Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, 27 Mayıs darbesinin yıldönümü dolayısıyla İstanbul’da düzenlenen törene katıldı.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, 27 Mayıs Darbesi ile Yassıada’da yargılanarak idam edilen Şehit Başbakanımız Adnan Menderes, Şehit Bakanlarımız Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı anmak üzere İstanbul’daki Anıt Mezar’da il teşkilatımız tarafından düzenlenen törene katılarak orada bir konuşma yaptı.
Genel Başkan Uysal, yaptığı konuşmada şöyle mesaj verdi:
“Bugün, ülkemiz ve demokrasi adına en utanç verici günün yıldönümü.
59 sene evvel görevi milleti korkularından muhafaza etmek olan, milletimizin emin olmasını sağlamak olan ve fakat milletin hakimiyetinden korkan, kendini, şahsi menfaatlerini kollayan bir eşkıya hareketinin yaptığı darbenin yıldönümü.
27 Mayıs, Türkiye’de milleti hakir gören, milletin tercihlerini kabul etmeyen bir çetenin, ülkemizin en büyük organize suç örgütünün ortaya çıkışının yıldönümü.
27 Mayıs, kendisinden sonra vuku bulan, milletin aleyhine her türlü iş ve icraatın atası, hamisi, nedeni…
27 Mayıs, Cumhuriyet’e kadar verilen hak ve hürriyet mücadelesinin, cumhuriyetle tekvir edilen demokrasinin maruz kaldığı en büyük saldırının, köleliğin kabul edilmediği bu kadim topraklarda efendi olan milletimizin köleleştirilme gayretlerinin seneyi devriyesi.
27 Mayıs, dün kahırla andığımız, bugün kahrettiğimiz, yarın da kahredeceğimiz bir tarihin adı.
27 Mayıs, Türk milletinin yükselişine, milli bir mefkure haline gelen çağdaşlaşma emeline karşı, bir engelleme hareketinin yaşandığı günün adıdır.
27 Mayıs’ta –görece- amacına ulaşan organize suç örgütü, 10 yıllık Demokrat Parti iktidarını cezalandırmak, Demokrat Parti’yi iktidardan etmek gayesi ile değil, milleti tahtından etmek, milleti alaşağı etmek gayesi ile hareket etmiştir.
1950’nin Mayıs ayında biz demokratlara bir bayram armağan eden kader, on yıl sonra bizlere bir matem bırakmıştır.
1960 Darbesi’nden sonra milletin egemenliğine göz diken kim ya da kimler varsa 27 Mayıs’ın öğrettikleri ile iş görmüş, 27 Mayıs bu yönü itibariyle hırsıza yol göstermiştir.
O gün güçlünün, gücün yanında saf tutmanın şahsi bekaya fayda sağladığını zanneden kimseler, adeta genetik bir mirasla bugüne kadar bu kötülüğü taşıyagelmişlerdir.
12 Eylül’den 28 Şubat’a vuku bulan tüm demokrasiye müdahale girişimleri, 27 Mayısçıların tornasından geçmiş zihinlerin birer vukuatıdır.
Ne acı ki adaleti tesis etmek, muhafaza etmek, adalet dağıtmakla mükellef yargı mensupları dahi, 27 Mayıs’ta fiziken güçlü olanın yanında yer alarak, demokrasiyi katledenlere adaleti katlederek iştirak etmişlerdir.
O günden bugüne hasletlerinde darbeyi muhafaza eden kimseler, değişik yöntemlerle milletin tercihlerine ve adalete hükmetmeye devam etmiştir.
O kara günde, yüksek yargının temsilcileri gücün, görece güçlünün yanında olmuşlardı, bugün de maalesef yüksek yargının kimi mensupları ve yargı organlarının başkanları yine güçlünün yanında, hülasa milletin karşısında tavır almaya devam etmişlerdir, etmektedirler.
Millet ne vakit demokrasiye inanıp, sağlayacağı refaha inanıp daha çok demokrasi talep etse, habis mahfillerde, literatürde adı “darbe”, bizim içinse vatana ihanet mesabesinde bir oyun sahneye konmuştur.
Yassıada’da yaşananlara bu bakımdan yargılama demek olanaksızdır.
Ayrıca Yassıada’da cüppeli çetenin huzuruna çıkanlar demokratların şahsiyetinde millettir, milletin tercihleridir.
Milletin tercihleri sorgulanmış, millet tercihleri nedeniyle suçlanmış, milletin egemenliği ise suçlu bulunup idama yollanmıştır.
Acı hatıralar için geçerli olmamasını dilediğimiz ve fakat acı bir şekilde tanık olduğumuz şey, tarihin tekerrür ettiğidir.
O gün kurulan düzmece mahkemelerde de "hiçbir şey olmasa bile biz biliyoruz ki kesinlikle bir şeyler oldu" mantığı ile temelsiz iddialar ortaya atılmıştır.
Milleti karanlığa ve kendi zümrelerinin seçimlerine mahkum etmek isteyenler “bir şeyler” aramış, bulamadığı için bir yığın safsata ile yargılamayı tamamlamıştır.
"Milletimize de gözdağı vermek istemiştir"
27 Mayıs Darbesi ile millete “haddini bil, benim haddimden, sözümden çıkma, benim tercihlerimi kabullen” diyenler, verdikleri idam kararları ile milletimize de gözdağı vermek istemiştir.
Yanıldıkları ise idama yolladıkları demokratların ölümü ile demokrasi fikrinden kurtulacaklarıdır. 16 ve 17 Eylül 1961’de işledikleri cinayetlerle ancak birer fani olan sahih demokratları dünyadan koparmışlardır. Demokrasi ise ölmemiş güçlenmiştir.
“Tarih korkakları değil cesurları yazar”
Demokrasi cesurların tercihidir. Tarih de korkakları değil cesurları yazmakla maluldür. Adalet ve demokrasi için, milleti için cesurca mücadele eden demokratlar bugün saygı ile hatırlanmakta, 27 Mayıs’ın mesulleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin düşmanlarının müstevlileri ise kahırla anılmaktadır.
Bugün zihinlerinde darbelerden medet umanlar, darbecilere rahmet okuyanlar, değişik yöntemlerle darbe yapmaya kalkanlar da şüphesiz gelecekte hayırla anılmayacaktır.
17 yıllık iktidarında fikir inşa edemeyen bir iktidar
Her yıl bugünlerde gündeme gelen Yassıada bir kez daha gündeme gelmiştir. Son birkaç yıldır gündeme yapılan kurmaca mahkemelerle değil iktidarın imar ve iskan politikası ile gelmektedir.
Basın aracılığı ile gördüğümüz fotoğraflar ise son derece üzücüdür.
17 yıllık iktidarında fikir inşa edemeyen bir iktidar, Yassıada’yı da bir fikir membaı olarak kullanmak yerine rant membaı olarak görmüştür.
Oldukça aşikardır ki fikir inşa edemeyenler bina inşa ederek boşluğu doldurmaya, sahip çıkacak bir şeyler bulmaya çalışmaktadır.
Bizler 27 Mayıs’tan bugüne bir fikrin peşinde birleşen, fikirleri, mücadelesi ile devleşen bir hareketin mensupları olarak bir kez daha 27 Mayıs’a, halef ve ardıllarına, darbeyi bir yöntem bilmiş olanlara, ondan medet umanlara lanet ediyor, demokrasiye inanan, ilk olarak da son olarak da demokrasiyi çare olarak bilen, ömrünü demokrasi ve hürriyetlerin gelişmesine adayan herkesi, başbakanımız Adnan Menderes’i, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’yu, ebediyete intikal etmiş dava arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz.”
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |