Nuray Başaran'ın 'Cephede Yarım Gün' başlığıyla Avaztür'te yayınlanan yazısı şöyle:
Tarih 10 Şubat Cumartesi. Gece yarısı 23.00’te Ankaralı gazi ve şehit yakınları ile Ulus Kurucu Meclis önünden hareket ediyorduk. Gaziler ile Afrin’de sınıra yürüyecektik. Geniş güvenlik önlemleri alındı. Yolda hedef olmamak için güvenlik nedeniyle tüm gazilerimiz ve şehit yakınları bulundukları bölge ve illerden ayrı ayrı saatlerde hareket ettiler. Türkiye’nin dört bir yanından gelen 1500 gazi ve şehit yakını sınırın sıfır noktasında Hassa ‘da buluştuk. Amacımız Mehmetçiğe moral vermek ve ‘yanınızdayız ‘ demekti… Sabah saatlerinde sınırın sıfır noktası Hassa’daydık. Dualar okundu, konuşmalar yapıldı, bayraklar açıldı, kurbanlar kesildi…
Ama gazilerin (Ki Kıbrıs gazilerinin yanı sıra, gurubun çoğunluğu terör gazileriydi.) tek bir amaçları vardı:
Kaldıkları yerden PKK ve terörle mücadeleye devam etmekti…
Nitekim bu istek öğle saatlerinde bizi kimsenin alınmadığı cepheye götürdü. Koordinatlarının verilmesi güvenlik nedeniyle yasak olduğu için yazamayacağım ama sınırı bir gurup gazi ile geçip öğle saatlerinde cepheye ulaşmıştık bile…
Burası bu operasyonda ilk kez kullanılan yerli obüslerin atıldığı obüs mevzileriydi. Mevzii Komutanı Samsunlu İbrahim Kalaycı (Batarya Subayı) sınıra iki ay önce geldiklerini ve operasyonun 22. Gününde oldukça ilerleme kaydedildiğini söylüyor. İbrahim Kalaycı, takımı ile birlikte 24 saat durmaksızın karadan ilerleyen Mehmetçiğin önünü açıyor. Obüs mermileri ard arda durmadan patlarken, onlar cephede bir yandan da normal bir hayata devam etmeye çalışıyorlar. Adeta kara, ‘kazan’ şeklinde olan oldukça büyük çaydanlıkta bir yandan çay kaynıyor, bir yandan da kendilerine gelen haber ve talepleri ve istihbarat bilgileri değerlendiriliyor. Bu doğrultuda da strateji belirleniyor. Onlara soruyorum, şu anda en çok istediğiniz şey nedir diye? Tek bir cevap , tek bir cümle çıkıyor ortaya:
‘Bölgedeki terör unsurlarını temizlemek ve sınırlarımızı korumak ve muhafaza etmek. Bunun için her şeye hazırız.’
Mevziideki Mehmetçiklerin hepsi değişik illerden gelmiş. Türkiye’nin dört bir yanından başta Mevzii Komutanı İbrahim Kalaycı olmak üzere , onları memleketlerinde sadece anne baba ve kardeşleri değil sevdikleri de bekliyor. Kalaycı, ‘Dönünce nişanlanacağım’ diyor. Gözleri parlıyor ve ekliyor, ‘Ama önce vatan’ …diye.
Hepsinin gözlerine bakıyorum. Hayat dolu, kendilerine güven dolu, kararlı. Bu sohbetleri top sesleri arasında yapıyoruz. Başlangıçta ürperiyorum bu sesler ve gürültüden ama onlar için hayatlarının bir parçası bu sesler, bu mücadele, bu savaş… Cephede hayat bir o kadar devam ederken, ölmek o an onlara bir o kadar yakın. ‘Savaşın gerçeği bu olmalı’ diye düşünürken içlerinden biri (isim yazmak sıkıntı yaratacağı için yazamıyorum) kaya parçalarının yanında savaşa ve teröre inat açan dağ nergislerini toplayıp bana getiriyor… Ne yapacağımı bilemiyorum. O an sadece teşekkür edebiliyorum, gözlerimden akan iki damlayı tutamıyorum…
Biraz ilerde Nur Dağı var… O dağ, Mehmetçiğin bu büyük yüreği ile birkaç güne kadar aşılacak. Bu arada gün boyu bizi yalnız bırakmayan sınır sıfır noktasının yani Hassa’nın (Ki medya da bu belde sınırları içinden canlı yayınlarını yapıyor bölgede) Belediye Başkanı Abdurrahman Demirel adeta sivil bir komutan gibi her yerde… Yarın cephedeki diğer gözlemlerim, Abdurrahman Demirel ile olan sohbetimizi, cephede gördüğüm diğer izlenimleri ve mevzideki askerlere evdeki malzemelerini taşıyan sınırdaki Kürt Köylerinin sakinlerini, gazi ve şehit yakınlarının hikayelerini yazarak devam edeceğim.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...