Raporda "2017 yılında, Uluslararası Af Örgütü'nün neredeyse 60 yıllık tarihinde ilk defa bir şubesinin hem yönetim kurulu başkanı hem de direktörü düşünce mahkumu oldu. Haziran ayında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç tutuklandı" ifadeleri kullanıldı.
İstanbul'da rutin bir çalıştaya katılan 10 insan hakları savunucusunun da "terör örgütü üyeliği" gereçkçesiyle gözaltına alındığını ve daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığının belirtildiği raporda bunun "sivil topluma yönelik geniş ölçekli baskıların bir parçası" olduğu görüşü yer aldı.
'60 belediye başkanı yeni yıla tutuklu girdi'
Raporda Türkiye'deki insan haklarıyla ilgili öne çıkan bazı eleştiriler şöyle:
Türkiye'de muhalif seslerin susturulması Avrupa ve Orta Asya genelinde sivil toplumun sahip olduğu alanı daraltma yönündeki daha geniş bir yaklaşımın parçasıydı. İnsan hakları savunucuları büyük zorluklarla karşılaştılar ve özellikle örgütlenme ve toplanma özgürlükleri saldırı altındaydı. Türkiye 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından hükümeti eleştirdiği düşünülen on binlerce kişiyi gözaltına aldı. Ana akım medyada hükümet eleştirileri büyük oranda son buldu. 100'den fazla gazeteci - bu sayı diğer ülkelerdeki tutuklu gazeteci sayısından daha fazladır - gerçek dışı suçlamalarla aylar boyunca tutuklu kaldı.
Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) iki genel başkanı da dahil olmak üzere 2016 yılında tutuklanan dokuz milletvekili yıl boyunca tutuklu kaldı. HDP'nin kardeş partisi Demokratik Bölgeler Partisi'nin, Türkiye'nin güney ve güneydoğu bölgelerinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları yerleri temsil eden ve seçimle göreve gelen altmış belediye başkanı da yılı tutuklu geçirdi.
Ekim ayında İstanbul ve başkent Ankara'yı temsil edenler de dahil olmak üzere seçimle göreve gelen altı belediye başkanı, Cumhurbaşkanı'nın isteği üzerine istifa etmek zorunda bırakıldı. Bu gelişmeler sonucunda, Türkiye nüfusunun üçte biri, 2016 yerel seçimlerde seçtikleri kişiler tarafından temsil edilmez hâle geldi.
Yetkililerin 2016 darbe girişiminin faili olmakla suçladığı "Fethullahçı Terör Örgütü"ne (FETÖ) üyelikle bağlantılı suçlardan 50 binden fazla kişi tutuklu olarak yargılandı. Yaklaşık aynı sayıda kişi şartlı olarak tahliye edildi ve adli kontrole tabi tutuldu. Bu kişilerin yalnızca küçük bir kısmı darbe girişimindeki olaylarda fiilen yer almakla suçlandı.
Sivil toplum temsilcileri de dahil olmak üzere toplum işten çıkartılma, örgütlerinin kapatılması veya cezai kovuşturmaya uğrama korkusuyla kendi kendisine yaygın olarak sansür uyguladı, sosyal medya paylaşımlarını sildi ve kamusal alanda yorumda bulunmaktan kaçındı.
'Hak ihlalleri soruşturulmadı'
Binlerce kişi, barışçıl biçimde ifade özgürlüğü hakkını kullandığı için, hakaret suçu ve terörle uydurma suçlara yönelik yasalar dahilinde, cezai soruşturma ve kovuşturmalara uğradı.
Daha önce her yıl düzenlenen İstanbul Onur Yürüyüşü, uydurma güvenlik gerekçeleriyle bu yıl üçüncü kez yasaklandı. Polis plastik mermi kullanarak, keyfi gözaltılar gerçekleştirerek, gereksiz ve aşırı güç uygulayarak yürüyüş yapmak isteyen küçük grupları hedef aldı.
2015 ve 2016 yıllarında güneydoğu bölgesinde uygulanan süresiz sokağa çıkma yasakları sırasında gerçekleştiği iddia edilen insan hakları ihlallerini soruşturma konusunda ilerleme kaydedilmedi.
KHK'lar kapsamında kamu sektörü çalışanlarının açıkça belirtilemeyen biçimde "terörist gruplarla" bağlantılı oldukları iddiasıyla kamu görevinden ihraç edilmelerine devam edildi. Yıl boyunca yaklaşık 20 bin kişi işten çıkarıldı, böylece Temmuz 2016'dan beri ihraç edilen kamu çalışanı sayısı toplam 107 bini buldu. Çoğunun mesleklerini icra etmeleri engellendi. İşten çıkarıldıktan sonra "terörist" olarak damgalanmaları nedeniyle birçoğu başka bir iş bulmakta zorlandı.
Batılı ülkelere göçmen eleştirisi
Batılı ülkelerin Suriyeli mülteciler konusundaki tutumlarının sert biçimde eleştirildiği raporda şu ifadeler yer aldı:
"Varlıklı ülkelerinin liderleri mültecileri hakları olan insanlar yerine giderilmesi gereken sorunlar olarak görerek küresel mülteci krizine sorumluluktan kaçarak ve açıkça görülen bir umursamazlıkla yaklaşmaya devam etti. ABD Başkanı Donald Trump'ın Müslümanların yoğun olduğu çeşitli ülkelerin tüm vatandaşlarına uyrukları temelinde ülkeye giriş yasağı getirme çabaları ise açık bir şekilde nefret içeren bir hareketti.
"Çoğu Avrupa lideri göçü güvenli ve yasal olarak düzenlemenin getirdiği büyük zorlukla baş etme konusunda isteksiz davrandı ve mültecileri kendi kıtalarının kıyılarından uzak tutmak için sarf ettikleri çabada hiçbir şeyin kabul edilemez olmayacağına karar verdi. Bu yaklaşımın kaçınılmaz sonuçları Libya'daki mültecilerin Avrupa liderlerinin tam bilgisi dahilinde şok edici biçimde ihlallere maruz kalmasında açıkça görüldü."
(BBC Türkçe)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |