16 Mayıs 2013 tarihinde, ABD Başkanı Obama, Beyaz Sarayda dönemin Başbakanı Erdoğan’ı ağırladı.
Bu toplantıda MİT Müsteşarı Hakan Fidan’da hazır bulunmaktaydı.
ABD Başkanının, MİT Müsteşarını adeta azarlayarak sürdürdüğü toplantı, Türkiye hükümeti adına tarihin en kötü toplantılarından biridir.
Konu, İran’a olan ambargonun delinmesi ve Türkiye hükümetinin göz yumma iddiasıdır.
Bugün aslında Türkiye-Türkiye hükümeti arasındaki sürtüşmenin anahtarı o toplantıdaki sert ve soğuk görüşmededir.
İran da, ambargo da bahanedir.
Hedef siyasidir…
İran, Suriye, İsrail ve Ortadoğu politikasında Türkiye'yi bükerek ABD formülüne evet dedirtmektir.
Sorun da Türkiye'de bu bahaneyi haklı çıkaracak kötü yönetimdir…
Yine yıl 2013...
Pentagonun amacı Suriye planı, kantonları birleştirip Akdeniz koridorunu açıp Kürdistan projesinin Suriye’de kalıcı olmasını sağlamaktı.
Proje kısmen başarıya ulaştı ama bir sürpriz oldu.
İran ve Rusya, Suriye’ye beklenenden hızlı geldi ve yerleşti.
Türkiye bu fotoğrafa haklı olarak, itiraz etti...
İran ve Rusya'nın etkinliğine ses çıkarmadı…
İngiltere de "Kraliçe sessiz kalınca, sorun yok, plan işliyor" prensibini bozmadı.
İran milisleri ve Gölge Komutan Kasım Süleymani, Haşdi Şabi ile İsrail için bir tehdit oluşturmaya başladı.
Türkiye hükümeti, bu arada ABD’den art arda yediği darbelerden ve özellikle ABD’nin Kürt projelerinde ısrarı neticesinde Batı bloğundan hızla uzaklaşmaya başladı.
İran-Rusya-Türkiye yeni güvenlik projeleri geliştirmeye çalışıyorlar.
ABD ve İsrail’in, İran öfkesinin acısı Türkiye’den çıkarılmaya çalışılıyor.
***
Bu arada Abdullah Gül’ün BJK-GS derbisinde şeref tribünündeki yalnızlığı gözden kaçmadı.
Başbakan, Bakanlar, Vali ve Yöneticiler, protokol tribününü hınca hınç doldurmuşken Abdullah Gül’ün yalnız bırakılması tek kelimeyle “manidardır”…
Yoksa bunun sebebi AKP’de eski-yeni 40’a yakın milletvekili Davutoğlu-BabacanCemil Çiçek önderliğinde "Gündemimiz AKP değil, Türkiye'dir" anlayışıyla başlattığı öne sürülen toplantılar mı?
AKP içindeki merak ve gerginlik inkâr edilemez.
Dikkat ettim Kemal Kılıçdaroğlu'nun iddialarına Süleyman Soylu ve Bekir Bozdağ'ın ağzını bozan cevaplarının dışında kuvvetli bir tepki gelmedi.
Süre geçmesini beklediler anlaşılan.
***
Zarrab davasına dönersek...
Hakan Atilla'nın avukatlarının sorularına cevap veren Zarrab, Atilla ile hiç muhatap olmadığını, rüşvet de vermediğini belirterek tutuklu Atilla'yı adeta akladı.
Bu çok önemlidir.
Peki, Zarrab ve ailesi elini kolunu sallaya sallaya ABD’ye gidiyor ya da götürülüyor.
Bunun ihmali kimde?
Anne ve babası Eylül ayında İran’a gidiyor.
Kardeşi de yaklaşık bir ay önce aniden İran’a geçiveriyor.
Yoksa bu bir pazarlık mı?
Aslında bu dava sürecinde Türkiye gerek ABD gerekse İran ile temasta olmalıydı.
Erdoğan bu davanın siyasi olduğunu düşünüyorsa, o zaman bu süreci bağırarak çağırarak değil, diplomasiyle geçirmeliydi.
Bir an düşünün…
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi, Eylül ayı içerisinde Zarrab davası için kendi bürokratlarını uyararak, şirketlerini izleyin, bu işte bir iş var diyor.
Şirketlerin devir işlemlerine izin vermeyin diyor.
Görmeyen gözler, duymayan kulaklar…
Bu işe göz yuman sır kâtipleri aramızda.
Sayın Erdoğan, diken battığı yerden çıkar...
Sorular da burada sorulacak, cevaplar da burada verilecek.
Hep beraber göreceğiz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...