Talat Atilla Eylem hazırlığında teröristler yakalandı! Erdoğan, Kurtulmuş'u aradı! Liderlere öneriler! |
Mihriban Başlı Halkın gündemi sümen altı! |
Tuğba AYAN Yozlaşmanın ilişki modernizasyonu |
Adnan Küçük EKREM İMAMOĞLU HAKKINDA SİYASİ YASAK KONUSUNDA KANUNİ BOŞLUK |
Cengiz Altınsoy Mustafa Kemal yüzünden... |
Kıvılcım Kalay Yaşasın Hayat |
Canan Sezgin İLAHİ DOLUNAY! |
Tuğrul Sarıtaş DEMET ÖZDEMİR' DEN 25 MİLYONLUK REKLAM ANLAŞMASI! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile alakalı, 26 Eylül 2024 günü “Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Yolu Kapanıyor mu?” başlıklı bir yazımız yayımlanmıştı. Bu yazımızda, İmamoğlu’nun ceza alması halinde Cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı konusunda TCK’nin 53. Maddesi kapsamında bir değerlendirme yapmıştık.
Burada temel mesele, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilme (aday olma) yeterliğinin kaybedilmesi ile alakalı sürenin ne kadar olacağı konusu idi. Yani daha sarih olarak sormak gerekirse, İmamoğlu, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasının İstinaf ve Yargıtay tarafından onanması halinde, ne kadar süreyle Cumhurbaşkanı adayı olamaz? Yani seçilme hakkı mahrumiyeti süresi ne kadar olacaktır?
Tabii ki, burada bahsi edilen sadece Cumhurbaşkanı seçilememe değildir; milletvekili, belediye başkanı, Belediye Meclisi üyesi, muhtar seçilememe durumu da, benzer şekilde verilecek bu cezalar neticesinde ortaya çıkabilecektir.
Konu daha derinlemesine irdelediğinde, önceki yazımızda bazı gözden kaçan konular sebebiyle konunun mahiyetinin tam bir sarahatle ortaya konulmadığı anlaşıldı. Hatta bazı gelişmelerden habersiz yapılan bu belirlemeler bazı hatalı tespitlerin yapılmasına sebep oldu.
Bu yazımızda bu konunun tabiri caizse “MR”ını çekerek, meseleyi teknik hukuki yönden eksiksiz bir şekilde analiz etmek istiyoruz.
Konunun Anayasanın 76. Maddesi Yönünden Değerlendirilmesi
Anayasanın 76/2. maddesine göre:
“…taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla (kasten işlenen bir suçtan dolayı) hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; … milletvekili seçilemezler”.
Aynı hüküm, 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda da yer almıştır (md. 11/1-e).
Aslında Anayasanın 76/2. maddesinde de, 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 11/1-(e) bendinde de, burada bahsi edilen suçlardan dolayı mahkûmiyet halinde, ilgili kişinin ne kadar süreyle Cumhurbaşkanı, milletvekili ya da diğer seçimle belirlenen makamlara seçilemeyeceğine dair bir sarahat yoktur.
İlk bakışta, “…milletvekili ya da Cumhurbaşkanı seçilemezler” vb. ibarede, bu suçlardan (“…taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla kasten işlenen bir suçtan dolayı hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olmayı gerekli kılan suçlar) mahkûm olanların, ömür boyu bu makamlara seçilemeyecekleri izlenimi söz konusudur.
Fakat bu hükümde, seçilme hakkının ömür boyu olacağı konusunda bir sarahat yoktur.
Benzer şekilde, seçilme hakkını kaybetmenin 3 yıl, beş yıl, 10 yıl gibi belli bir süre ile sınırlı olarak belirlenmesini yasaklayan bir anayasa ve kanun hükmü de yoktur.
Yani burada Anayasanın 76/2. Maddesi hükmü ile TBMM’ye bir takdir yetkisi tanındığı söylenebilir. Bu takdir yetkisi kapsamında, TBMM, dilerse ömür boyu milletvekili, cumhurbaşkanı, belediye başkanı vb. seçilme yasağı getirebileceği gibi, “seçilme yasağını”, 3 yıl, 5 yıl gibi belli süre ile sınırlı olarak da belirleyebilir.
Bu konuda bir belirleme olacaksa, bunun kanunla yapılması gerekir. Yani “burada bahsi edilen suçları işleyen kişilerin şu kadar süre ile milletvekili, cumhurbaşkanı vd. seçilemezler” şeklindeki düzenlemenin mutlaka kanunla yapılması gerekir.
Türk Ceza Kanunundaki (TCK) Düzenleme
Konuya ilişkin kanuni düzenlemeye TCK’nin 53. maddesinde yer verilmiştir.
53/1. Maddeye göre: (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, TBMM üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve “seçilme” ehliyetinden yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
Bu hükümler, AYM tarafından verilen 08.10.2015 tarih ve E. 2014/140 ve K. 2015/85 sayılı kararla seçilme hakkı yönünden iptal edildi. Yani 53. maddede seçilme hakkının infaz süresi sonuna kadar kaybedileceğini öngören hükümlerin, seçilme hakkı yönünden uygulanma yolu kapandı. Dolayısıyla, mahkemeler tarafından verilecek bir yıl ve daha fazla süreli hapis cezasına bağlı olarak, “seçilme hakkından yoksun bırakılma” yönünde karar verilemez.
5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A maddesi
Konu ile alakalı bir de 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A maddesinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre,
(1) TCK dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, “yasaklanmış hakların geri verilmesi” yoluna gidilebilir. Bunun için;
a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren 3 yıllık bir sürenin geçmiş olması,
b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması, gerekir.
Bu kanunda, “TCK dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı…” ibaresi mevcuttur. Bu ibareye göre, bu hüküm, TCK’da düzenlenen hakaret vd. suçlar hakkında uygulanamaz.
Bu durumda, “…taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla (kasten işlenen bir suçtan dolayı) hapis ile ağır hapis cezasını gerektiren suçlar” hakkında, ne TCK’nin 53. maddesi, ne de 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A maddesi hükümleri uygulanabilir.
Genel Değerlendirme
Bu şekilde çekilen MR’da şöyle bir manzara ortaya çıkmaktadır:
Anayasanın 76. Maddesinde yer alan “…taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla (kasten işlenen bir suçtan dolayı) hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; … milletvekili seçilemezler” şeklindeki hükme göre, bir kişinin burada bahsi edilen suçlardan birisi sebebiyle milletvekili seçilme yeterliğini ortadan kaldıran mahkûmiyet halinde, seçilme hakkını ne kadar süre ile kaybedeceği belli değildir. Bu hüküm soyut ve belirsiz olduğu için, bu hükme istinaden, bu suçlardan birisini işleyen bir kişinin ne kadar süre ile milletvekili, Cumhurbaşkanı vd. makamlara seçilemeyeceği belirlenemez.
TCK’nin 53. maddesi “seçilme hakkı” yönünden iptal edildiği için, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A hükmü de TCK’deki suçlar yönünden uygulanamaz olduğu için, bu düzenlemelerin seçilme hakkı yönünden uygulanabilme durumu da söz konusu değildir.
Bu durumda, “…taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla (kasten işlenen bir suçtan dolayı) hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; … milletvekili seçilemezler” şeklindeki Anayasa hükmünün fiilen uygulanmasını sağlayacak bir kanuni düzenleme yoktur. Dolayısıyla bir “KANUNİ BOŞLUK” söz konusudur.
YSK’nin Konumuzla Alakalı Kararı
YSK, önüne gelen bir ihtilafla alakalı şu kararı vermiştir:
Anayasanın 76/2. maddesinde ve buna dayalı olarak 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 11. maddesinde belirtilen nitelikte bir ceza mahkûmiyeti nedeniyle milletvekili seçilme hakkını yitirmiş bulunan kişiler, bu haklarına ancak ve sadece, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesi uyarınca, talepleri üzerine mahkemece verilecek ‘yasaklanmış hakların geri verilmesi’ kararı ile kavuşabileceklerdir”.
YSK’nin bu kararı, çağdaş hukuki uygulamalar ve AİHM içtihatları ile uyumludur, fakat 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A hükmü ile uyumlu değildir. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, YSK’nin bu kararııyla, 5352 sayılı kanunda bahsi edilen “TCK dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı” ibaresi göz ardı edilerek, bir diğer ifadeyle bu hükme açıkça aykırı bir tutum sergilenerek, TCK’deki suçlar da 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 13/A maddesi kapsamına dâhil edilmiştir. Kısaca, YSK, bu kararında 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A hükmünü, yasamanın iradesini yok sayarak, hatta yasama yetkisini gasp ederek TCK’daki suçları da kapsayacak hale getirmiş olmaktadır.
YSK, buradaki kanuni boşluğu, fiili olarak kendi yetkisinin haricine çıkarak, anayasal olarak sahip olmadığı bir yetki kullanarak doldurmuştur.
Fiiliyatta YSK’nin bu kararı hem kanuna hem de Anayasaya aykırı olduğu halde, bu kararı iptal edecek bir yargısal denetim mekanizması yoktur. Kısaca, hem anayasanın hem de kanunların üstünlüğünü yok sayan bir YSK kararı söz konusudur.
Diğer yandan, bu karar, seçilme yeterliği yönünden bağlayıcıdır. Bu sebeple, YSK kararına rağmen bir uygulama yapılamaz.
Son bir hatırlatma yapalım.
Kanaatimizce, 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 13/A hükmünün TCK’deki suçları da kapsayacak şekilde düzenlenmesi, çağdaş hukuki uygulamalarla ve AİHM içtihatları ile uyumludur. Olması gereken, bu şekilde bir düzenlemenin yapılmasıdır. Hakaret ya da bir başka suç sebebiyle süresiz olarak seçilme hakkı kaybının oranlı ve âdil olduğu söylenemez.
Ama burada bahsi edilen gerekliliklerle uyumlu bir düzenlemeyi yapacak olan merci, YSK değil, TBMM’dir. TBMM’nin, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A maddesini:
(1) “TCK ve” TCK dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, “yasaklanmış hakların geri verilmesi” şeklinde düzenlemesi halinde, sorun giderilebilir.
Ama TBMM böyle bir düzenleme yapmış değildir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, İmamoğlu hakkında verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasının İstinaf ve Yargıtay tarafından onanması halinde, hakkında ne kadar süre ile aday olma yasağının söz konusu olacağını öngören bir hukuki düzenleme yoktur. Bu durumda, YSK kararı ile uyumlu olarak, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 13/A maddesi kapsamında 2 yıl 7 ay 15 güne ilave olarak 3 yıl (toplam 5 yıl 7 ay 15 gün) hak yoksunluğu kararının verilmesi, hem Anayasaya, hem de kanunlara aykırı olacaktır.
Bu sebepledir ki, TBMM’nin bu kanuni boşluğu dolduracak şekilde bir kanuni düzenleme yapması artık mutlak şart haline gelmiştir. Aksi halde, İmamoğlu hakkında verilecek seçime hakkını toplam 5 yıl 7 ay 15 gün süreyle kaldıran hak yoksunluğu kararı, her ne kadar YSK kararı ile uyumlu olsa da, anayasal ve kanuni olarak meşru olmayacaktır.
Bu sebeple, TBMM’yi, hukuki belirginlik ve güvenliğin sağlanması maksadıyla lüzumlu kanuni değişikliği yapmaya davet ediyoruz.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 421 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |