Türkiye, 6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldı. 7,7 büyüklüğündeki ilk deprem Pazarcık ilçesinde saat 04.17'de meydana geldi. 7,7'lik bu depremin ardından saat 13.24'te bir deprem daha meydana geldi.
Merkez üssü Elbistan ilçesi olan depremin büyüklüğü 7,6 olarak kaydedildi. Deprem; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay'da büyük yıkıma yol açtı.
Özellikle 1999 depremlerinden sonra Marmara Denizi’nin deprem potansiyelinin açıklığa kavuşturulması için yoğun faaliyetleri olan, ‘Türkiye’de Deprem-Az Gittik Uz Gittik’ kitabının yazarı, Bilim Akademisi üyesi ve yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür değerlendirmelerde bulundu. Görür, ülkenin en riskli deprem bölgelerini ve depreme hazırlıklı olmak için yapılması gerekenleri anlattı.
RİSK ALTINDAKİ İLLERİ SAYDI
Hürriyet’ten Hazan Aköz Işık’a konuşan Prof. Dr. Naci Görür şunları söyledi:
"Türkiye’de deprem konusunda en tehlikeli bölgelerden biri Marmara Bölgesi. Kuzey Anadolu fayının kuzey kolu, Marmara Denizi’nin kuzey kesiminden geçiyor. İstanbul ve Tekirdağ yerleşim alanları bu sebeple riskli bölgeler. Ayrıca Kuzey Anadolu fayının güney kolu çevresindeki Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Edremit de deprem beklediğimiz bölgeler. İzmir aynı şekilde riskli. Daha önce konuşsaydık ‘Kahramanmaraş’ derdim. Bunu bugün yaşıyoruz. Hakkâri bir diğer ilimiz... Erzincan ile Bingöl iline bağlı Karlıova ilçesi arasındaki Yedisu fayında da deprem öngörüyoruz. Adana Havzası ve Hatay’ın İskenderun ilçesindeki faylarda da stres artmış olabilir."
“6 Şubat deprem bölgesiyle ilgili bazı endişelerimiz de oldu çünkü Malatya’nın batısında Malatya fayı, kuzeyinde Ovacık fayı var. Depremden sonra bunlarda belirli ölçüde enerji yüklenmiş olabilir ama inşallah etkilenmezler çünkü o zaman bir felaket olur. Bu bölgelerde deprem olur mu veya ne zaman olur bilemeyiz tabii ki; bunun bir matematiği yok çünkü. Yaşadığımız depremler 10 ili çok ciddi şekilde etkiledi. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak depremi durduramayacağımıza göre, zararlarını azaltmak ve depreme dirençli kentler kurarak yaşamımızı sürdürmek zorundayız. Asıl özet bu."
“İSTANBUL’U DEPREME HAZIRLAMALIYIZ”
“Önce bu şehirde bir mikrobölgeleme olmalı ki daha önce yapılmış... Bu İstanbul’un jeolojik ve jeofizik özelliklerini belirlemek demek. Kentin yönetimini, gelişimini, mekân kullanımını bu mikrobölgelemenin esaslarına göre yapılandırmalıyız. Bu da bize ‘İstanbul’un şu bölgeleri kötü zeminlidir, buralarda yüksek bina yapmayın. Ya da bu bölgelerde sakın bina inşa etmeyin, yeşil alan olsun’ gibi durumları gösterecek. Sonra şehrin tehlike analizini yapmalıyız. Bunun büyük bir kısmını bizler yaptık: ‘Deprem oluşturacak tehlikeli faylar hangileridir, bunların boyu, derinliği, büyüklüğü nedir, kaç şiddetinde deprem üretir’ gibi araştırmalara biz tehlike analizi diyoruz.
Onu da bitirdikten sonra risk analizine geçeceğiz: ‘Bu deprem gerçekleştiğinde İstanbul bu tehlikeden nasıl etkilenir ve ne kadar zarar görür’ bunları araştıracağız. Risk analizini yaptığınız zaman kentin bileşenlerinin analizini yapıyorsunuz demektir. Bu bileşenler halktır, altyapıdır, yapı stokudur, çevredir ve ekonomidir. Deprem bu bileşenlere ne kadar zarar verir, bunu da ortaya koyacaksınız. Son olarak belirlediğiniz zararları minimize etmek için önlem almaya başlayacaksınız. İstanbul’u depreme hazırlamalıyız.”
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...