Talat Atilla Ankara madem bilmece çözdürmeyi seviyor, deneyelim! Dikkat sahte Mesih! |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük KORSAN İSRAİL DEVLETİ VE MUTLAK KORUYUCU DESTEKÇİLERİ |
Zahide Guliyeva ÖĞRETENSİN ÖĞRETMENSİN BANA NE! |
Cengiz Altınsoy Laik olduk ama layık olamadık |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ARA-SIRA |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
7 Ekim 2023’den bu yana İsrail Gazze’de, Lübnan’da insanlık tarihinin en vahşi katliamlarını gerçekleştiriyor. Katledilenlerin sayısı takriben 45.000 civarında.
Burada yaşanan katliamların bir envanterini çıkarmayacağım. Ama şunu söyleyeyim ki, insanlık tarihinde bu kadar masum bebek ve savunmasız kadın erkek katledilmedi. Bu saldırılardan, tüm insani değerler zarar gördü, yok edildi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), bu insanlık harici vahşet ve dehşet sebebiyle, İsrail Başbakan’ı Binyamin Netenyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında tutuklama kararı çıkardı. UCM’nin suçlamaları arasında açlığın silah olarak kullanması da dâhil en ağır cinayetler, zulümler ve diğer insanlık dışı eylemler bulunmaktadır. UCM, Hamas lideri Muhammed Deif hakkında da tutuklama emri çıkarmış. Oysa İsrail ordusu, Deif’in 13 Temmuz'da öldürüldüğünü iddia etmişti. Bu durum size de tuhaf gelmedi mi?!
Esasen UCM’nin burada yaptığı, en büyük dengesizlikleri dengeleme çabasıdır. Yani insanlık harici en vahşiyane katliamlara uğrayanlar Gazze’liler, ama tutuklananlar, iki İsrailli bir Gazze’li. Bunun adına da UCM adaleti diyorlar. Ne adalet ama (?!?!). UCM’ye Yuh olsun.
Tekrardan İsrail’in Yaptıklarına Dönemlim.
İsrail şimdiye kadar, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde alınan hiçbir karara uymadı. Aslında, İsrail için, BM, kendi lehine kararlar aldığı takdirde dünyanın en makbul teşkilatıdır; ama BM’nin, İsrail aleyhine alacağı hiçbir kararın makbuliyeti yoktur. İsrail nazarında bu kararları “çöplük kâğıttan” farksızdır.
Oysa sözüm ona BM, küresel ölçekte bir düzen tesis etmek üzere kurulmuş bir yapıdır. Tüm devletler bu yapının üyesidir. BM nezdinde alınan tüm kararların üye ülkelerce yerine getirilmesi gerekiyor. Ama iş fiiliyata gelince, İsrail, bu kuralların haricinde kalıyor.
İsrail, “BM kararlarının benim nezdimde hiçbir bağlayıcılığı yoktur” demeye getiriyor.
Kısacası İsrail BM diye bir örgütün kendisi aleyhine olan hiçbir kararını tanımıyor. Bunun manası, “ben (İsrail) her istediğimi yaparım, yer kürede BM denilen yapı benim yaptığım hiçbir işi engelleyemez, engellemek istese de, beni bağlamaz, ben başıma buyruğum, her istediğimi yaparım; insanlık suçu da olsa katliam yapmaktan kaçmam” demeye getiriyor.
Yani burada bir mutlak kural tanımazlık söz konusu.
Peki, İsrail bu işleri hangi güç ve cesaretle yapıyor?
Bu sorunun cevabı çok NETTİR: “Başta Amerika olmak üzere, sözüm ona demokrat, insancıl, medeni, hürriyetçi (!?) bilinen Batılı devletlerle onların destekçileri güçlü kuruluşlar, İsrail’in yaptıkları tüm canavarlıkları mutlak olarak destekledikleri için”.
Her ne kadar bazı Batılı ülkeler, bazı kereler, bölük-pörçük yalpa yaparak, İsrail’in mezalimleri aleyhine sözler söyleseler de, bunlar sahte tepkilerdir. Çünkü Batılı müstemleke güçler bir adım sonra İsrail’i koruyucu yönde mutlak ittifaklarını ilan etmekten kaçınmıyorlar.
Gelelim İsrail’in Diğer Fiillerine.
İsrail, kafası esiyor, Suriye’yi, İran’ı, Lübnan’ı bombalıyor, İran’ın kalbinde füze ile suikast yapıyor. Kısaca bölgede her istediği coğrafyayı bombalamaktan imtina etmiyor.
Bütün bunları neden yapıyor; uluslararası hukuk (böyle bir hukuk var mı onu da ayrıca sorgulamakta fayda var) yönünden meşruiyet sağlayıcı bir sebep var mı?
Bu sorunun cevabı yoktur.
Her ne kadar, İsrail “meşru müdafaa” dese de, meşru müdafaa diye bir şey yoktur. Çünkü işgalcinin meşru müdafaası olamaz. Bu katiller, önce işgal ediyorlar, yağmalıyorlar, yıkıyorlar, yakıyorlar, sonra da bu yaptıklarına direnç gösterilince, meşru müdafaa diyorlar. Kısaca, katliama karşı katledilenlerin direnmesinin suç sayılması gibi bir durum söz konusu.
Hem masumlara, silahsızlara, bebeklere, savunmasız mazlum ve masum insanlara, ibadethanelere, okullara yönelik meşru müdafaadan söz edilemez.
Özetle Belirtmek Gerekirse;
* Başta ABD olmak üzere, tüm müstemleke güçlerin desteğini arkasına alan İsrail için hiçbir uluslararası hukuk kuralının bir anlamı ve uygulanırlığı yoktur.
* İsrail, yarın bir gün Suriye’yi, ilerleyen yıllarda Irak’ı, İran’ı, Türkiye’yi işgale kalkıştığı zaman, karşılık gördüğünde yine “meşru müdafaa” diyecektir. Yani İsrail, dilediği her ülkeyi işgal etmeyi kendisi için bir hak görüyor, başkaları için yasak olan bu fiillerin yapılmasını yasaklayan uluslararası hukuk kurallarını da kökten reddediyor, tanımıyor.
* Kısaca, kural tanımayan, devlet görünümlü, bir işgalci yapı söz konusudur.
* İsrail’in kural tanımazlığına itiraz eden ülkeler de, derhal düşman ilan ediliyor.
* Burada, İsrail, her türlü kural tanımazlıkları bütün Batılı müstemleke güçlerin ittifakla korudukları bir devlettir. Bir diğer ifadeyle “DEVLET” görünümlü bir yapıdır.
Gazze’de günümüzde yaşananlar ilk değildir. İsrail, geçmiş yıllarda da muhtelif kereler katliamlar gerçekleştirdi. Her bir işgalci ve sömürgeci katliamlarının arkasında, Batılı Müstemleke güçler, tam bir dayanışma içinde durdular.
Son katliamlarda da öncekilerde de, Batılı müstemleke güçler, İsrail’e “koma ha, vur, öldür, işgal et” demekle yetinmedi, her türlü silah desteği vermeyi de ihmal etmedi. Kısaca, Batılı güçler, İsrail’in bu katliamlarını, sonuna kadar, hiçbir çekince olmaksızın mutlak olarak destekledi ve korudu. “Ey İsrail! Sen ne yaparsan yap, biz arkandayız” dediler.
İsrail’in Bu Katliamlarının Gerisindeki Zihniyet
İsrailli yöneticiler, bu katliamları yaparken, ruh hallerini ifade etmekten kaçınmadılar.
İsrail'in 1967 yılında, Savunma Bakanı Moşe Dayan “İsrail kuduz köpek gibi olmak zorunda. Böylelikle bölgenin geri kalanı yanına yaklaşmaya korksun” sözünü sarf ediyor.
Bu sözün bir benzeri Gazze saldırılarında da tekrarlandı. İsrailli bakanlar: “Gazze’ye kuduz köpek gibi saldıracağız, karşımızda (insan değil) insanımsı varlıklar var, yakaladıklarınıza işkence edin, yaptığınız hiçbir şeyden sorumlu olmayacaksınız” dediler.
Söz konusu bakanlar katliam sürecini bu açıklamalarla başlattılar.
Peki, Bu Sözler Sizlere Neyi Hatırlatıyor?
Hitler’in “aryan (üstün) ırk; yani Alman ırkından olanların diğer ırklardan üstün olduğu, sadece Alman ırkından olanların yönetici olacağı, diğer ırkların ise Almanlar tarafından yönetileceği” manasına gelen düşünceyle bir benzerliği olabilir mi acaba?
Bir benzerlik görünse de, Siyonist zihniyet çok daha dehşetlidir. Çünkü “her ne kadar Hitler, Alman Irkını diğer ırklardan üstün görse de, Alman ırkından olmayanların yine de İNSAN olduklarını kabul ediyor. Biz (Alman ırkından olanlar), Alman ırkından olmayan insanlardan üstünüz ve onları yönetme işi sadece bize aittir” demeye getiriyor.
Oysa İsrailli Bakanlar, kendilerinden olmayan Müslümanları “insanımsı varlıklar” olarak görüyor; yani insan olarak bile görmüyorlar.
Hatta İsrailliler, Gazze’lileri hayvandan da aşağı görüyorlar. Çünkü İsrail’in destekçileri, hayvanlara yapılacak işkenceleri şiddetle kınarken, İsrail’in, Gazze’lilere “insanımsı varlık” olarak yaptığı katliam ve zulümleri sonuna kadar destekliyorlar.
Kısaca müstemleke güçler, “Ey İsrail! Nasıl olsa Gazze’liler hayvandan da aşağıdırlar, o zaman yapabildiğin her katliam ve işkenceleri yapabilirsin” demeye getiriyorlar.
Korsan İsrail Devleti ve Onun Koruyucuları
Bir atasözümüz var: “Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”.
Bir söz de ben söyleyeyim: “Seni koruyanları söyle, ben de seni koruyanların kim olduğunu söyleyeyim”.
Bu sözün, manası negatif olabileceği gibi pozitif de olabilir.
Mesela bir kişi ahlaki, insani, manevi vb. yönlerden çok iyi ise bu kişiyi bu olumlu sıfatlarıyla koruyan kişiler de benzer şekilde iyi insanlardır.
Bir kişi, soykırım işleyecek kadar zalimse, onu bu fiillerinden dolayı koruyanlar da benzer şekilde zalimdir, soykırımcının koruyucusudur, kötülüklerin tarafında yer alan kişidir.
İsrail, Türkiye, Romanya, Yunanistan, Hollanda vd. gibi hukuki kurallarla kendini bağlı sayan, hukuk sınırları içinde hareket eden meşru ve hukuki bir devlet değildir. İsrail, kendisini sınırlayacak hiçbir kuralı tanımayan, kafasına estiğinde kendi kurallarını kendisi oluşturan, başkalarının (bu BM de olsa) belirlediği hiçbir kuralı tanımayan, “korsan devlet” nitelemesine birebir uyan bir devlettir. Ayrıca, 27.11.2024 günü Hizbullah’la ilan edilen ATEŞKES, (Gazze’de henüz sağlanmadı) İsrail’in korsan devlet özelliğini değiştirmiyor.
Denizlerde korsanlar, diğer ülkelerin gemilerine karşı, gücü yettiği ölçüde onları gasp etmek için nasıl kendi kurallarına göre hareket ediyorsa, İsrail de benzer şekilde hareket ediyor.
Aslında korsanlık, terör yapılanmalarının denizlerdeki görünüm şeklidir. Yani şehirlerde, dağlarda terör eylemleri ne ise, denizlerde de korsanlık odur.
Benzer şekilde, PKK ve diğer terör örgütleri Dağlarda ne yapıyorsa, hangi sıfatla hareket ediyorlarsa, İsrail de bölgesinde onu yapıyor.
Yine başta ABD olmak üzere müstemleke güçler, PKK ve diğer terör örgütlerini hangi saikle, bazen doğrudan ve alenen, bazen de gizliden gizliye nasıl destekliyorsa, İsrail’i de aynı saiklerle ve inançla destekliyorlar.
Tekrardan belirtmek gerekirse:
“Seni koruyanları söyle, ben de seni koruyanların kim olduğunu söyleyeyim”.
Bu sözü uyarlamak gerekirse; “İsrail bir korsan (terör) devletidir; bu korsan devleti mutlak olarak koruyanlar da esasen bu fiilleriyle korsanlık yapmaktadırlar”.
Yani İsrail ne kadar KORSAN bir devletse, O’nu koruyanlar da o kadar Korsandır.
Mini Açıklama. Aslında, bu korsan nitelemesini, her ne kadar İsrail için yapmakta isek de, bu niteleme sadece İsrail’le sınırlı değildir.
Yani uluslararası hukuku tanımazlık fiilini sadece İsrail gerçekleştirmiyor.
Amerika da, “güvenlik endişesi” diyerek on bin km. ötelerdeki ülkeleri (Irak, Suriye, Afganistan vd.) işgal ediyor, her türlü terör örgütlerini kuruyor, organize ediyor, bazen bu işi doğrudan, bazen de dolaylı, örtülü olarak yapıyor.
ABD, BM Güvenlik Konseyi mutlak kontrolünde olduğu, kendi aleyhine alınacak her türlü kararın uygulanmasını engellediği için, o da korsanlıklarını pervasızca gerçekleştiriyor.
İsrail ile ABD’nin tek farkı, birisinin (İsrail) bölgesel ölçekte “korsanlık” yapması, diğerinin (Amerika) küresel ölçekte korsanlık icra etmesidir.
Diğer Batılı müstemleke güçler de, bu korsanlıklar için koruyucu ve destekleyici yönde işlevler görüyorlar.
Aslında fırsat bulabilseler, Rusya ve Çin de Korsanlıkta İsrail, Amerika ve müttefiklerinden geri kalmazlar. Ama onlar şimdilik korsanlıkta İsrail ve Amerika’nın bir ya da birkaç adım gerisinde kalıyorlar.
Allah, ülkemizi, milletimizi ve tüm masumları, korsanların şerrinden korusun. Amin!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 4898 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |