Davranışsal ekonomi ve davranışsal finans, günümüzün gözde yaklaşımları arasında yer alıyor. Adından da anlaşılacağı gibi davranışsal ekonomi ve davranışsal finans, ekonomi ile psikolojiyi bir araya getirerek insan davranışlarını ele alıyor. Bu iki yeni girişim, psikolojiyi bu kadar öne çıkarmayan ve insan davranışlarını sanki birer matematik fonksiyonuymuş gibi ele alarak konuya yaklaşan neoklasik ekonomi teorisine meydan okuyan yaklaşımlar. Neoklasik teorinin en başta varsayımlarının gerçek dünyayı tam olarak yansıtmadığından hareketle ortaya çıkan arayışlar serisindeki son aşama.
Gazete Duvar'ın haberine göre;
Borsa başta olmak üzere tahvil, bono piyasası, türev ürünler piyasası vb gibi sermaye ve para piyasasının alt piyasalarının oluşturduğu finansal piyasalara baktığımızda ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. Bu ilginçlik bütün ekonomilerde karşımıza çıkıyor olsa da gelişme yolundaki ülkelerde çok daha fazla görülüyor.
Finansal piyasalarda gerek işlemleri yöneten gerekse bu piyasalara para yatıranlar, doğal olarak, yaptıkları işin ve yatırdıkları paraların peşine düşüyorlar. Bu peşine düşüş zamanla birçok başka konunun önüne geçiyor ve neredeyse yaşamın en önemli belirleyicisi haline geliyor. O arada ülkede birçok şey kötüye gitmiş, değerler kaybolmaya başlamış olsa da bunlar hep ikinci plana itiliyor.
İş insanı A’nın Batı standartlarına göre yetişmiş, hukuka saygılı, ülkesini seven, laiklikten yana bir kişi olduğunu düşünelim. A, mevcut hükümete oy vermiyor, hükümetin yaptıklarını beğenmiyor ve desteklemiyor olsun. A, bir yandan yaptığı ticaret ve sanayi işlerinden para kazanırken bir yandan da yatırım danışmanı B’yi dinleyerek parasını finansal piyasalara yatırmış bulunuyor. Yatırım danışmanlığı yapan B, A ile benzer görüşlere, yakın yetişme tarzına sahip bir konumda. B, A ve onun gibilerin paralarını yönetiyor, yönlendiriyor ve gelirini de bu işten kazanıyor olsun. Bu ortamda A ve B aşağı yukarı aynı durumun peşinde koşacaklar, A, yatırdığı para üzerinden para kazanmaya devam etmeyi isterken, B de, bu işlerden para kazanmaya devam edebilmek için, parasını yönettiği A ve benzeri durumdaki kişilerin daha çok kazanmasını isteyecektir. A ve B mevcut hükümetin yaptıklarından mutlu olmasalar bile bu hükümetin değişmemesini, beğenmeseler de mevcut siyasal ortamın devam etmesini isteyeceklerdir. Çünkü bu siyasal ortamın bozulması, hükümetin düşmesi, yeni hükümet arayışlarının ortaya çıkması gibi haller istikrarsızlık yaratacak ve finansal piyasalar borsadan kurlara, faizlerden diğer getirilere kadar kayıplarla karşılaşacaktır.
A ve B, büyük bir çelişki içindedirler. Bir yandan beğenmedikleri, desteklemedikleri, içinde bulunulan sosyal, kültürel ve hukuki ortamı bozduğundan şikâyet ettikleri hükümetin gitmesini istemekte, bir yandan da hükümetin gitmesinin yaratacağı boşluğun oluşturacağı para kayıplarıyla karşılaşmak istememektedirler.
Küresel sistem, son birkaç yılda geçmişle karşılaştırılamayacak kadar büyük ve sık şokları peş peşe yaşadı. Büyük olasılıkla benzer şokları yaşamaya önümüzdeki dönemde de devam edecek. Küresel krizin devam eden etkileri, Trump’ın seçilmesi, Rusya’ya ekonomik ambargo, Ortadoğu’da yaşanan savaş, Brexit, Kuzey Kore’nin füze denemeleri ve tehditleri, Avrupa’da seçimlerden net sonuçlar çıkmaması ve hükümet kurma sorunları, Trump ile ilgili soruşturma son birkaç yıla damga vuran küresel şoklardan akla gelen ilk örnekler. Bunlara ek olarak her ülke kendi içinde kimi büyük, kimi küçük şoklar yaşadı. Kısa sayılacak bir sürede yaşanan küresel ve yerel şoklar finansal piyasaları geçmişte ciddi dalgalanmalar içine sürükledi. Böyle sık yaşanan şoklarla siyasette, dış politikada, ekonomide, finansta ortaya çıkan bozulmalar, çökmeler, denge kayıpları A ve B’yi ciddi anlamda etkilemiş olsa da onlar bu etkileri hızla kenara koyup kazanç sağlamaya devam edecek yolları arayıp buldular.
Daha önce yaşanan ekonomik krizlerde para ve iş kayıpları yaşayan A ve B, bunları bir daha yaşamak istememekte, buna karşılık hükümetin yaklaşımlarını da kesinlikle desteklememektedirler. A ve B, piyasada dalgalanma olmaması ya da bu dalgalanmaların para kayıplarına neden olmaması için, inanmadıkları, beğenmedikleri hükümeti istemeyerek de olsa desteklemekte ve hatta zaman zaman o hükümetin partisine oy bile vermektedirler. Bir yandan bu sistemden para kazanmaya devam ederken bir yandan da kazandıkları paralarla bir mülk alıp ya da yabancı bir bankada mevduat yapıp, yabancı bir başka ülkeye yerleşerek çocuklarını orada daha iyi bir ortamda yetiştirmenin hayallerini kuracak çelişkiler yaşamaktadırlar.
Burada ortaya koymaya çalıştığım analize “piyasa aldırmazlığı” adını veriyorum.
NOTLAR:
Bu analiz sadece finansal piyasalar için değil bütün piyasalar için geçerlidir. Finansal piyasalar her gün gözümüzün önünde olduğu için onu örnek olarak aldım.
Metinde geçen A ve B birer örnektir ve bu örnekler bütün dünyada sayılamayacak kadar çok sayıdadır. A ve B’nin yaşadığı çelişkiler bütün dünyada görülse de gelişme yolundaki ekonomilerde çok daha yaygın ve etkilidir.
A ve B’nin sayısı bir ülke nüfusunda çok yer tutmayabilir. Ne var ki kararları piyasayı fazlasıyla etkilemektedir. Eğer olumsuz tavır alırlar ve sonuçta piyasa çökerse toplumdaki etkisi çok yüksek ve yaygın olabilir (kapanan işyerleri, işten çıkarılmalar, ücret düşüşleri vb.) Dolayısıyla etkileri toplumun geri kalanını da kaygılara itecek kadar önemlidir.
İyiden iyiye tüketim toplumu haline gelen ülkelerde, özellikle yaşanan küresel kriz sonrasında, kazançlar ve bu kazançların devam ettirilmesi çabası, insanların yaşamında genellikle birinci önem sırasına yükselmiş görünüyor.
Son birkaç yılda bu kadar büyük ve sık şoklar yaşanmasına karşın piyasaların tümüyle çökmemesinin temel nedenlerinden birisi; insanların kazançlarıyla düşünceleri arasında yaşadığı bu çelişkinin genellikle kazançlar lehine çözülmesidir. Bu şekilde çözüldüğü sürece piyasaların şoklardan etkilenerek çökmeye karşı çok daha esnek hale geldiğini görmek mümkün.
Piyasaların ve bu piyasalarda kazanç sağlamak veya aracılık etmek için bulunan insanların şoklara karşı esneklik kazanmış olmaları piyasaların çabuk kırılmasını önlemek açısından iyi bir gelişmedir. Buna karşılık bu esnekliğin işi aldırmazlığa vardıracak bir rahatlık sağlamış olması kötü bir gelişmedir. Çünkü aldırmazlık, yanlışı, eksiği düzeltmeyi engelleyen bir yaklaşım tarzıdır.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...