Dolmabahçe Ofisi'nde düzenlenen Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Toplantısı'nın kapanışında konuşan Soylu, bölgede saat 04.17'de gerçekleşen depremin ardından 04.20 veya 04.21'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı aradığını söyledi.
Soylu, depremin ilk önce Osmaniye, Kahramanmaraş veya Gaziantep civarlarında olabileceğini değerlendirdiklerini ancak Pazarcık depremi olduğu bilgisine ulaştıklarını ifade ederek, "Tekrar Sayın Cumhurbaşkanımızı 1-2 dakika sonra arayıp bilgilendirdik ve bütün arkadaşlarımızla, Başkan Yardımcımız, tüm bakanlarımızla birlikte AFAD merkezine hep beraber ulaştık." dedi.
Daha önce yapılan planlamalara ilişkin bilgi veren Soylu, Türkiye Afet Müdahale Planı'nın işleyen ve sürekli güncellenen bir plan olduğunu kaydetti.
Türkiye Afet Risk Azaltma Planı'nın da normalde 2025'te bitmesi gerektiğini aktaran Soylu, "Burada birçok hocamızla çalıştık. Türkiye Afet Risk Azaltma Planı konusunda da ilk önce başladığımız il Kahramanmaraş'tı. Kahramanmaraş'ta ODTÜ'lü hocalarla başlamıştık. 'Bunu hemen bitirmemiz lazım Türkiye'de.' dedik. 'Çünkü bütün illerin kendine ait böyle bir yol haritası ve risk azaltma haritası olması lazım.' dedik. 2022'nin ocak ayı itibarıyla da Türkiye Afet Risk Azaltma Planı bir vesileyle Türkiye'de tamamlandı ama bu biten bir plan değildir, bu canlı bir plandır. Sürekli devam etmesi gereken bir plandır." diye konuştu.
"AFAD'a geçen yıl 1100 kişi aldık"
Geçen yıl AFAD'a 1100 kişi aldıklarını kaydeden Soylu, bunun 800'ünü ilgili afet bölümlerinden mezun kişilerden aldıklarını, yine geçen yıl 112 Acil'e aldıkları 1500 kişiden 1250'sinin de sadece acil bölümlerinden mezun çocuklardan, gençlerden oluştuğunu ifade etti.
Soylu, devletin hem afet öncesi hem afet anı hem de afet sonrası elinden gelen bütün her şeyi ortaya koymaya hep birlikte çalıştığını vurgulayarak, "Yine bunun yanı sıra bütün bu süreçlerin içerisinde eksiklik olur mu? Elbette ki olabilir. Çünkü bu depremi tekrar tarif edeyim. Bunu deprem olarak tanımlamak belki eksik tanımlama anlamına gelir. Bu büyük bir afettir. Yani süreçte gördüğümüz tüm yönleriyle büyük bir afettir ama Türkiye'nin bunu toparlayabilme kabiliyeti ve kapasitesi vardır. Bu masa ve bu masanın arkasındaki bütün süreçler bir seferberlik oluşturduğu andan itibaren biz bunu toparlayabilme kabiliyetine sahibiz." diye konuştu.
Her depremin, her afetin kendine ait bir süreci de olduğunu vurgulayan Soylu, şunları söyledi:
"Bir yenilenme imkanı, bir yenilenme fırsatı ortaya koyar. Bu yenilenme imkanı ve yenilenme fırsatını Türkiye tam da bu kişi başına gelir seviyesinde, yani 10 bin dolarlık kişi başına gelir seviyesinde geleceği çok daha iyi planlayarak yapacaktır. Herkese ihtiyacın olduğu bir dönemdir. Hiç kimsenin masasını veya sandalyesini bir tarafa çekebileceği ve izleyebileceği bir dönem değildir. Bu bizim gelecek neslimize ve bu ülkeye belki de en büyük sorumluluklarımızdan birisidir. Tarihi eserlerimizi yitirdik. Şehirlerimiz, acaba demografi değişecek mi diye endişe içerisinde. Geleceğimize böyle bir mirası hep beraber bırakmamalıyız. Çalışmalıyız, mücadele etmeliyiz ve bu masanın etrafındaki ve arkasındaki bütün birikimi Türkiye'nin geleceğine de yansıtmalıyız."
"Bu 25-26 günde Türkiye kendi gücünü gösterdi"
Türkiye'nin bu 25-26 günde kendi gücünü gösterdiğini dile getiren Soylu, "Uluslararası alandan elde edebileceği bütün kabiliyetleri ve birikimleri, aynı zamanda destekleri aldı ve bundan erinmedi. Saat 05.30'da uluslararası yardıma çıktık. Yani çıkalım mı, çıkmayalım mı diye bir değerlendirme içerisinde olmadık. Uluslararası yardımın en kısa zamanda Türkiye'ye gelmesini bir vesileyle sağlayabildik ve bunu da gerçekleştirebildik." ifadelerini kullandı.
Soylu, arama kurtarma sürecine son dönemlerde çok asıldıklarını ve bu konuda çok çalıştıklarını kaydederek, "Türkiye'de jandarma arama kurtarma diye bir şey yoktu ama profesyonel bir jandarma arama kurtarma oluştu. Türkiye'de polis arama kurtarma timi yoktu. Polis arama kurtarma timleri oldu. Binlerce arama kurtarmacı yetiştirdik. Onlarca sivil toplum kuruluşunu akredite ettik. Sadece arama kurtarmada değil aynı zamanda beslenmede, aynı zamanda depo yönetimi dahil olmak üzere birçok çalışmayı Türkiye, 1999'dan sonraki süreçte, Van depremindeki tecrübesiyle, Simav depremindeki tecrübesiyle bugüne kadar getirdi." diye konuştu.
"Depremin hepimizin üzerinde bir hüznü ama aynı zamanda bir sorumluluğu da var"
İçişleri Bakanı Soylu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Depremin hepimizin üzerinde bir hüznü ama aynı zamanda bir sorumluluğu da var. Oradaki yaşayan insanların o şehirlere tekrar dönüp, tekrar hayatı canlı bir şekilde devam etmelerine yönelik bir sorumluluğumuz da var. Yıkılan tarihi eserlerimiz, yıkılan sanayi sitelerimiz, hayatını kaybeden insanlarımız, hatıralarımız her birini tekrar canlandırmak durumundayız. Bu müktesebat bizim ülkemizde, milletimizde ve devletimizde var. İnanıyorum ki 1999'da Türkiye bir yolculuk yaptı ve bir noktaya kadar getirdi. Bugün yeni bir seferberlikle Türkiye bambaşka bir yolculuğu, gelecek nesillere daha dirençli şehirler, afete karşı dirençli toplum oluşturabilecek bir anlayışı hep birlikte sergileyecektir. Birbirimize itimat edelim. Birbirimize güvenelim ve el birliğiyle bu işin içerisinden milletimize, gelecek nesillerimize güçlü bir gelecek oluşturabilme imkanına hep birlikte sahip olalım. Bu toplantı bile bizatihi, bu fikirler bile bizatihi bugüne kadar yaşananların ve bugünden sonra yaşanacakların aslında bir güzergahını ortaya koymuştur."
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...