Aykırı adamız ya, herkes DP yazar, biz CHP yazarız.
İki umutsuz vakadan ikincisi daha çok oy alıyor çünkü.
Ve de müzik anlatınca hiçkimseden olumlu ya da olumsuz hiçbir tepki gelmediğinden, gene siyasal çıkıntılık yapayım da ortalık karışsın.
Hem böylece “emekçi halkımın anlayacağı” bir konuya da değinmiş oluruz.
Kimdi o yahu, geçenlerde biri bir laf etti, dedi ki “CHP aslında 1945’te bitmiştir”...
Yani, 1950 yılında iktidardan bir daha dönmemek üzere düşünce değil de, çok partili sisteme geçildiği, DP kurulduğu zaman işi bitmişti aslında... Haksız değil.
Bütün Türk siyaset bilimi camiasından da, üniversite kürsülerinden de, Türk basınından da rica ediyorum: Artık şu “çok partili sisteme geçmek” lafından vazgeçiniz, onu “çok partili sisteme geri dönmek” yapınız. Çünkü yanıltıcı oluyor. Türkiye’de 1908 yılından 1925 yılına kadar çok partili sistem vardı! Bunu “Milli Şef icat etmiş ve Türk milletine armağan etmiş” gibi bir sahtekârlığı bırakınız, size faydası yoktur! Onu ortadan kaldıran da İnönü oldu, geri getirmek zorunda kalan da...
Elbette... Çünkü CHP, bilinen şekliyle bir “parti” değildir.
Bir bürokrat yönetim mekanizmasıdır. Zorlama ve yapay bir oluşumdur.
CHP, imparatorluğun yıkılması ve işgale uğramamız üzerine yurdun çeşitli yerlerinde kurulmuş olan “müdafaa-yı hukuk cemiyetlerinin”, yani “hakları savunma derneklerinin” birleştirilmesiydi... Bunları kuranlar, iktidardan düşmüş İttihat ve Terakki Fırkası’nın yerel yöneticileriyle oralarda işsiz kalmış Teşkilat-ı Mahsusa ajanlarıydı...
Bu örgütlenme filizleri, yeni bir partiye dönüştürüldü.
Varlık nedenini açıklamak üzere de “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” yalanı ortaya atıldı. Oysa, imtiyazsız ve sınıfsız toplum olmazdı, bu ancak Karl Marx’ın gündüz gözüyle kurduğu düşlerde geçerliydi.
Aristokrat sınıfı yoktu, işçi sınıfı yok denecek kadar cılız, burjuva sınıfı büyük ölçüde gayrımüslimdi, onların da çoğunluğu yeni sınırlarımızın dışında kalmışlardı, bir kısmı öldürülmüş, bir kısmına göçettirilmişti. Memlekette iki “başat” zümre vardı: Bir köylü kitlesi, bir de bürokrasi... CHP, bu iki unsurun “zoraki” ittifakı oldu.
Sonra, ikinci savaş yıllarında “taş gibi memur ekonomisi artık herkesi boğar duruma gelince” öküz öldü, ortaklık ayrıldı, zengin köylüler ve İstanbul burjuvaları, yoksul köylünün sırtına binerek bürokrasiyi iktidardan indirdiler.
CHP, hiçbir serbest seçimi kazanamamıştır. Kazanamaz da.
Şimdi ben söyleyince elektrik çarpmış gibi olacaksınız: Atatürk de, İnönü de, siyasi rakiplerine karşı hiçbir seçim kazanmamışlardır, ayrıca özel sektörde de hiç çalışmamışlardır! Askeri okula kayıt yaptırdıkları günden beri 10 Kasım 1938 ve 25 Aralık 1973 günlerine kadar ücret değil maaş almışlardır ve hiçbir geçim kaygısı da yaşamamışlardır!
Deniz Baykal bunu çok iyi biliyor.
Sekiz aydır Deniz Baykal’a yoğun şekilde hakaret ediliyor ama Deniz Baykal hiçbir şey yapamayacağını, hiçbir seçimi kazanamayacağını çok iyi biliyor... “Ana muhalefet liderliğine dünden razı” görünmesi, kimilerinin sandığı gibi bir zaaf değil, son derece gerçekçi bir politikadır. Ayrıca, kendi yerine kim gelirse gelsin hiçbir şey değişmeyecektir, o zaman o koltukta kalmasının ne sakıncası var?
Bürokrasinin örgütü, sağa da yatsa seçim kazanamaz, sola da yatsa seçim kazanamaz. Ancak bazı “olağanüstü” dönemlerde iktidara bir ucundan tutunur, o kadar. Ona da el darbesiyle gerdeğe girmek derler.
Ecevit de solla molla ilgisi olmayan, solculuğu lafta kalan milliyetçi bir politikacıydı. Epeyce de çağdışıydı. O kadar. Başka bir şey değildi.
Dolayısıyla, AKP iktidarına kafa tutmak isteyenlerin, bir parti kurmaktan başka yolları yoktur. CHP gibi yapay bir oluşum değil, gerçek bir parti.
Bu parti, ülkeyi AKP hükümetinden daha iyi yönetebileceğine seçmeni ikna etmek zorundadır.
Mümkün müdür? Bugün için hayır. Ama on yıl sonra...
Kimbilir?
Bazı arkadaşlar bu yeni partinin “sol” olması gerektiğini ısrarla yazıyorlar. Demek ki hiçbir şeyden hiçbir ders almamışlar ve meslek hayatları boşa geçmiş.
(Akşam)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...