Sözcü yazarı Aytunç Erkin'e konuşan Çiçek'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: - Uzunca bir süredir demeç vermiyorum. Sebebi de şu: Söylenebilecek ne varsa ilgili yerlere söylüyorum. Fikirler, ilkeler konuşulmuyor, şahıslar konuşuluyor. Ben bazı konularda konuştum. Fikir tartışılmadı ve benim kişiliğim tartışılıyor. Siyasetin dışındayım. Neden söyledi? Vatanseverdi, haindi vs. Ne anladık o zaman bundan. Söylenecek çok şey var ülke için. Söylediğimiz konuları konuşmak yerine kişiliklerimiz tartışılınca, bel altı olunca bunlardan ailelerimiz de rahatsız oluyor.
'Böyle dönemlerde bizim gibi insanların konuşması gerekiyor ama ortam hiçbir şeyin konuşulmasına izin vermiyor'
- Örneğin… Sedat Peker'in açıklamaları oldu. Günlerce tartışıldı. Bunun neresi doğru, neresi yanlış, kim ortaya çıkaracak? Cumhuriyet savcıları. Ben dedim ki, "Bunun binde biri bile doğru olsa savcıların harekete geçmesi lazım." Bunu da CMK 160/1'e göre söyledim. Ne diyor 160/1: "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." Ezberledim artık bu maddeyi, İstiklal Marşı gibi! Başka bir mecraya evrildi. Maksat hasıl olmuyor o zaman. Toplumun o kadar sıkıntısı var… Bu adamın açıklamalarını konuşuyoruz. Bunun doğru olup olmadığını ortaya çıkaracak olan savcılardır. Nitekim, siyasi cinayetlerle ilgili savcılık harekete geçti, soruşturma başladı. Sizleri kırmak istemiyorum. Gazetecisiniz, önemli insanlarsınız! Böyle dönemlerde bizim gibi insanların konuşması gerekiyor ama ortam hiçbir şeyin konuşulmasına izin vermiyor!
İKTİDARIN DA MUHALEFETİN DE TEREDDÜTLERİ VAR
- Anayasa toplantısında 50 +1'in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini ve Türkiye'yi bir kaosa sürükleyeceğini söyledim, yine söylüyorum. Bu sözlerim iktidar ya da muhalefet yanlısı değil. Söylediğim cümleler gayet açık. 50 + 1 ciddi problem çıkarıyor. Gelecekte de çıkaracak.
- Öyle bir noktaya geldi ki… İktidarın da 50+1'le tereddütleri var muhalefetin de var! Çünkü, bir partinin desteğine ihtiyaç var. (Örneğin yüzde 50+1'i aşmak için kapatma davası açılmış bir partinin desteği gerekiyor.) Diyelim ki, parlamenter sistem doğrudur. Ama Haziran 2023'teki seçim bugünkü sisteme göre yapılacak. Araba kötüdür, lastikleri kabak, motor gücü zayıftır dedik vs. Muhalefet açısından anlatıyorum. Ama bu arabayla 2023'e gidilecek. 2023'te seçim yapıldı, Meclis'te 360 çoğunluk elde edilemedi. Parlamenter sistemi isteyenler 320'de kaldı. O zaman ne olacak? 5 yıl bu sistemle gidilecek! Bu sistem problem çıkarıyorsa, kaosa sebebiyet veriyorsa, ülkenin iyi yönetilmesini engelliyorsa… Bu sistemle Türkiye 5 sene bir belirsizliğe girmiş olacak. Siyaset yapanların bunu görmesi gerekiyor. İki tarafın da! Şahıslar üzerinden tartışma yapılınca sıkıntı çıkıyor. Gerçek yerine şahıslar üzerinden tartışma yapılıyor. Türkiye, anayasayı değiştirecek çoğunluğu bulamadığı takdirde başka sıkıntılar yaşayacak.
- Bugün karşılaştığımız problemler sistemden mi kaynaklanıyor (30 tane problem yazalım) yoksa bir kısmı, size göre, başkasına göre, yani beğenmediğiniz süreç, yönetenlerin işi tutuş tarzından mı? Bu da net bir şekilde söylenmedi? Bu ayrım yapılmadığı zaman genel siyaset tartışması sorunu çözmez, sorunu sloganlaştırır.
- ("Sorunun kaynağı sistemi mi, yönetenler mi?" sorusuna) Ben bazı hususların, sistem değiştirilmeden de iş tutuş tarzımızla ilgili olarak pekala yerine getirilebileceği kanaatindeyim. Mesela… Bakanlar senede iki kez ilgili komisyona gitse iyi olur. Demokratik kültürdür. Merkez Bankası başkanı yapıyor, bilgi veriyor. Bakanlar da bilgi verse olmaz mı? Meclis dışlanıyor deniliyor! Üç ayda bir olsun! Sadece anayasayla ilgili değil ki yaşadıklarımız. Demokrasinin en önemli ayağı kültürdür. Başka konular da var sistemle ilgili. Sayarım size… Ama bunlar iyileştirilirse muhalefetin söylediği itirazların bir kısmının gereği kalmayacak. Bazı şeyleri yapmak için sistem değişikliği yapılmadan da olur! Slogan bazında olmaz!
- İttihat Terakki dönemine bakın. Halil Paşa'nın hatıratlarında var: (Hepimiz Abdülhamit'in tahtan indirilmesi konusunda mutabıktık. Tahtan indi. Hükümet olduk ama devleti nasıl yöneteceğimizi bilmiyorduk. Sıkıntılar yaşadık.) Özal gitsin dediler, gitti. Ne oldu? Erdoğan gitsin ne olacak? Bunu söyledim diye de ‘Yağcılık yapıyor' diyenler olacak. Kimseye yağcılık yapmam! Millete ve devlete borcum var. Tartışma adabı yok. Belden aşağı vurmalar, troller vs. Bunları konuşacaktın, neden siyasetten ayrıldın diyenler olacak. Başka bir şey söylemeye çalışıyorum.
- Bu sistem (yüzde 50+1) doğru olmamıştır, bugün de gelecekte de sıkıntı çıkarır. Şahıslardan ayrı söylüyorum. Hiç gerek yoktu. Daha farklı bir sistem olabilirdi. Vakit de geçti ama kimsenin kimseyle görüştüğü de yok.
'KURU KURUYA SİSTEM TARTIŞMASI OLMAMALI'
- 50+1 bu memlekette üstesinden gelemeyeceğimiz sorunlara karşı karşıya kalmamıza neden olabilir. İki tarafa da çağrı yapıyorum: Bu sistemin neresi doğru, neresi yanlış? İş tutmayla, sistemden yaşanan sıkıntıları ayırt ettiğimizde gri alan oluşur. O zaman da grup toplantıları rahatlar. Çünkü her salı günü karşılıklı sınır ötesinden top atışları yapılıyor. Kuru kuruya sistem tartışması olmamalı.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...