Yayın Kurulu ve danışman kadrosunda Yavuz Donat, Mehmet Acet, Hande Fırat, Prof. Dr. Zakir Avşar, Güngör Yavuzaslan, ve sanatçı Turgay Başyayla gibi önemli isimlerinde yer aldığı derginin imtiyaz sahipliğini Uluslararası Radyocular Birliği (IRU) Genel Başkanı Yusuf Erbaş yapıyor.
Erbaş yaptığı açıklamada, 'Pozitif Dergicilik' mottosuyla yola çıktık. Uluslararası ilk alfabetik dergi özelliği ile farklı bir misyon üstlendik. Esrarengiz kutunun gizemli sesleri radyocular, şimdi de kalemleri ellerine aldı. Seslerin kağıt üzerindeki dansı FM Dergisi; radyocular, gazeteciler, televizyoncular ile birlikte bir çok sektörü ve STK üyesini buluşturan tek dergi.
FM rengarenk içeriği ve 'Dünyanın ilk alfabetik dergisi' olma özelliği ile dergicilik sektörüne yepyeni bir vizyon getirmenin haklı gururunu yaşamakta! Özellikle Türk Dünyası ve Arap Dünyasını da içine alan 17 ülkeye gönderilecek FM Dergisi ile uluslararası bir sinerji oluşturma hedefindeyiz. Özel ve araştırma haber dosyalarımızla ses getireceğiz şeklinde konuştu.
İşte Talat Atilla'nın o yazısı:
ZWEIG’TAN SOYADI OLMAYAN KADINA: AJDA
Çoğu zaman önce yapıp, sonra düşünen! “Hiç yanlış yaptınız mı?” sorularına, şrakkk diye “Arada sırada doğrular yaptım!” yanıtını veren bu satırların yazarı... Uluslararası Radyocular Birliği (IRU) Genel Başkanı Yusuf Erbaş’ın “Dünya'nın 17 ülkesine ulaşacak FM Dergisi'nin genel yayın yönetmeni ve yazarı olur musun? “ teklifine “Evet!” dedi.
ZWEIG'İN KEMİKLERİ VE AJDA…
Avusturyalı yazar Stefan Zweig’in, Josep Fouche için “Sadakatsizliğinden hiç utanç duymaz. Değil insana, Tanrıya karşı bile kendisini sorumlu hissetmemiştir. “ sözlerine birebir uyan siyasetçi/yazar/sanatçıları yazarak başımı yine giyotine mi uzatsam… Yoksa, Napolyon’un “kusursuz dönek” tarifine uyan elitist şöhretlerin uykusunu mu kaçırsam… Sanırım şimdilik en iyisi serin sularda yüzmek !
YARIM KALAN HAYATI GÖZLERİNE ASILI KALAN KADIN!
Madem ‘FM’ Uluslararası ve sanat içerikli bir dergi. Tek kişi sayfanın tamamını hak ediyor! Ajda… Diğer adıyla Ajda Pekkan! Vaktiyle ekranda ‘Kimler geldi, kimler geçti!” şarkısını söylerken, rahmetli babamın “Haberleri dinleyelim artık!” dediğinde, ablamın “Ama baba o Ajda!” dediği kadın… Soyadına ihtiyacı olmadan tanınan tek büyük şöhret… Daha güzeli yok mu? Belki… Daha iyi ses yok mu? Belki… Ama başka… Bambaşka bir süper star o… Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi'nden… Olympia’ya uzanan ayak izleri halen yerli yerinde duruyor… Hiç kimse üzerine basamadı! Tüm yaşanmışlıklarına rağmen, Ajda'nın gözbebeklerine yapışıp kalan ‘yarım kalmış hayatını’ kalp gözü olanlar gördü ama tutamadı! Ajda nedense bende yaptığı/yap(a)madığı çok şeye pişman olan küçük bir kız çocuğu hissini verdi hep! Savunmasız… Boşlukta… Ama o boşlukta bile Edirne’den Kars’a… Venüs’den Mars’a salıncak kuracak kadar da mahir bir kızdı Ajda…
SAHİBİNDEN, HİÇ KULLANILMAMIŞ KALP!
Belki de bu yüzden dominant görünümlü pamuk prensesimizi kimseyle paylaşmayı sevmedik! Ajda’nın kirpiklerinin sayısını dahi bilen kül yutmaz mahalle; Enrico Macias'ı “Elin gavuru! “ diye kıskanırken... Hakan Altun'a 'Kıdemin yetmez! " diye avaz avaz bağırdı! Ne elin küffarına, ne de bizim kıdemsize verecek kızımız yoktu! Bir çırpıda, çırpınarak gittiler! Yine hiç kullanılmamış gibi duran kalbi ile başbaşa bıraktık onu… Velhasıl vaziyet o dur ki; Ajda… Ajda Pekkan… Gömelim gel seni sanat tarihine desek, sığmazsın!..
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...