“Ekonomik kriz Türkiye’yi çok zayıflatacağından, Türkiye siyasi olarak büyük güçlere boyun eğmek zorunda kalacaktır.
2009 yılına girmemize bir gün kala, medya üzerinden öyle bir kamuoyu yaratılıyor ki; maalesef akıllara ziyan. Medyaya göre; “2008 dehşet kötü bir yıldı, bu yıl geçecek, yeni yıla gireceğiz ve 2009 yılının ortasından itibaren her şey eskiye dönecek ve dünya rahata kavuşacak, Türkiye ise “cennet” olacak.” Bir kere bu senaryo, tam anlamıyla bir hayal. Yani, “olmayan bir şeyi olacakmış gibi düşünmek ve sonrada buna olmuş gibi inanmak”. İngilizlerin tabiriyle “wishful thinking”.
2009 yılı, 2008’den daha beter ve daha kötü bir yıl olacak.
2009 yılı, 2008’den maalesef daha beter ve daha kötü bir yıl olacak. Eğer insanlar, 2009’da yaşanacakların daha kötü olacağı öngörülerini ciddiye almazlarsa, bu krizi daha da ağır yaşayacaklar. En azından kendileri için kriz daha ağır geçecektir. 2009 yılının daha iyi olacağı şeklindeki hayal dünyası, Türkiye’de böyle; ama dünyada böyle değil. Dünya 2009 da olacaklara son derece gerçekçi yaklaşıyor. Örneğin Amerikan kamuoyu, Amerika’daki sokaktaki halk; 2009’un daha da kötü geçeceğini düşündüğü için son derece açık biçimde bireysel her türlü önlemini alma yolunda adım atıyor. Bu adımların en başında da “tüketmemeye”, tasarruflarını elde tutmaya özellikçe çaba harcıyorlar. Özetle, varlıklarını korumaya, devam ettirmeye çalışıyorlar. Koskoca Amerika’da bile kazaklar yamanıyor, pantolonların yırtıkları dikiliyor, yeni hiç bir şey alınmıyor. Üç yılda bir değiştirdikleri yeni arabalara bakmıyorlar bile.Türkiye’de ise medyayı elinde tutanlar büyük sermayenin taşeronları olduğu için, büyük sermaye de, Türkiye’de tüketimin artması, kendi sahibi oldukları ekonomilerinin canlanması için sanal bir iyilik dünyası yaratıyor. Halkı pembe gözlüklerle umutlandırarak amaçları doğrultusunda yönlendiriyorlar. Büyük sermaye, televizyon ve gazeteler aracılığıyla, insanların beyinlere fiyat düşürdük, bir daha bulamazsınız, tam alış-veriş zamanı diye “tüketim” pompalayarak, halkı; geleceğe ilişkin hayal yüklü umutlarla uyutmaya çalışıyorlar; sadece kendilerini düşünüyorlar. Düşünmüyorlar ki, tükettirerek geleceklerini mahvettirecekleri bu halk ilerde onlara yine lazım olacak.
Dünya borsalarının dibe vuruşu, 2009 yılı sonuna kadar devam edecek.
2009’da öncelikle ekonomik olarak neler olacağına kısaca bir değerlendirdikten sonra, bunun siyasi yansımalarını ele alayım. Tabiî ki böyle kapsamlı bir konunun çok uzun olarak değerlendirilmesi gerekir ama yer darlığı ve böyle kısa bir röportajda ancak başlıklarını zikrederek geçebileceğim.
Benim analizlerim ve bu analizlerden çıkardığım öngörülerim şu anda Türkiye’yi kaplayan genel iktisadi anlayışlarla taban tabana çelişmekte. Beklenenin aksine, bana göre; dünya borsalarının dibe vuruşu, 2009 yılının sonuna kadar devam edecek.
2009’a 8600-8800’ler seviyesinde seyrederek giren Amerikan ve Japon borsalarının 2009 sonuna doğru 7000’lerin altına ineceğinden, hatta 6500’lere kadar düşebileceği ortada. B. Obama’ nın dediği gibi; bu “krizin dibine en erken 1-1.5 yıl sonra inilecek” gibi. Adeta dipsiz bir kuyuya düşen taş gibi bu iniş devam edecek.
Amerikalılar, Japonya’nın 1980 sonları -1990’larda yaptığı ve başarılı olamadığı para politikalarını aynen uyguladılar. Faizleri neredeyse sıfıra düşürdüler. Görülüyor ki, bu da yetmedi. Sanıyorum bundan sonra Beyaz Saray ve ABD, bazı şirketlerin tahvillerinin devlet tarafından rehine edilerek üretim sektörüne dolaylı yardım etme planları bile yapıyor. Bütün bunları geçmişte Japonya fazlasıyla yapmıştı. Buna rağmen Japon krizi 10 yıl sürdü ve Japonya bir anlamda bu krizden hala çıkamadı. 1980’li yıllarda dünyadaki 10 büyük bankanın, dördü Japon bankasıydı. Şu anda büyük bankalar arasına giren Japon bankası yok. Bunun da altını çizmek gerekiyor.
Amerika Ekonomisi % 35’in daha üzerinde daralacak.
1929 Krizi’nde dünya ticareti, yani ülkeler arasındaki ticaret tam % 65 küçüldü. Amerikan Gayri Safi Milli Hasılası ise 1929-1933 arasında % 35 civarında küçüldü. Benim yaptığım bütün tespitler bu küçülmelerin daha da büyük oranda olacağını gösteriyor. Dünya ekonomisi belki % 65 daralmayacak; 1929 da küreselleşme zayıftı, ülke ekonomileri kapalı ekonomiydi. Yaptığım hesaplamalara göre; Amerika ekonomisinin gelecek 5 yılda % 35’in çok daha üzerinde daralacağını görüyorum.
Dünya piyasaları toparlanmadan, Türkiye’nin toparlanması kesinlikle mümkün değil.
Bugün için en kritik şey, 1929 ölçeğinin çok ötesinde bütün dünya piyasalarının Amerika’ya ve dolara tam anlamıyla indeksli hale gelmiş olmasıdır. Bu krizde dünyanın ABD ve Çin dışında kreditörü yok. Çin de -henüz ABD ile karşı karşıya gelmeye henüz kendisini hazır hissetmediği için- kendi parası Yuan yerine Doları destekliyor. Yani Çin, ABD’yi desteklediği için, Dünyanın yeni bir para birimine geçebilmesi de imkansız. Kesin olan bir şey var: Amerikan piyasaları toparlanmadan Avrupa; Avrupa toparlanmadan da Türkiye’nin toparlanması kesinlikle mümkün değildir. Bunları Türkiye’de dövizin seyri, iç-dış borç stokunun geleceği için söylüyorum. Özellikle borsada oynayanlar için şunun altını çizeyim: IMKB, 2009 sonunda 20 binlerin çok altını, hatta 15 binleri bile görebilir. Ayrıca şunu da ekleyeyim; Amerika’daki finans krizinin Amerikan ekonomisini vurmaya başlaması, kısaca ekonomik kriz daha yeni başladı. Bugüne kadar yaşanan Finans krizi idi.
ABD ve Küresel Krizin Türkiye’ye yansıması henüz olmadı bile. Bu kriz, bir iki ay içinde mutlaka bize yansıyacak. ABD finans krizi başladığında büyük varlık yitiren Avrupa finans dünyası -yani mortgage ve hedge fonlarda büyük para kaybeden Avrupa- bugünden sonra gelişecek olan deflasyon ve üretim çöküşü nedeniyle –yani Amerika’da ekonomik kriz derinleştikçe- Avrupa ekonomisi bundan çok ağır yaralar alacak. Kriz öncesi Avrupa’nın toplam ihracatının % 60’ı Amerika’ya yapılıyordu. Amerikan Ekonomisi, Avrupa mallarını alamadığı zaman % 60’lık bir ihracat küçülmesi yanı sıra, -yarı yarıya küçüldüğünü varsaysak, yani % 30 küçülse- ayrıca Avrupa Birliği’nin kendi yapısal ekonomik sorunlarını da işin içine kattığımızda, Avrupa ekonomilerinde önümüzdeki 5 yıl boyunca çok ciddi bir krizin içinde olacağında hiç kuşkum yok.
Bu krizi önlemek için çok geç kalmış olsa da Türkiye’nin IMF’ye başvurduğunu hepimiz biliyoruz. Bana göre temelde IMF ile hükümet arka planda çoktan anlaştı bile. Sorun detaylarda sanırım. Hükümet temel ihtiyaç malzemelerinin KDV’sinin % 1 - % 8 gibi olanlarının, IMF’nin dayatması üzerine % 18’e çıkarılmasını kabul etti sanırım. IMF tarafı anlaşmayı ancak bu şartla kabul edeceğini söylüyor. Tabii ki, seçime giren bir hükümetin seçim öncesi temel ihtiyaç maddelerinin KDV’sini % 18’e çıkarmak için “evet” demesi; İktidar için açıkça seçim kaybı demektir. Muhtemelen, taraflar perdenin arkasında anlaşıp, seçimden sonra KDV’yi % 18 yapmak üzere bir mutabakata vardılar.
Türk Hükümeti, sadece seçimlere kadar gitmeyi hedef almış durumda.
Şimdi gelinen bu noktada Türk Hükümeti’nin sadece seçimleri hedef aldığını, bu seçimleri aştıktan sonra, “seçimden sonrası tufan” mantığıyla hareket ettiğinden ben hiç kuşku duymuyorum. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Türkiye bütçesinin en önemli kalemleri geçen hafta bütçe Meclis’den geçerken, tamamen IMF’nin isteğiyle aniden yatırıma kapatıldı. 14 milyar YTL’ye yakın bütçede IMF kesinti yaptı.
Aralık ayında genel ihracatta gerileme % 28,4 oldu.
Daha kriz gelmeye başlamadan Aralık ayında genel ihracatta gerileme % 28,4 oldu. Sanayi % 32,3; Tekstil % 32,1; Deri mamulleri % 20,9; Konfeksiyon % 31; Kimya sanayi % 47; Madencilik % 28,1; Otomotiv ihracatındaki gerileme ise % 49,5 oldu.
Ayrıca şu garabete bakın ki; Hükümet ne yaptığının bile gerçekten farkında değil; Türkiye’de bu krizde en ağır biçimde otomotiv sektörü çökerken, en büyük istihdam kollarından birisinde büyük işsizlik dalgaları olacakken, otomotive bağlı satış düşmesi sonucu devletin en önemli vergi kaybı da bu alanda olurken, satışları daha da düşürecek olan otomotiv ve motorlu taşıtların vergilerine Hükümetin % 12 zam yapmış olmasını anlamaya gerçekten akıl yetmiyor.
Hükümet 2009’da büyük bir gelir sıkıntısı içine düşecek.
Bunun dışında KDV ve gelir vergilerinin, son aylarda her ay yaklaşık % 5 düşmesi, hatta toplam olarak baktığımızda son 6 ayda, KDV tahsilatının toplam tahsilat içindeki oranının % 3’lere inmiş olması, en önemli vergi kalemi olan ithalatın da düşmesi, hükümet açısından 2009 da büyük bir gelir sıkıntısını da şimdiden net bir biçimde göstermektedir. Toplam vergi gelirleri geçen yıl (2007) Kasım ayına göre bu yılın (2008) Kasım ayına göre; Gelir vergisi % 6,45; Motorlu Taşıtlar vergisi % 21,22;
Dahilde Alınan KDV % 21,06; Özel Tüketim vergisi % 8,86; Özel İletişim vergisi % 3,37; Gümrük vergileri % 7,92; İthalat KDV’si % 15,76; Harçlar % 6,68 oranında düşmüştür.
Yerel Seçimin sonuçları, muhalefet partilerinde büyük bir depresyon ve çöküntü yaratacaktır.
Böyle bir durum AKP’den çok, yerel seçimin hemen ertesinde Cumhuriyet Halk Partisi de başta olmak üzere muhalefet partilerinde büyük bir depresyon ve çöküntü yaratacaktır. AKP için de bu ekonomiyi -Hükümetin son derece acz içinde olması nedeniyle- 2009 içinde yönetemeyeceğinden önümüzdeki 2009’un sonuna kadar taşıyamayacağını ve 2009 sonunda veya en geç 2010 başında Türkiye’nin bir genel seçime gitmek zorunda kalacağını, çok iddialı olarak söyleyebilirim.
Dünyadaki sorunlar, Türkiye’ye katlanarak çok daha ciddi olarak yansıyacak.
2009 da Dünya’da neler olacak? Dünyadaki sorunlar Türkiye’ye tahmin edilenden çok daha ciddi olarak yansıyacak. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu krizi aşabilmesinin en önemli ve tek yolu -küresel sermayenin en önemli yönetim noktası olan- Amerikan Devleti’nin ve Amerikan Toplumu’nun üretim yapması, yani üretimi artırmasıdır. Ancak reel sektörün bu konuda üretim yapması bu ortamda mümkün değildir. Halkın yani tüketicilerin parası kalmamıştır. Para, bir kısım zenginin elinde toplanmıştır. Ayrıca halka ait menkul ve gayri-menkul değerler de -özellikle de halkın ev ve iş yeri gibi emlaklarında- büyük değer yok olmaları meydana gelmiş, varlıklar kaybolmuştur ki; bu bile Amerikan halkı için başlı başına bir felakettir.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |