Tarımda potansiyelin tam olarak kullanılmasına; parçalanmış arazi yapısı, sulama altyapısının tamamlanamaması, ekonomik örgütlenmenin etkin olarak sağlanamaması gibi yapısal sorunlar engel olurken, bunun dışında girdi maliyetlerinin yüksekliği, yeterli finansman sağlama konusunda karşılaşılan güçlükler de sorunları artırıyor.
Türkiye'nin tarım dosyası
Türk tarımının ekonomi içindeki yeri hizmetler ve sanayi sektörlerindeki hızlı gelişmeye bağlı olarak göreceli olarak düşüş gösterse de, sektör ekonomi içinde hala yüzde 6,1’lik bir paya sahip bulunuyor.
Tarım potansiyeli güçlü olan Türkiye’de çiftçi, ülkenin temel direği olarak, 81 milyonluk ülke nüfusunu, 5 milyonu aşkın mülteci, sığınmacı ve yabancıyı, 40 milyona yakın turisti beslerken, 6 milyona yakın kişiye istihdam sağlıyor. Ayrıca, 17 milyar dolarlık gıda ve tarım ihracatı yapılmasına imkan tanıyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) derlediği verilere göre, tarım sektörü, 2017 yılı verileriyle, milli hasılaya 51,7 milyar dolarlık katma değer ekleyerek, üretici fiyatlarıyla, 88 milyar dolarlık üretim yaptı.
2017 yılında yüzde 4,7 büyüme gerçekleştirerek, cari fiyatlarla 186,7 milyar liraya ulaşan tarım sektöründe, geçen yıl tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 4,2, meyvelerde yüzde 9,7, sebzelerde yüzde 1,8 oranında üretim artışı görüldü. Toplam bitkisel üretim yüzde 6,3 arttı. Üretim miktarı tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 68,1, sebzelerde 30,8, meyvelerde 20,8 milyon tona yükseldi.
Kırmızı et üretimi, 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4 azalarak 1 milyon 126 bin tona geriledi. Yumurta üretimi yüzde 6,5 artarak 19,3 milyar adede, tavuk eti üretimi yüzde 13,7 artarak 2,1 milyon tona yükseldi.
Tarım sektörünün istihdamdaki payı ise 2017 yılında yüzde 19,4 oldu. Sektörde bu yılda 5 milyon 464 bin kişi çalışırken, bunun yüzde 45,2’sini kadınlar oluşturdu.
Tarım ve gıda sektörünün ihracatı, 2017 yılında yüzde 4,1 artışla 16,3 milyar dolardan, 16,9 milyar dolara, ithalatı ise yüzde 14,8 artışla 11 milyar dolardan 12,7 milyar dolara çıktı. Gıda ve tarımda 2017 yılında, 4,2 milyar dolar dış ticaret fazlası verildi.
Türk tarımının dünya pazarındaki yeri
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun rakamlarına göre, dünya nüfusunun yüzde 1,1’ini meydana getiren Türkiye, küresel tarım ve gıda ihracatından yüzde 1,2, ithalatından yüzde 0,9 pay almakta. Türkiye, gıda ve tarım ihracatında 23’ncü sırada bulunurken, ihracatta potansiyelinin altında kalıyor.
Türkiye, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Rusya’nın yer aldığı 700-800 milyon nüfusun yaşadığı bu bölgede, tarımsal potansiyeli en yüksek ülkelerden biri ve rahatlıkla, içinde bulunduğu bölgenin gıda ambarı olabilecek boyutlarda üretime ulaşabilme imkanlarına sahip. Hem ürün çeşitliliği hem üretim kapasitesi olarak bunu başarabilecek ender ülkelerden biri olan Türkiye’nin, bu potansiyelini tam olarak kullanabilmesi için başta yapısal olmak üzere çözmesi gereken çeşitli sorunları bulunuyor.
Sorunlar ve çözüm önerileri
Türk tarımında potansiyelin tam olarak kullanılmasına; parçalanmış arazi yapısı, sulama altyapısının tamamlanamaması, ekonomik örgütlenmenin etkin olarak sağlanamaması gibi yapısal sorunlar engel olurken, bunun dışında girdi maliyetlerinin yüksekliği, yeterli finansman sağlama konusunda karşılaşılan güçlükler de sorunları artırıyor.
TZOB’a göre, Türk tarımının söz konusu sorunlarının giderilmesi yönündeki önerilerin başında toplulaştırma çalışmalarının hızlandırılması geliyor. Birlik, toplulaştırılmış alanın 5,6 milyon hektardan 14 milyon hektara çıkarılması gerektiğini belirtirken, diğer çözüm önerileri şöyle sıralanıyor:
-Halen 6,35 milyon hektar olan sulanabilir alanın 8,5 milyon hektara ulaştırılması ve suda yüzde 60’lara varan oranlarda tasarruf sağlayan basınçlı sulama sistemlerine geçilmesi bir zorunluluktur.
-Kooperatif ve üretici birliklerinin idari ve mali yönden güçlendirilmesi, fonksiyonel bir yapıya kavuşturulması, profesyonelce yönetilmesi, bu örgütlerin piyasayı düzenleyici bir şekilde hareket etmelerinin sağlanması, ürün depolamasına, pazarlamasına girmeleri ve üyelerine ucuz girdi temin etmeleri gerekmektedir.
-Gübre, mazot, elektrik, ilaç, tohum gibi girdilerde maliyetlerin düşürülmeli, rakiplerle mücadele edebilecek bir girdi fiyat politikası izlenmelidir.
-Desteklerden alınan yüzde 4 stopaj kaldırılmalı, tarımsal üretim yapılan bütün alanlar çiftçi kayıt sistemine dahil edilebilmeli ve desteklerden yararlanmaları sağlanmalıdır.
-Tarım arazileri ve meraların amaç dışı kullanımının, toprak ve su kirliliğinin önlenmesi, gittikçe azalan tarım alanı varlığımızın korunması için elzemdir.
-Kırsaldan göçün, kırsal nüfusun yaşlanmasının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınmalı, genç çiftçilerin tarıma kalması için çaba sarf edilmelidir.
-Çiftçi, finansman açısından rahatlatılmalıdır.
Anadolu’nun bitki zenginliği
Öte yandan, dünyanın en eski tarım merkezleri arasında bulunan Anadolu ve Trakya toprakları, tarımsal çeşitlilikte kıtalarla karşılaştırılabilecek kadar zengin sayılıyor..
55 üründe dünyada ilk 10 sırada yer alan Türkiye, fındık, kayısı, incir, kiraz, ayva ve haşhaş üretiminde birinci, karpuz, kavun, pırasa, bal ve fiğ üretiminde ikinci, mercimek, elma, salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye, kestane, Antep fıstığı, çilek ve koyun sütü üretiminde üçüncü sırada bulunuyor.
Endemik bitki türü Türkiye’de 3 bin 500’ü aşarken ve her gün bunlara yenileri eklenirken, kıta Avrupası’nda toplam endemik bitki türü sayısı 2 bin 500’de kalmakta. Buğday, arpa, mercimek, nohut, soğan, sarımsak, havuç, zeytin, üzüm, incir, fındık, Antep fıstığı, ceviz, badem, elma, armut, ayva, nar, erik, kiraz ve vişnenin anavatanının Anadolu olarak biliniyor. Bunların dışında, çavdar, yulaf, bakla, bezelye, kestane, kuşburnu, kekik, ahududu, alıç, ahlat, karadut, keçiboynuzu, böğürtlen, kızılcık, muşmula, menengiç, üvez, anason, Bektaşi üzümü, çam fıstığı, kara yemiş, koca yemiş gibi önemli tarım ürünlerinin kaynağı da Anadolu olarak tespit edilmiş bulunuyor.
Topraksız tarım
Bu arada, dünyada hızla yaygınlaşan topraksız tarım alanında da Türkiye iklim koşulları, mevcut pazarlara yakınlık gibi önemli avantajlara sahip bulunuyor.
Türkiye’de 1995 yılında Antalya’da başlayan topraksız tarımda üretim alanları hızla artış gösteriyor. Bu konuda son verilere ulaşılamasa da üretim alanlarının 9-10 bin dekarlara yaklaştığı tahmin ediliyor. Bu alanların yaklaşık yüzde 43’ü Akdeniz, yüzde 55’i Ege, yüzde 2’si Marmara bölgesinde bulunuyor.
(euronews)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...