Son aylarda özelliklede pandemi dolayısıyla ölüm korkusunu üzerimizden dahası beynimizden attıktan sonra gerçek hayatla yüzleşmeye başlayınca aklımız başıma geliverdi.
Pandemi ile birlikte gün özüne çıkan özünde ise dünyayı paraları ile yönettiklerine inanan bazı ülkelerin stok çalışmaları ile patlak veren önce gıda karmaşası, ardından enerji kargaşası bugün bizim ülkemizde hayat pahalılığı ve derin enflasyon tokadı olarak suratımızda patladı.
Hayat pahalılığının, dolayısıyla ülkemizde milyonlarca insanın açlık ve yokluk sınırının altında aldığı paralar ile yaşamaya çalışması siyasi bir söylem ya da politikacıların ağız dalaşı olmasından çıkmış durumda.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bile artık bu konuda sık sık vurgu yaptığını ve bu konuda önlemler alınması için gereken adımların atılacağını söylemesi ve talimatlar vermesinin ardından yok hayat pahalı idi, yok efendim bu küresel bir pahalılıktı gibi mazeretler insanların artık karnını doyurmuyor.
Bugün milyonların karşı karşıya kaldığı derin pahalılık için bir sürü neden sıralayabiliriz.
Mazeretleri de vardır.
Hatta bu dünyada genel olarak az ya da çok, derin ya da sığ hissediliyordur.
Amenna.
………………..
Yahu yıllardır batmış bitmiş tükenmiş olan komşu hala günlük siesta keyfi yaparken Türkiye’de kaç milyon önümüzdeki bayramda sahilde uzanmış dalgaların kıyıya vurması ile çıkan o romantik sesin siestasını yapabilecek?
Tabii bu demek değildir ki bayram tatilinde sahiller boş kalacak.
Evet hep birlikte izleyeceğiz.
Ekranlarda saatlerce, gazete manşetlerinde boy boy şu haberleri okuyacağız dinleyeceğiz;
“Bayram tatilinde sahiller doldu taştı.”
“İstanbul, Ankara boşaldı.”
“Yerli turist turizmcinin yüzünü güldürdü.”
Yahu 80 milyonun 8 milyonu tatil yapamayacak ki?
Ya da kaç aklı erer bankadan tatil kredisi alıp tatil yaptığını sanacak?
Bakın yine bayram geliyor diye otomobil sektörü hareketlenmiş.
İkinci el yok satıyormuş.
……….
Neymiş her bayram öncesi böyle olurmuş.
Bunları söyleyenler, bunları yazanlar bu milleti bu kadar mı ahmak sanıyor?
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin
“Türkiye de kaç baba üç günlük bayram tatili için araba alır?”
…………….
Ülkeyi yönetenler ile ülkeyi yönetmeye talip olanlar arasında öyle derin bir karmaşa var ki?
Anlayabilene aşk olsun.
Bir kesime göre Türkiye uçtu.
Bir kesime göre Türkiye battı bitti yok oldu
………..
Bir kesime göre her şey güllük gülistanlık.
Bir kesime göre her yer karanlık. Simsiyah.
……………
Bir kesime göre Dünyanın ayarını Türkiye sağlıyor.
Bir kesime göre Dünya Türkiye’ye ayar veriyor.
…………..
Bu kutup anlayışlarını çoğaltabiliriz.
Bu bir anlayış mıdır?
Yoksa bunun adı siyaset midir?
………………
Bunun adı ne olursa olsun inanın bu ülkenin saf temiz vatan, bayrak, ezan, diyen insanlarımızla dalga geçiliyorlar.
İnsanoğlu için özgürlük kadar, hava su kadar olmazsa olmaz karnını doyurabilmek, rahat belli bir yaşanılabilir hayat seviyesine ulaşabilmek ve de bunu sürdürülebilir olabilmesi bizlerin de en doğal hakkı olsa gerek.
Bu ülkenin insanları yüzyıllardır her türlü zorlukta, felaket anlarında, yokluk kıtlık dönemlerinde tek yumruk olmuş ve tüm dünya bizleri anlayamasalar da gıpta ile izlemişlerdir.
…………
Ancak gelinen nokta ki bölünmüşlük.
Zıtlaşma.
Kutuplaşma.
Bölünmüşlük.
…………………
Birinin siyah dediğine diğerinin hemen beyaz demesi bence bizi biz yapan değerlerimizi de törpülüyor.
Bizi biz yapan değerlerimizde oluşacak olan erozyon dış düşmanlardan iç hainlerden, hayat pahalılığından çok daha tehlikeli ve vahim sonuçlar doğurur.
………….
Bugün içinde bulunduğumuz durumun adı ne olursa olsun.
Gerekçesi ya da mazeretleri kim ya da kimlerden kaynaklanırsa kaynaklansın.
Bugün hala birbirimizi anlamamak adına, birbirimizin gözünün içine baka baka kuyusunu kazarken girdiğimiz DERİN KARMAŞA tahminlerin ötesinde bir büyük tehlikedir.
Ağzı laf yapanlardan eli kalem tutanlara ricam bizi bu yüce milleti DERİN KARMAŞA ya itmekten öte bir an önce bu DERİN KARMAŞA dan kurtarmalıdır.