Yurt Gazetesi'nde haftalık sinema yazıları kaleme alan TURKTIME Yayın Koordinatörü Olcay Bağır, bu haftaki köşesinde, geçtiğimiz hafta vizyona giren "Ölüm Günün Kutlu Olsun" filmini ve "Bugün Aslında Dündü" filminin diğer benzerlerini ve bunun üzerinden Amerikan sinemasının kısırdöngüye girmesini irdeledi.
Bugün Aslında Dündü filminin benzerlerinin "Son yıllarda Amerikan sinemasının içine düştüğü 'orijinal konu bulamama' sorununun bir yansıması olduğunu söyleyen Bağır, "Dikkat ederseniz son yıllarda Hollywood; ya eskiden çekilmiş ve iyi gişe yapmış filmlerin yeniden çevrimlerini yapmaya başladı ya da bu filmlerin hikâyesine veya olay örgüsüne çok benzeyen filmler çekmeye girişti. Kendilerini tekrarlamaya başlamalarının sebebi artık çekilmemiş bir konu/öykü bulamamak değil." diyor.
Yazısının başında "klasik haline gelmiş Bugün Aslında Dündü (The Groundhog Day, 1993) filmini izlemeyenler için Ölüm Günün Kutlu Olsun (Happy Death Day) filminin hikâyesi çok ilgi çekici olabilir. Ancak Bugün Aslında Dündü filmini izlemiş olanlar için hınzırca bir gülümsemeden fazlasını hak etmiyor Ölüm Günün Kutlu Olsun filmi. O gülümsemenin, “Biz bu filmi daha önce görmüştük” anlamına gelebileceğini sezmişsinizdir." diyen Bağır Ölüm Günün Kutlu Olsun filminin geçtiğimiz hafta vizyona giren Amerikan yapımı bir gençlik/gerilim filmi olduğunu hatırlatarak filmin konusuna kısaca değiniyor: "Filmin kahramanı genç kızımız, sürekli tekrarlayan bir döngünün içinde buluyor kendini. Her seferinde öldürülmesiyle sonuçlanan bir güne (ki o gün doğum günüdür) uyanıyor her sabah. Bu korkunç döngüyü kırmak için de bir maske ardında gizlenen katilini bulması gerekecektir."
Olcay Bağır'ın yazısı şöyle devam ediyor:
Filmin kahramanının bir gün aniden zaman kavramını altüst eder biçimde belli bir günü yeniden ve yeniden yaşaması, yani bir dejavu olayının absürt bir parçası olması ve bitmez bir kısırdöngü içinde çıkış yolu araması konusu, en başta da söylendiği gibi, Bugün Aslında Dündü filmine ait. Bu konuyu sadece Ölüm Günün Kutlu Olsun filmi ödünç almamış elbette. Bundan esinlenen birkaç film daha var.
2004 yapımı 50 İlk Öpücük (50 First Dates) de çıkış noktası çok benzer bir hikâyeye sahipti hatırlarsanız. Esas kızın birbirinin aynı günler yaşamasının nedeni geçirdiği bir kaza ve bunun sebep olduğu nörolojik bir rahatsızlıktı. Her gün ama her gün esas kızı kendine âşık etmeye çalışan bir adamı anlatıyordu bu film.
Mesela, Tom Cruise’un başrolde oynadığı 2014 yapımı Yarının Sınırında (Edge of Tomorrow) filmi… Tecrübesiz Subay Bill Cage’in yeni görevi onun için bir nevi intihar anlamına gelmektedir. Beklenen olur; Cage dakikalar içerisinde öldürülür. Fakat bu bir sonu değil, yeni bir başlangıcı doğurur. Cage, sıra dışı bir şekilde cehennem gibi bir günde uyanır, kendini kırılması zor bir döngünün içerisinde bulur. Buna göre her seferinde ölüp sonrasında yeniden dirilip aynı savaşı bir kez daha tekrarlamak zorundadır. Her geri dönüşünde daha güçlü ve daha zeki bir hale gelir.
Bir başka örnek, bu senenin başlarında vizyona giren Ben Ölmeden Önce (Before I Fall) filmidir. Geçirdiği bir trafik kazası sonrasında sürekli aynı günü yaşamak zorunda kalan ve bu süreçte hayatındaki pek çok gizemle yüzleşen Samantha'nın hikâyesini anlatır film.
Aslında son yıllarda Amerikan sinemasının içine düştüğü “orijinal konu bulamama” sorununun bir yansıması bu filmler.
Dikkat ederseniz son yıllarda Hollywood; ya eskiden çekilmiş ve iyi gişe yapmış filmlerin yeniden çevrimlerini yapmaya başladı ya da bu filmlerin hikâyesine veya olay örgüsüne çok benzeyen filmler çekmeye girişti. Kendilerini tekrarlamaya başlamalarının sebebi artık çekilmemiş bir konu/öykü bulamamak değil.
Örneğin Uzakdoğu sineması öyle hikâyeler ve karakterler buluyor ki her seferinde ilgimizi ve hayranlığımızı diri tutmayı başarıyor. Demek ki “çekilmemiş konu” değil mesele, çeken çekiyor işte! İşin aslı, Amerika’da sinema endüstrisi en iyi senaristlerini dizi sektörüne kaptırmaya başlayınca böyle bir sorun ortaya çıktı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...