük hayatımızda güven ekonominin patronudur. Güveni sağlayan işte ve dışta demokrasi, hukukun üstünlüğü. 250 TL'ye doldurduğunuz market alışverişlerinde arabanızı bugün 300-350 TL'ye dolduruyorsunuz.
İstihdam yaratamazsanız, iç talebi yaratmaya çalışıp, kaynak bulamazsanız, üretimden uzaklaştırırsanız, canınız istediği her yere üniversite açıp, mezunlarının iş bulamadığı binlerce çocuğa 'iş bulmak zorunda değilim' derseniz, Türkiye yönetilmez.
(Dış ilişkiler) Putin'in şimdilik dost olduğunu biliyoruz, şimdilik. Almanya'nın, İsrail'in dost mu, düşman mı olduğunu bilmiyoruz. Fakat, İsrail'in limanlarından alışveriş devam ediyor. Liderlerin ahbaplığı elbette güzel bir şeydir ama sadece liderlerin ahbaplığı üzerinden ilişkiler yürümez.
(Millet İttifakı) Biz çok zor şartlar altında kurulduk. Kesinlikle kurdurulmacağı söylendi, kurulduk. Kılıçdaroğlu'nun kendisine gittim ve 15 milletvekili istedim. O da çok demokratik bir tutum sergiledi ve bunu kabul etti. Kendisine tekrar teşekkür ederim. O olay ile başlayan bir Millet İttifakı oldu.
(AKP-MHP ilişkileri) Türk milliyetçisi olduğunu ilan eden bir siyasi parti, Andımız'ın kaldırılmasına ilişkin araştırma önergesine çekimser oy verdi. Normalde tabanına rağmen yapamaz. Böyle bir et tırnak birikimi var AKP ve MHP arasında.
(30 Ağustos resepsiyonu) Ben 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonuna geçen yıl da katıldım. Geçen sene de tokalaştık. Geçen sene liderler oturmuştu, kendisi bizimle tokalaşıp gitti. O günle bugün ne değişti? İnsanların bu kadar heyecanlanması, Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamın kanıtıdır. Asıl biz tokalaşmasak haber olması gerekirdi. Ama Türkiye nezaketi unuttu. Bu bir devlet töreni, bu törene icabet ettik. Dolayısıyla biz kutuplaşmaya itiraz eden bir partiyiz. Bu tür yerlerde gizli alışverişler olmaz zaten. Ama bir yayın kurumunun gazetecileri başıma çöktü. İlginç bir resim vardı orada.
(Emeklilikte yaşa takılanlar) "Biz EYT'lilerin hakkını gündeme getiren bir partiyiz. Bununla ilgili bir siyasi düzenleme Meclis'e gelsin elbette destekleriz. İşsizliğe çare bulunacak bir kanun gelsin elbette destekleriz. Milletin ihtiyaçlarına cevap verecek her türlü kanunu, teklifi elbette destekleriz.
CHP ile HDP arasında herhangi bir ilişki var mıdır ben bilmiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ile bu konuda bir konuşmamız olmadı. Sayın Kılıçdaroğlu bize "HDP artı Saadet gitmek istiyoruz" der. Biz o zaman fikrimizi 'Hayır' olarak söyleriz. Çünkü HDP'nin PKK ile olan iletişimi bizim hoş karşılayabileceğimiz bir şey değildir.
(HDP'li belediyelere kayyım atanması) Biz kayyum atandığı dönemde 17.00'de toplandık, 22.00'de metin çıktı. Ve o metni yayınladık. Dolayısıyla aynı noktada duruyoruz.
(TRT'nin Osman Öcalan röportajı yayınlaması) HDP'nin iktidarla olan ilişkisinin sürdüğüne inanıyorum. Öcalan'la ilgili 23 Şubat'ta söylemiştim 'iktidar görüşüyor' diye. Sonra mektup geldi, insan geldi, mektuba pul olundu, okutuldu, o da yetmedi, kardeşi Osman Öcalan, iki muhabir gönderildi, mülakat yapıldı. Benim, sizin, vatandaşın vergileriyle oluşan o televizyona biz çıkamazken Osman Öcalan mülakat verip, Cumhur İttifakı'na oy istedi.
Sayın Süleyman Soylu, Temel Karamollaoğlu ile benim Kandil'le sözleşme imzaladığımızı iddia etti. İftira ötesi bir çirkinlik. Kandil bir terör yuvası, terör yuvasını yönetenlerle bir sözleşme imzalamışsam, burada sizinle oturabilir miyim? Türkiye'nin bir ciddiyet, saygı problemi var. Ben eski İçişleri Bakanıyım. Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi? En az 300-400 bin silahlı kişi size bağlı. Bunu nasıl söylersiniz? Adalet Bakanı ve savcılar ne iş yapar?
(Diyarbakır'da eylem yapan anneler) Diyarbakır'daki annelerin her yere gitmeye hakkı var. Ama Türkiye Cumhuriyeti bakanları o merdivenlerde boynunu eğip oturamaz. Orası HDP binası. İçişleri Bakanı orada çay kahve dağıtamaz, gereğini yapar. Ben anayım. Annelerin ciğeri yanıyor. Vay efendim oraya dikkat çekmek, HDP'yi rol icabı şeytanlaştırmak. Bu anneler rahat bırakılsa, bunların çocuklarıyla ilgili annelerin güvenlikleri sağlansa belki ilk defa vatandaşın PKK'ya karşı net bir sivil direnişi ortaya çıkardı.
Anneler elbette haklı. Söylediğim şey annelerin derdine çare olacak kişi İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, emniyet, savcılık. HDP il başkanlığının içindeki insanların çocuklarını dağa kaldırdığını iddia ediyor bu anneler. Adalet Bakanlığı ne yapar? Bu iddialar araştırılmaz mı? Siz HDP Diyarbakır İl Başkanlığı'nı PKK'nın elinde tutulan polis ve asker ailelerini oraya getirip onlara yalvartıyorsunuz, çocuklarınızın esir olduğunu onlara söylüyorsunuz. O anneler hepimizin üzerinden yakalarımızı tutma hakları var. Canı, ciğeri yanmış kadının ona laf söylemedim. (cumhuriyet)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...