Sarraf, Türkiye’de mahkeme kararlarıyla ‘aklanmış’, ancak geçen yıl tatil için gittiği ABD’de dolandırıcılık suçlamalarıyla tutuklanıp hapse atılmıştı. 75 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya bulunan Sarraf’ın rüşvete bağladığı belirtilen isimler arasında dönemin bakanları da vardı. Bu bakanlardan Zafer Çağlayan geçen ay ‘Sarraf davası’nda sanık ilan edilmiş, hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı.
Erdoğan ise ilk günden itibaren Sarraf’ı ‘hayırsever bir işadamı’olarak nitelemiş, ABD’deki tutukluluğun sona ermesi için bizzat devreye girmişti.
Bharara’nın notu
Yazısında, “Sarraf mahkemede hangi kirli çamaşırları ortaya dökebilir?” diye soran Ignatius, yanıtın Sarraf’ı tutuklatıp hapse attıran dönemin New York Güney Bölgesi başsavcısı Preet Bharara tarafından dosyaya konulan notta yattığına dikkat çekti: “Nota göre Türkiye kaynaklı kanıtlar, ‘Sarraf ve diğer kişilerin ABD yaptırımlarını delip İran yararına ticari ilişkiler yürütebilmek için hükümet yetkilileri ve üst düzey banka yöneticilerine onlarca milyon avro ve doları ödediği dev bir yolsuzluk ağına işaret ediyor.’ Bharara notunda, vardığı bu sonucun, FBI tarafından yürütülen soruşturmada elde edilen e-postalar tarafından da doğrulandığını kaydediyor.”
‘Erdoğan’ın Sarraf’ı kurtarmak için yürüttüğü kampanya’yı ‘olağanüstü’ diye niteleyen yazar şunları hatırlatttı: “Erdoğan 21 Eylül 2016 tarihinde dönemin ABD başkan yardımcısı Joe Biden’la yaptığı özel görüşmede hem Sarraf’ın serbest bırakılmasını, hem de Bharara’nın görevden alınmasını istemişti. Amerikalı yetkililer 90 dakikalık bu görüşmenin yarısında Sarraf’ın konuşulduğunu söylemişti. Aynı gece Erdoğan’ın eşi de Biden’ın eşine aynı talebi iletmişti. Eski adalet bakanı da Bekir Bozdağ, eski mevkidaşı Loretta E. Lynch’i ekim (2016) ayında ziyaret ederek Sarraf davasının temelsiz olduğunu ve serbest bırakılması gerektiğini savunmuştu.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis’teki bir grup toplantısında Erdoğan ve Sarraf’ın birlikte göründüğü bu kareyi göstermişti.
Erdoğan’ın eski başkan Barack Obama’yla 2016 aralık ve 2017 ocak ayı başlarında yaptığı iki telefon görüşmesinde de konuyu yenide gündeme getirdiğini yazan Ignatius, Obama yönetiminin bir üst düzey yetkilisinin şu sözlerini aktardı: “Bizim o sıradaki kanımız, Erdoğan’ın konuyla ilgili saplantısının, dava görülürse ortaya çıkacak bilgilerin ailesi ve nihai olarak kendisine zarar vereceği kaygısından kaynaklandığı yönündeydi.”
Giuliani, Sarraf ve Mukasey
Ignatius, Erdoğan’ın Donald Trump’ın ekibine daha ABD başkanlık seçiminden önce yatırım yapmaya başladığını belirterek kampanya sorumlusu Michael Flynn’in lobici olarak tutulduğuna dikkat çekti: “Flynn’in şirketi başkanlığın el değiştirdiği günlerde Türkiye’den hala ödeme alıyordu.”
Flynn, şaibeli işleri nedeniyle şubat ayında Trump’ın ulusal güvenlik danışmanlığından istifa etmişti.
Ignatious’a göre bu nedenle Türk hükümeti, yine Trump’a yakın isimlerden Rudy Giuliani’yle iş tutmaya girişti.
Eski New York valisi Giuliani, süreç içinde eski adalet bakanı Michael Mukasey’le birlikte Sarraf’ın avukatlığını üstlenmiş, Ankara’ya gelip Erdoğan’la görüştüğü ortaya çıkmıştı.
Makalede de, ‘Sarraf davası’nın olağandışı birçok boyutundan biri olarak da Giuliani’nin rolü gösterildi: “Giuliani 24 Şubat 2017 tarihinde Bharara’yı arayarak, Zarrab adına Ankara’ya gitmeyi planladığını bildirdi. Trump mart ayında Bharara’yı savcılıktan aldı. Dava dosyasındaki bir belgeye göre aşağı yukarı o sırada Giuliani, ABD Adalet Bakanlığı’na ‘Amerika’nın güvenlik çıkarları gereği Türkiye’yle bir tür anlaşmaya varılması’ ve Sarraf’a yardım edilmesi için baskı yapmaya başladı.”
Ignatius’a göre Sarraf davası Erdoğan açısından ‘zehirli’: “Çünkü Pennsylvania’da yaşayan düşmanı, din adamı Fethullah Gülen’le kesişiyor. Erdoğan, Sarraf hakkında 2013 yılında ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvet suçlamalara temel oluşturan belgeleri Gülen takipçilerinin toplayıp sızdırdığını savunuyor. O sırada Türkiye’de bu suçlamalara Erdoğan ailesinin de adı karışmıştı. Eski bir Obama yönetimi yetkilisine göre, Erdoğan Biden’la buluştuğunda, tuhaf biçimde, savcı Bharara’nın da Gülenci bir maşa olduğunu da öne sürmüş.”
Bütün bu girişimlere rağmen, soruşturmanın ilerlediği, dahası geçen ay iddianameye eski bakan Çağlayan’ın adının da girdiği, Bozdağ’ın ise genişletilmiş iddianameyi yeni bir ‘darbe girişimi’diye nitelediği anımsatılan makaleye şöyle devam edildi: “Erdoğan Sarraf’ın serbest bıraktırma çabalarına Trump’ın destek vereceğini ummuş olabilir. Trump başlangıçta Türk lidere yakınlık gösteriyor gibiydi, nitekim mayıs ayında Washington’da görüşmeye davet etti. Fakat bu ziyaret, Erdoğan’ın güvenlik ekibinin Turkiye büyükelçiliği konutu önünde göstericilere saldırısıyla gölgelendi. Trump’ın manevra alanı da kendi yönetimine yönelik soruşturmalar yüzünden daraldı.”
Hasmane ve otokratik adımlar
Ignatius yazısının sonunda bazı ABD yetkililerin şu ‘şüphe’sini aktardı: “Erdoğan, Amerikalı rahip Andrew Brunson ve ABD İstanbul başkonsolosluğu çalışanı Metin Topuz’un tutukluluğunu pazarlık kozu olarak kullanıyor olabilir.”
Bu bağlamda Erdoğan’ın geçen ay Brunson ile Gülen’in takas edilebileceğini söylediğini hatırlatan Ignatius yazısını şöyle bitirdi: “Türkiye hakkında sık sık telaffuz edilen ‘NATO müttefiki’ cümlesi Türkiye’nin son adımlarının ne kadar hasmane ve otokratik olduğunu gözlerden saklıyor. Washington bundan sonra olacaklardan kaygılı.”
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...