Son yıllarda gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde, diyet ve beslenmeye bağlı kronik hastalıklarda bir artış görülmektedir. Sosyal, politik ve ekonomik nedenlerden ötürü, dünya çapında değişen besin tüketimi trendi; günümüzde doymuş yağ ve şekerden zengin, enerji verici diyetin ağırlık kazandığını, taze sebze ve meyve tüketimi ile kompleks karbonhidrat ve lifli gıdaların alımının azaldığını ortaya koymaktadır. Ülkemiz beslenme durumu yönünden, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Ulusal Gıda ve Beslenme Stratejisi Çalışma Grubu Raporuna göre; ülkemizde sıklıkla görülen beslenmeye bağlı sorunların içinde, diş çürükleri de yer almaktadır.
Ağız sağlığı açısından besinler; çürük yapıcı (Karyojenik), çürüğe etkisi olmayan (Karyostatik) ve çürük önleyici (Antikaryojenik) olarak sınıflandırılmaktadır. Bir besinin karyojenik etkisi; besinin çeşidi, formu, besin öğesi içeriği, diğer besin ve içeceklerle yenmesi, ağızda kalma süresi ve tüketilme sıklığına bağlı olarak değişmektedir. Karyojenik besinler; fermente olan karbonhidratlar içerir ve ağızda mikroorganizmalar aracılığıyla organik asit oluşumuna neden olarak, tükürük pH’ının 5,5 altına düşmesine ve çürük oluşumunun hızlanmasına neden olurlar. Diş çürüğüne katkısı olmayan, mikroorganizmalarca metabolize edilemeyen ve tükürük pH’ını 5,5 altına düşmesine neden olmayan besinler ‘’karyostatik’’ olarak değerlendirilir. Özellikle; protein içeriği yüksek besinler (yumurta, balık, et), yağlar, yüksek posalı ve polifenol içerikli besinler (özellikle çiğ sebzeler, elma) ve yağlı tohumlar (özellikle yer fıstığı) gibi yağ içeriği yüksek ve fermente olan karbonhidrat içeriği olmayan veya çok az olan besinler karyostatik özellik gösterir. Antikaryojenik (çürük önleyici) besinler ise; asidojenik besinden önce yendiğinde plağın, asidojenik besini tanımasını önleyen besinlerdir. Kazein, kalsiyum, fosfor içeriğinden dolayı peynir antikaryojenik besin olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında peynir, ağız ortamının pH’ını yükselterek, dişlerde çürük oluşumunu önleyebilmektedir. Çürük önleyici bir besin olarak görülen peynir; çürüğün önlenmesinde etkili olan kalsiyum ve fosfat iyonlarını ve ayrıca antikaryojenik özelliğe sahip bir protein olan kazeini içermektedir.
Çürük önleyici önlemlerin bir diğeri ise, tatlandırıcılı besinlerin tüketimidir. Tatlandırıcıların özellikle de ksilitolün sakızlarda kullanımı ile hem sakızın tükürük akışını arttırarak; tamponlama ve temizlenmeyi sağlaması hem de ksilitolün, antikaryojenik özelliklerinden faydalanılması amaçlanmaktadır. Ksilitol, ağız içerisinde plak oluşumunu azaltır ve bakterilerin plak ve diş yüzeylerine tutunmasını engelleyebilmektedir.
Çaylarla ilgili yapılan çalışmalarda, antimikrobiyal etkinliklerinin; fermentasyon miktarları arttıkça azaldığı; fermente olmamış olan yeşil çayın, diğer fermente edilmiş çaylara göre en yüksek antimikrobiyal ekinliğe sahip olduğu gösteren çalışmalar mevcuttur. Yeşil çayın içeriğindeki bileşikler; bakterileri yok edici ve diş yüzeyine yapışmasını engelleyici özellik göstermektedir. Bununla birlikte, düzenli olarak yeşil çay tüketmenin diş çürüklerini azalttığını gösteren sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Yeşil çayın; spesifik patolojilerin önlenmesi ve tedavi edilmesindeki rolünü desteklemek için, daha çok klinik ve biyolojik çalışma yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Kavrulmuş kahvenin, birçok bakteriye karşı antibakteriyel etkinliği bulunmaktadır. Kakao tohumlarının kuru ağırlığının yüzde 6-8’i, bitkilerdeki doğal kimyasallardan oluşur. Bu doğal kimyasallar, çürük önleyici bir özellik oluşturur. Kakaonun çürük önleyici etkinliği de, bakterilerin diş yüzeyine tutunmasını engellemeye yöneliktir.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...